Birol ALĞAN: Eleştirel Pedagoji hareketiyle tanışma sürecinizi anlatır mısınız?
Ünal ÖZMEN: İslamcılar eliyle Türkiye eğitim sistemine neoliberal müdahale beni eleştirel pedagojiyle tanıştırdı. Türkiye’nin eleştirel pedagoji ile tanışıklığı da daha eski değil. O tarihlerde MEB Talim ve Terbiye Kurulunda, öğretim programlarının ve eğitim materyallerinin hazırlanıp incelendiği etkin bir pozisyondaydım. Yani eğitim sisteminin arızaları ve kurgusu hakkında fikrim vardı. İzin verdiği ölçüde sistemin arızalarına müdahale etmeye çalışıyorduk. İslamcıların, iktidara geldiği 2002’de kadrosunu ve yürüyen projelerini tasfiye ettiği ilk birim orası oldu. İslamcıların kötü giden bir şeyleri düzeltmekten ziyade sistemi değiştirme niyetleri kısa sürede anlaşıldı. İçeriden müdahale şansımızı yitirince emekli oldum. BirGün’ün eğitim sayfasına, danışman olarak CHP’ye katkı vermeye çalışırken eğitim-ticaret-din ilişkisi üzerine kurulu yeni sistemi anlama, eleştirme ve onunla mücadele etme konusunda geleneksel bakış açımızın yetersizliği de ortaya çıktı. ABD, İngiltere, İtalya gibi aynı süreci yaşamış ülkelerin muhalif eğitimcilerinin geliştirdiği eleştirel eğitim dilinin süreci anlamamızı kolaylaştıracağını fark edince ben de bir grup arkadaşla birlikte eleştirel pedagog oluverdim!
Birol ALĞAN: Türkiye’de Eleştirel pedagoji dergisi on yıldan fazla bir süredir yayınlanmaktadır. Derginin bugüne gelme sürecinden söz eder misiniz?
Ünal ÖZMEN: Eleştirel Pedagoji dergisi 12. yaşına girdi. İlk sayısı Ocak 2009’da çıktı. Eleştirel Pedagojinin çocukluk dönemi saydığımız, benim de yayın kurulunda bulunduğum 2006-2008 arasında yayımlanan Zil ve Teneffüs dergisini de EP’nin yaşına ekleyebiliriz. Muhalif fikir yayınlarının karşılaştığı güçlük Zil ve Teneffüs dergisinin yayın hayatına devam edebilmesini engelledi. Maliyet ve dağıtım gibi sorunlar hafiflemiş değil fakat zamanla oluşan inatçı bir okur ve yazar kitlesi Eleştirel Pedagoji’yi yaşatmaya devam ediyor. Artık Eleştirel Pedagoji dergisi olmasa bile Türkiye’de bu kavram etrafında biraraya gelebilecek eğitim entelektüelleri olduğunu görüp bilmek oldukça sevindirici.
Birol ALĞAN: Eleştirel Pedagoji alanında dergi yayını haricinde hangi çalışmalar yapılmaktadır?
Ünal ÖZMEN: Eleştirel pedagojiye kuramsal katkıda bulunan yayınların Türkçeye çevrildiğini ve son yıllarda birçok yerli eğitimbilimcinin de makale ve kitaplarıyla bu alana katkıda bulunduğunu söyleyebilirim. Eleştirel pedagoji birçok üniversitede ders olarak okutuluyor. Mevcut neoliberal eğitim sistemini teşhir eden gazete yazarlarının hemen hepsi eleştirisini ve çözüm önerisini eleştirel pedagoji perspektifiyle dile getiriyor. Eleştirel pedagojinin muhalif sendikalarda da karşılık bulduğunu, neoliberal ve dinci eğitimle mücadelenin merkezine oturduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Özellikle 2006’dan sonraya denk gelen bu gelişmelerde derginin ve dergi çevresinin çabasını anmak isterim.
Birol ALĞAN: Eleştirel pedagojiyi bir çalışma alanı olarak benimsemenizde ve dergiyi yayınlama konusunda sizi etkileyen ve/veya yönlendiren faktörler neler oldu?
Ünal ÖZMEN: Neoliberal İslamcı iktidar, 2003’te öğretim programlarını, tüm eğitim materyallerini, öğretme yöntem ve tekniklerini, öğretmenin rolünü ve eğitimin anlamını değiştirmeye başlarken aynı zamanda modern eğitimin kusurlarını da tartışmaya açtı. Pedagojiden alınmış kavramlarla yapılan ve geniş bir medya desteği ile sürdürülen propaganda, halkın ve entelektüel bildiğimiz çoğu solcunun olup biteni anlamlandıramamasında etkili oldu. Yapılandırmacılık, çoklu zekâ, öğrenci merkezlilik, konstrüktivizm, küreselleşme, performans, bireycilik, katılım, girişimcilik gibi kavramların büyüsüne kapılan toplum, eğitimde iyi şeylerin olacağı beklentisine girdi. Öyle ki eleştirenin eleştirildiği bir dönem yaşıyorduk diyebilirim. Fakat az da olsa iktidarın planını o gün görüp teşhir edecek, bu kavramları bugün geldiğimiz noktanın işaretleri olarak görüp kamusal eğitimin tasfiyesine yol açacağını fark eden eğitimciler de yok değildi. Oluşan yanlış algıyı kırmak ve iktidar uygulamalarını teşhir etmek üzere beş sandalyeli bir masada buluştuk ve oradan bir dergi çıkarttık.
Birol ALĞAN: Eleştirel Pedagoji ana akım eğitim kavramlarından hangi yönleriyle farklılık göstermektedir?
Ünal ÖZMEN: Anaakım bütün düşünme biçimleri gibi anaakım eğitim anlayışları da ideolojisiz olduklarına özellikle vurgu yapar. Eleştirel pedagoji ise hem eğitimi kendi ideolojilerini kurdukları yer olarak gören iktidarlara ideolojisiz olmadıklarını söyler hem de kendisinin ideolojik bir hareket olduğunu ilan eder. Eğitim hegemonyaya ideoloji üretilen etkinlik ise pekâlâ karşı mücadelenin ideolojisinin inşa edildiği bir alana da dönüştürülebilir. Bu yönüyle eleştirel pedagoji, eğitimin, egemen ideolojinin sorgulandığı ve bilginin iktidar baskısına karşı harekete geçmesinin (praksis) önündeki tıkanıklığı açıyor. Eleştirel pedagojiyi anaakım eğitim yaklaşımlarından ayıran temel ayrımın, eğitim ve eğitim kurumlarını mücadele alanı olarak gören politik bir eylem teorisi olmasıdır diyebiliriz.
Birol ALĞAN: Sizce eleştirel pedagoji alanında yapılan çalışmalar Türkiye’deki kamusal eğitim süreçlerine ve toplumsal yaşama hangi katkılarda bulunabilir?
Ünal ÖZMEN: Eleştirel pedagoji, eğitimin kamu adına devlet eliyle yürütülmesinin yanı sıra içeriğinin de kamu amaçlarına hizmet etmesi gerektiğini savunarak kamusal eğitim fikrinin diri tutulmasına hem teorik hem pratik katkı sunuyor. Sadece örgün eğitim süreçlerinde değil çevre, cinsiyet, ekonomi, sınıf, dil, din gibi mağduriyetlere yol açan sorunlara anında müdahale etmesi, eleştirel pedagojinin toplumsal hayatı bir bütün olarak gördüğünü gösterir. Kısacası sadece eğitim alanında değil, her alanda ve her yerde kamusallığa katkıda bulunabilir. Temel tezi o çünkü…
Birol ALĞAN: Eleştirel pedagoji alanında yapılan çalışmaların geliştirilmesi için sizce neler yapılabilir?
Ünal ÖZMEN: Eleştirel pedagoji, eğitim uygulamalarına teknik yöntemler sunmanın ötesinde toplum tahayyülü ve ütopyası için eylem planı olan bir teoridir. Bu bakımdan ilkelerini hayata geçirmek için bir başka ideolojinin düzeni değiştirmesini beklemeyip bizzat kendisi düzenin değiştirilmesine müdahale ediyor. Bu da ona, sadece bilinci değil, bilinci etkileyen maddi koşulları değiştirme misyonu yüklüyor. “Pedagoji” okulla değil eğitimle ilgili bir kavram; bu bakımdan eleştirel pedagojinin ilgi alanı da akademiyle, sınıfla sınırlı değil; sokakta, tarlada, plajda, partide, sanatta, dernekte veya bir kafede müdahil olabileceği toplumsal bir sorun bulabilir. Mesela çiftçi; dört ayda yetiştirdiği ve elli kuruşa elinden çıkan domatesin bir günde on liraya yükselmesinin makul bir nedene dayanmadığını ancak eleştirel bilince sahip olduğunda fark edip harekete geçebilir. Bana göre hareketin gelişimi ilgi alanını genişletmesine bağlı. Ne yazık ki çoğunlukla ve gittikçe onu okul eğitimi teorisi olarak ele alıyoruz. İtiraf etmek gerekir ki hepimiz, uzun süredir eleştirel pedagojiyi okul sorunlarını tespit edip tanımlamada kullanıyoruz. Kendimizi okula kapatmamamız, sokağa da çıkmamız gerekiyor. Artık sorun nerdeyse ve her neyse eleştirip karşı tutum geliştirmek gerekiyor ki teoriyi durağanlıktan kurtarıp geliştirelim.
Birol ALĞAN: Eleştirel pedagojiyi tanıyıp anlamak isteyen eğitimcilere önerileriniz var mıdır? Varsa bunlar nelerdir?
Ünal ÖZMEN: Eleştirel pedagoji bize bir bakış açısı sunuyor. O açıyı yakalamak için düzinelerce kitap ve süreli yayın önerilebilir fakat ilk şart sağlam bir toplumsal bilinç ve ahlaki tutuma sahip olmaktır. Ve bu büyük çoğunluğun sahip olduğu bir şeydir. Teorik bilgi, eleştirel tutumumuzu tanımlamak için gereklidir. Ancak doğru tutum için bazen iyi bir roman ve şiir okumak veya bir resme bakmak yeterli olabilir. Öneri yerine bir uyarıda bulunmak isterim; eleştirel pedagoji, daha ziyade neoliberal politikalara maruz kalmış ülkelerde neoliberalizm eleştirisiyle tanındı. Bu durum, doğal olarak eleştirel pedagojinin popülerleşmesine ve neoliberal dilin bu alana sızmasına da yol açtı. Öyle ki neoliberalizmin tezleri ile kuramsal tartışmalara dahil olana da özel okuluna eleştirel pedagojiden “misyon” devşirenlere de rastlanmaktadır. Ben bu konudaki öğrenme ihtiyacımı giderecek kaynağın seçiminde sözün, yazının ve eylemin kime hizmet ettiğine bakıyorum.
http://www.unalozmen.com/