Yurttaşların Eğitim ve Yükseköğretim Harcamaaları
Beklenmeyen ve öngörülemeyen bir virüsün yarattığı sağlık krizi bütün ülkelerin sistemlerini temelden sarsıyor. Gelişmiş, gelişmekte olan ve de gelişmemiş ülkeler bütün düzen algoritmalarını ve politikalarını yeniden değiştirmek ve düzenlemek zorunda kalıyorlar. Az gelişmiş ülkeler kategorisinde yer alan Türkiye’de bütün yaşam alanlarını düzenlemeye dair sosyoekonomik ve sosyopolitik programlarını yeniden ele alarak düzenlemeye çalışıyor.Tabi ki bu saptama, uyguladıkları politikalardan bir anda vaz geçtikleri ya da vaz geçecekleri anlamına gelmiyor. Bugüne kadar uygulanan politikalarda ısrar edilmesi halinde daha büyük sorunlarla karşılaşılması kaçınılmaz olacaktır.Özellikle eğitim ve yükseköğretim alanında “matruşka bebek” misali yıllardır sorun içinden orun üreten politikaların yeniden ele alınması gerekmektedir.
Ülke sistemlerinin bir üst yapı kurumu olan ancak egemen ideolojinin yeniden üretilmesinde tarafsız ve kayıtsız kalması sağlanmayan eğitim ve yükseköğretim alanı da bu krizden derinden etkilenecek alanların başında gelmektedir. Virüs, uygulanan yanlış sosyoekonomik ve sosoyopolitik düzenleme ve uygulamalar nedeniyle krizden bir türlü çıkamayan eğitim ve yükseköğretim alanını da etkiliyor ve önümüzdeki dönemde daha derinden etkileyecek gibi görünüyor.TÜİK’in 2018 ve 2019 yıllrını kapsayan yurttaşların eğitim ve yükseöğretim harcamaları ve sorunları araştırması, MEB ve YÖK’in 2020 bütçe yapıları ile idari faaliyet raporları ve istatistikleri birlikte değerlendirildiğinde yurttaşların eğitim harcamalarının her geçen yıl artmakta olduğuna,sorunlarının beklentiler düzeyinde çözülmediğini belgeliyor.Sadece sayısal veriler değil aynı zamanda yaşanmış bazı olay,olgu ve yapılan başka araştırma çalışmaları da TÜİK’in araştırmalarında çıkan bulguları desteklmektedir.
Kamunun Eğitim ve Yükseköğretim Bütçeleri Azalıyor
MEB’in ve yükseköğretimin gayri safı yurt içi hasıladan payına düşen oran 2016 yılında 3,83 olurken, 5 yıl sonra bu oran 0,51 azalarak 2020 yılında 3,32 oldu.. Genel bütçeden düşen pay ise 2016 yılında 17,52 olurken 2020 yılında 2,77 azalarak 14,75 olacak şekilde yasallaştı.Bu oranların kurumsal dağılımı; MEB 2016 GSYİH 2,93 olurken 2020 yılında 0,36 azalarak 2,57 oranında gerçekleşti.MEB’in genel bütçe payı 2016 yılında 13,38 olurken bu pay 2020 yılında 1,93 oranında gerileyerek 11,45 olacak şekilde yasallaştı. Yükseköğretime gayri safi yurt içi hasılda düşen pay pay 0,90 olurken, 2020 yılında ise 0,16 azalarak 2020 yılında 0,74 oldu.Genel bütçeden yükseköğretime ayrılan pay 2016 yılında 4,14 olurken, 2020’de bu oran 0,84 azalarak 3,30 olacak şekilde yasalaştı.
2020 yılı bütçeinden MEB’te ve yükseköğretimde açıköğretim hariç örgün öğretimde öğrenci başına yapılması hesaplanan harcamalar; temel eğitimde 5.412, ortaöğretimde 7.484, hayat boyu öğrenmede 292, yükseköğretimde 10.329 liradır. Türkiye Maarif Vakfı’nın 42 ülkede bulunan 323 okulunda okuyan 39.533 öğrenci için vakfa 2020 yılında 684 milyon bütçe ayrılmıştır.Bu durumda Vakfa bağlı okulların bulunduğu ülkelerin vatandaşı olan her bir öğrenci için yapılan harcama17.302 lira olmaktadır Eğitim ve yükseköğretime ayrılan bütçe payları son 5 yılda kademeli olarak azalırken, mart ayında ortaya çıkan salgının yaratacağı ilave giderler kurumların bütçelerini zorlayacak gibi görünmektedir.Bu zorlamanın MEB bütçesine salgından kaynaklı okullarda oluşacak ihtiyaçların karşılanmasına yönelik yüklenecek eksra giderler MEB’in 2020 yılı için ulaşmayı amaçladığı hedeflerinin tutturulamamasına neden olacaktır.
İdari Faaliyet Raporunda 39 başlıkta proje,24 başlıkta performans hedefi belirlenmiştir.Bu proje ve hedeflerin yanı sıra özellikle MEB’in bütçesinden pay ayırdığı;geçici koruma altındaki çacukların korunması,içinde yer aldığı uluslar arası kuruluşlara yaptığı katkı,şartlı eğitim desteği ve öğrenci bursları,destek eğitimi alan engelli çocuklara verilen katkı,taşımalı eğitim ve ücretsiz kitap,erken çocukluk eğitimi alan ve oranı %2 olan çocukların ebeveynlerine verilen destek faaliyetlerini,sınavları, pansiyon ve barınma hizmetlerini ve hizmetiçi eğitimleri ya durdurma ya da ileriki yıllara ertelemenin gündeme gelmesi söz konusu olabilecektir. Örneğin,2018’de 18.370 derslik yapılırken bu sayı 2019 yılında yaklaşık 5 bin azalarak 13.576’ya gerilemiştir.Salgın koşullarında 2020 yılı için yapımı öngörülen derslik ve pansiyon yapma rojelerinde de ertelemeler gündeme gelecektir .
Yurttaşların Eğitim ve Yükseköğretim Harcamaları Azalmıyor Artıyor
2018 Yılında eğitim harcamaları %21,6 artarak 214 milyar 637 milyon TL oldu 2018 yılında bir önceki yıla göre eğitim harcamalarının en çok arttığı eğitim düzeyleri; %27,3 ile okul öncesi, %24,3 ile ortaöğretim, harcamaların toplamının gayri safi yurtiçi hasıla içindeki payı %5,8 oldu. Eğitim harcamalarının %72,9'u devlet tarafından finanse edilirken, harcamalar içerisinde hane halklarının yaptığı harcamaların payı ise % 20 oldu. Devlet kurumları en büyük eğitim harcamasını yükseköğretime yaptı Devlet kurumlarınca yapılan harcamaların %33,2'sini (51 milyar 050 milyon TL) yükseköğretim, %25,3'ünü (38 milyar 877 milyon TL) ortaöğretim oluşturdu. Özel kurumlarca yapılan harcamaların ise %43,3'ü (20 milyar 527 milyon TL) ortaöğretim, %30,3'ü (14 milyar 352 milyon TL) yükseköğretime yapıldı. Toplam tüketim harcama grupları arasında hane halklarının eğitim harcamaları 2018 yılında %2,3 oldu.
*Ebeveynler üniversite, lise ve ortaokulda okuyan çocukları için bütçelerinde özel birikim yaratmak zorundadır. Özellikle 8 ve 12. sınıfta çocuğu olan ebeveynler olağan eğitim harcamalarına ilave olarak sınavlara hazırlık amaçlı harcamalarda yapmak durumunda kalmaktadır.
*2018 yılına ait verilerin baz alındığı bu çalışmada oluşan rakamların 2019 arttığını, 2020 yılında ise salgının yarattığı ortamlardan kaynaklı eve kapanma nedeniyle azalma gösterebileceğini söylemek mümkündür.
Eğitim hizmetlerinde yaşanan sorunlar, 2018, 2019
Yurttaşların %9,2’si Çocuklarını Hazırlık Kurslarına Gönderiyor
Yaşam memnuniyeti araştırması sonuçlarına göre; bireylerin eğitim hizmetlerinden memnuniyet oranı, 2018 yılında %56,7 iken 2019 yılında %54,8 oldu. Hane halkında yükseköğretim kurumları sınavına ve liseye geçiş sistemi dahilinde yapılan merkezi giriş sınavlarına hazırlık ya da derslere takviye amacıyla özel ders veya kurs alan çocuk bulunan hanelerin oranı, 2015 yılında %10,7 iken 2019 yılında %9,2 oldu. Çocuğunu kursa gönderen hanelerin %55,4'ü okuldaki eğitim yeterli olduğu halde sınavlara hazırlık amacıyla, %40,5'i ise okuldaki standart eğitim programının yetersiz kalması nedeniyle çocuklarını kursa gönderdiklerini ifade etti.
*Yukarıda tabloda yer alan TÜİK’in eğitim sisteminin sorunlarını saptamaya yönelik sorularına verilen yanıtlar, ülkenin eğitim sisteminin içinde bulunduğu durumdan yurttaşların hizmetten memnuniyetinin azalmakta olduğunu, 2018’e göre 2019’da durumun iyiye gitmekten çok kötüye gitmekte,eğitim masraflarının artmakta olduğunu ortaya koymaktadır.
*Devlet okullarında çocukları okuyan yurttaşların %29,3’ü, özel okullarda çocukları kuyan yurttaşların ise %16,4’ü eğitimin nitelikli olmadığını belirtmektedir.
*Çocuklarını sınavlara hazırlık kurslarına gönderen yurttaşların %95,9’u hazırlık yapmadan çocuklarının sınavlarda başarılı olmayacağını düşünmektedir.
*Yurttaşların %29,3’ü, devlet okullarındaki,%8,7’si özel okullardaki eğitim araçlarının niteliği ile sayısının yetersiz olduğunu söylemektedir.
*Sınıflardaki öğrenci sayıları devlet okullarında kalabalık olduğunu söyleyen yurttaşların oranı %32,5’tir.
*Yurttaşlar hem devlet hem de özel okullarda ısınma ve temizlik sorunu olduğunu ifade etmektedir.
Tartışma
Yaşananlar ve yaşanması olası gelişmeler virüs günlerinde ve sonrasında yurttaşların eğitim haklarına erişim giderlerinin artacağının işaretlerini vermektedir.Bu saptamamızı doğrulayan en somut bulgu, son günlerde özel öğretim kurumlarında eğitim gören öğrencilerin velilerinin gündeme getirdiği tepkilerde görülmektedir. Kamu okullarında ve üniversitelerde yurttaşlar genel olarak; okula ve üniversiteye ulaşım araçlarına, giyim-kuşam,eğitim-öğretim malzemeleri,yabancı dil, sanat ve spor kursu,özel ders,sınavlara hazırlık kurs ve etüt merkezlerine,okula ödenen bağış ve katkı payları ile üniversitelerde harçlara ve ikinci öğretim ücretlerine,.yemek verilen okullarda,üniversitelerde yemek ücretleri.üniversitelerde barınmaya,çocuklara ve gençlere verilen günlük harçlık vb gibi kalemlerde harcama yapmaktadır. Ayrıca, salgın günlerinde ve sonrasında kamu okullarında ve üniversitelerinde velilerin karşısına çıkacak izolasyon,hijyen, korunma ve temizlik giderlerini karşılamak amaçlı olarak okul aile birlikleri ve üniversite yönetimleri tarafından toplanacak paraların eklenmesi vebeveynlerin eğitim ve yükseköğretim harcamalarını artıracaktır.
Eğitim ve yükseköğretim hizmeti örgün, yaygın açık ve uzaktan eğitim sayılarıyla yaklaşık 37 milyon çocuk,genç ve yetişkini doğrudan,yaşam boyu eğitim felsefesi ile bütün yurttaşları etkileyen bir hizmet alanıdır.Eğitimde ve yükseköğretimde kavramsal olarak neo liberal ideolojiden beslenip kamusal hizmetleri piyasalaştırarak ticareleiştiren pratikler yurttaşların bu hizmetlere erişiminde büyük eşitsizlikler yaratmaktadır.Kapitalizmin yarattığı sınıfsal ayrışmalara göre yürütülen ve yeniden yapılandırma adı verilen politikalar sonucunda oluşan eşitsizlikler beraberinde çözümü ağırlaşan pek çok sorun yaratmaktadır. Eşitsizlik ve adaletsilik üzerine inşa edilmiş eğitim ve yükseköğretim politikaları, yurttaşları bir insanlaşma deneyimi olan eğitim ve öğretim pratiğinden, dünyayı anlama kapasitesinin oluşmasından ve gelişmesinden yoksun bırakmaktadır.
Değerlendirme
Yurttaşların eğitim ve gelir durumuna göre ailelerin yapmış oldukları eğitim harcamaları farklılık göstermektedir. Yurttaşların eğitim, statü ve gelir düzeyi arttıkça, çocuklar için yapılan eğitim harcamaları da artmaktadır. Yurttaşların eğitim için yaptığı harcamalar, çocuk sayısına göre değişmektedir. Çok çocuklu ebeveynlerin tek çocuklu ebeveynlere göre harcamaları daha yüksektir. Yurttaşların okul türlerine göre yapmış oldukları eğitim harcamaları kademeli olarak artmaktadır. MEB’e bağlı okullarda ve üniversitelerde öğrenciler çoğunlukla okula yürüyerek gelip gitmektedirler. Yol harcamaları daha çok barınma (pansiyon) imkanı bulunmayan sınav ile öğrenci alan liselere giden öğrenciler ile üniversite dışına ki mekanlarda ikamet edenler için yapılmaktadır. Ebeveynlerin ulaşım aracı için yaptıkları harcama, gelir durumuna göre farklılaşmaktadır. Buna göre ebeveynlerin aylık geliri arttıkça, öğrencinin okula ulaşımı için yapılan harcama miktarı da artmaktadır. Benzer durum yükseköğretim öğrencileri için geçerlidir. Üniversite öğrencilerinden KYK ve özel yurtlarda kalanlar yurtlara aylık belirli bir ücret ödemektedir. Yurtların dışında evlerde kalanlar için ek olarak kira giderleri de söz konusu olabilmektedir.
Giyim-kuşam, eğitim-öğretim malzemeleri için harcanan para, çocuk ve gençlerin okuduğu sınıfa, okul ve üniversite program türüne göre farklılık göstermektedir.
Dil, sanat ve spor kursları da yurttaşların okul ve üniversite harcama kalemleri arasında yer almaktadır.
Yurttaşlar, okul ve üniversite içinde ya da dışında sınavlara hazırlık için etüt, özel ders ve kurslara harcama yapmaktadırlar. Daha önce yapılan araştırmalar ile karşılaştırıldığında, okullarda açılan ücretsiz destekleme ve yetiştirme kursları nedeniyle etüt, özel ders ve kurs merkezlerine gereksinim azalmış olmakla birlikte ortaokul ve lise son sınıf öğrencileri için sınava hazırlık harcamaları yapılmaktadır. Üniversite öğrencileri de KPSS, YDS, ALES vb gibi sınavlara hazırlık mahiyetindeki kurslara ücretler ödemektedir.
Okulların yurttaşlardan para toplaması, kayıt parası alması, kırtasiye malzemesi istenmesi gibi uygulamaların önüne geçilmeye çalışılsa da, okul aile birlikleri okulun gereksinimlerini, ” gönüllü bağış” adı verilen ancak günümüzde bir zorunluluk halini almış olan paraları toplayarak karşılamaya çalışmaktadır.
Öneriler ve Yapılması gerekenler
*Eğitim ve yükseköğretimin toplumsal işlevi, fırsat ve olanak eşitliği ilkesi dikkate alınarak, harcamalar yurttaşların gelirine bırakılmamalı, doğrudan devlet tarafından finanse edilmelidir. Bu bağlamda, okulların ve üniversitelerin işleyişi demokratikleştirilmelidir, Okullarda ve üniversitelerde hizmet verenlerin ve alanların karar mekanizmalarına katılımını esas alan iş yeri meclisleri kurulmalıdır. MEB, köy-kasaba ilkokulları öncelikli olmak üzere tüm okulların gereksinimlerini, öğrenci sayıları ve okulların sosyo-ekonomik düzeyini dikkate alan ölçütler üzerinden yeterli ödenek aktarmalıdır. Böylece yurttaşlardan farklı adlarla para toplanmasının önüne geçilmiş olacaktır.
*İşsiz, eğitim ve gelir (yoksul ) düzeyi düşük yurttaşlara eğitim ve bilim harcamalarını karşılamak için Eylül ve Ekim ayında en az 1000 lira destek verilmelidir
*Salgın sürecinde ve sonrasında oluşan/oluşacak yeni ihtiyaçların karşılanabilmesi için MEB’in ve üniversitelerin 2020 yılı bütçesi yeterli olmayacaktır. Bu nedenle ek bütçe kullanımını gerekecektir.2020 yılının son çeyreğinde ek bütçe sağlanarak mevcut bütçeler güçlendirilmelidir. MEB’in 2021 ve 2022 yıllarını kapsayan tahmini bütçe rakamları da yeniden hesaplanmalıdır.
*Okullar ve üniversiteler eğitim ve öğretime başladığı dönemde de uzaktan eğitimin yeniden gündeme gelme olasılığı yüksektir. İnternet teknolojik alt yapısı ve bilgisayar bulunmayan hane halklarının evlerine ivedilikle bu alt yapı kurulmalı, bilgisayar olmayan çocuklara bilgisayar dağıtımı yapılmalıdır.
*Önümüzdeki dönem devlet şatafata ve tüketime yönelik diğer harcamalardan tasarrufa giderek önceliğin kamusal hizmetlere, bu hizmetler içinde önemli bir yer tutan eğitime ve yükseköğretime verecek adımlar atılmalıdır.
*2020-21 öğretim yılında öğrenci bursları en az %50 oranında artırılmalı, yükseköğretim öğrencilerinin kredi borçları faiz uygulanmaksızın ertelenmeli, ikinci öğretime devam eden öğrencilerden ikinci öğretim ücreti ile yoksul öğrencilerden yurt ücreti alınmamalıdır. İkinci öğretimde ders veren akademisyenlerin ücretleri devlet tarafından karşılanmalıdır.
Sonuç olarak; bütün yurttaşların eğitime eşit erişiminin amacı, üretim, tüketim, sosyal etkileşim ve siyasal alanlara katılımı olanaklı kılacak temel değerleri içselleştirecek dönüşümü güçlendirmede ve yaşamsal faaliyetlere katılıma giden yolu hazırlamaktır. Eşitsizlik dışlanmaya ve bu tür faaliyetlere katılmamaya neden olmaktadır. Eğitimi ve yükseköğretimi yalnızca üretim becerilerini geliştiren ve mesleki statü kazandıran bir araç olarak görmek bilimsel bir yaklaşım olmaktan uzaktır. Eğitim ve yükseköğretimi aynı zamanda iktisadi, sosyal, kültürel ve siyasal yurttaşlık hakkıdır. Ülkemizde uygulanan neo liberal politikalar eğitim ve yükseköğretimi bir yandan kar alanı olarak görerek piyasalaştırırken, diğer yandan öğrencilerin özgürlük ve demokrasi taleplerini baskılayıp, yasaklayarak ve cezalandırarak büyük bir otoriterlik yönelimi içinde geleceğe ilişkin umut kaybına yol açıyor. Her iki alanı da toplumları demokratikleştiren temel bir kapı olarak görmek gerekmektedir.Eğitimin ve yükseköğretimin demokratikleşmesi toplumun ve ülkenin demokratikleşmesine giden yolun başlangıcı olduğu asla unutulmamalıdır. Alaaddin DİNÇER/Eğitimci/17.05.2020
Kaynaklar
TÜİK İstatistikleri
MEB ve YÖK İstatistikleri
MEB İdari Faaliyet Raporu
MEB ve Yükseköğretim Bütçeleri