Almanya’da okullardaki eğitimi idare ve yönlendirme görevi eyaletlere verilmiş durumda.
Eğitim sistemi de yine eyaletten eyalete değişmektedir.Çocuklar genellikle 4 yıllık ilkokul eğitiminin ardından notlarına, okuldaki başarılarına bakılarak farklı farklı okullara yollanırlar. Almanya'da zorunlu 10 yıllık eğitim vardır. 10 yıllık eğitim sonrası ise meslek eğitimi alabilirler ya da 12. sınıfa kadar okuyup daha sonra da yüksek okullara, üniversitelere başvurma hakkını elde edebilirler.
Yaklaşık dört milyona yakın insanımızın yaşadığı Almanya'da sosyal ve kültürel birçok sorunun yanında, en önemli sorunumuz hala çocuklarımızın eğitimidir.
Eğitim: Toplum yaşayışında yer edinmek için edinilen bilgi, beceri ve anlayışlara denir. Eğitim geniş anlamda, bireylerin toplumun standartlarını, inançlarını ve yaşama yollarını kazanmasında etkili olan tüm sosyal süreçlerdir. Kısaca “istenilen davranışı geliştirme süreci” olarak da anlatılabilir. *( DMY FELSEFE)
Alman eğitim siteminde de ne yazık ki fırsat eşitliği yok.
Her ne kadar şu anda Maden ocaklarının hemen hepsi kapansa da örneğin bir madenci ya da işçi bir Türkiye göçmeninin çocuğuyla, orta sınıftan akademisyen Alman bir ailenin çocuğu okula eşit şartlarda başlamıyorlar.
Dördüncü sınıftan sonra ise zaten elemeler başlıyor. ''Çocukların okuldaki başarısı babanın, annenin para cüzdanının içindekine bağlıdır.'' şeklinde tercime edilebilecek Alman atasözü de bu istatistikleri doğrular gibi Almanya'da.
Burada doğan, büyüyen gençlerimizden Üniversiteye giden ve başarıyla bölümlerinden mezun olanların çoğu ekonomik açıdan güçlü ve akademisyen ailelerin çocukları. Yani eğitimdeki başarı oranınızda sosyal konumunuz, statünüz, ailenizin size verdiği ek destek önemli rol oynuyor. Ortalama olarak da göçmenlerin daha az eğitimli, yoksul aileler olduğunu düşünürsek ortaya böyle bir manzara çıkıyor.
Yüksek okul okuyan gençlerimiz ise çoğunlukla ailelerinden finansal destek alanlar, üstün yetenekliler yada okumuş ailelerin çocuklarıdır.
Bu çocuklara Alman eğitim sisteminde eskiden daha az destek veriliyordu. Almanya'nın devamlı gerileyen nüfusu ve yaşlanan bir ulus olması itibarıyla, ilerde emeklilerin maaşlarının ödemelerinde aksama olmaması için eskiye oranla şu anda bizim gençlerimize daha fazla destek var.
İşçi ailelerimizin çocuklarına okullarda okul saati sonrası ev ödevlerinde yardım, tüm gün okullarda verilen hizmetler onlara en azından meslek hayatına geçişte kolaylıklar sağlamaktadır.
Tüm bu teşviklere rağmen gençlerde işsizlik oranı hala Alman gençlere oranla iki, iki buçuk kat daha fazla.
Yine Liseye daha sonra da yüksekokula giden Türk, Arap, Kürt, Arnavut, Faslı gençlerin sayısı Almanların çok çok gerisinde.
Aslında fark ettiyseniz hep ısrarla tekrar ediyorum, eskiden durum daha da kötüydü. 10-15 yıl öncesine göre durum burada eğitim alanlar için şimdi belki daha iyi ama yeterli mi? Hayır!
Eskiden 4.sınıftan sonra durum daha da feci ve acımasızdı. Bir çok çocuğumuz haksız yere Sonderschule'lere (öğrenme, algılama zorluğu olan çocukların gittiği okullar), Hauptschule'lere yollanırdı.
Bu ayrımcılığı asla kabul etmek istemeyen Türkiye ve diğer ülkelerden göçmüş ailelerin birçoğu okul idarelerine dava açtıklarına ve bu davaları kazandıklarına, aynı çocukların daha sonra gittikleri lise ve üniversiteleri bitirdiklerine de tanığımdır.
Gymnasium yani iyi dereceli liselere geçmekte çok zorluklar yaşanıyordu, keza üst okul olan Realschule'lere yollanmada da. Bu hiç de adil bir durum değildi.
Bugün liseye, üniversiteye giden gençlerimizin sayısı Alman gençlere göre 6 kat daha az ve üniversite diploması alabilme şansı akademisyen çocuklarına göre yine 6 kat daha az.
Eğitim, öğretim alanlarında da yerliler ile göçmenler arasındaki uçurum evet derin ama mutlaka bu farkın kapanması ya da azaltılması lazım.
Yoksa gençler arasında çatışmalar çıkar, sosyal patlamalar olur.
Gençlerimizin iyi bir eğitim almaları ve toplumda iyi bir konuma gelmeleri hem Almanya’nın hem de Türkiye'nin yararına olacaktır.
Almanya'nın tüm sosyal haklarına, sosyal devlet oluşuna, demokrasisine rağmen ayrımcılık hayatın bir çok alanında yakanızda rozet gibi sizin yanınızda, buna maruz kalmayan göçmen hemen hemen yok gibi.
Örneğin meslek kursu yeri yada meslek kursu bitirip iş arıyorsanız dilekçeleriniz ırkçı bir personel dairesi memuruna, müdürüne denk gelirse, aranan bölüme girme şansınız nerdeyse hiç yok.
Almanya'yı seviyoruz ve bu yazımı asla Almanya'yı karalamak amaç veya niyetiyle yazmıyorum. Almanya bana doğduğum ülkenin sunmadığı imkanları sunmuştur onlara bu nedenle minnettarım, vefa borcum var ama ''dost acı söylermiş''. Biz, bu ülkenin eksiklerini de, yaşanılan haksızlıkları da bulunduğumuz mekanlarda, platformlarda dile getirmek zorundayız.
Biz şartların iyileştirilmesini isteyen sosyal-eğitim ve medya alanında çalışan insanlarız.
Doğruları yazan, söyleyen, alanlarda olan ve sorunlar kadar çözümlerini de bilen insanlarız.
Yazıma yine hayatın tam da içinden vereceğim örneklerle devam edeyim. Bugün Almanya'da kamu kurumlarında, yani bakanlıklarda, yerel idarelerde, adli mercilerde Türkiyeli memurlara, personellere rastlamanız çok nadirdir, sayıları çok azdır.
Anadil unutuluyor
Almanya’daki diğer bir sıkıntı da göçmen çocuklarımızın anadillerini unutmaları. Bunun için daha çok Türkçe gazete ve kitap okumaları gerekiyor.
Bu kopuş haliyle asimilasyonu da hızlandırıyor. Asimile olunca da kendi ecdadına, kültürüne yabancılaşıyorsun. Hiç bir anadil kaybolmamalıdır.
Almanya’da ilk ve ortaöğretim okullarında 36 yıl öğretmenlik yapan Bahattin Gemici, Almanya’da ve Avrupa’da yaşayan bir milyonun üzerindeki çocuğumuzun anadili dersi görmediği için Türkçeyi unuttuğunu, konuşulan sözcük hazinesinin 50’nin altına düştüğünü belirtiyor.
Gemici, kendi köşesinde birçok yazısında ''Almanya’da Türkçe dersinin önüne türlü engeller çıkarılıyor. Dilini kaybeden çocuklarımızın ve gençlerimizin ebeveynleriyle, büyük anne ve babalarıyla, Türkiye ve kültürümüzle olan bağlarının giderek kopuyor, bunun ileride son derece olumsuz sosyal etkilerini göreceğiz.'' diyor.
Tüm bu olumsuz tabloya rağmen yine de mücadele edip, çalışıp yüksekokulları bitirmiş bulunan gençlerimizin hepsini kutluyorum.
Onlar bizim burdaki kahramanlarımız, gururlarımızdır.
Onların taşa, toprağa, binaya değil eğitime yatırım yapan ailelerini de teşviklerinden dolayı yürekten kutluyorum.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen buradaki gençlerimizin olanaklarının, şartlarının yine de Türkiye'deki akranlarından daha iyi olduğuna inanıyorum.
Buradakiler bu nedenle şanslılar. Başarıya giden yol çalışmak, iyi dil öğrenmek, toplumsal yaşamın içinde olmak bu ülkenin tarihine, kültürüne saygıdan, kurallarına uymaktan ve kısıtlı da olsa tanınan şansları iyi değerlendirmekten geçiyor.
Gençlerimiz ünlü Alman disipliniyle öğrenir, çalışır ve yaşarlarsa kesinlikle başarılı olacaklar ve ilerde Alman toplumunda mutlaka iyi yerlere geleceklerdir. Buna olan inancım tamdır.
Selamlar
Mehmet Tanlı