Çocuk ve Öfke

Eğitim Bilimleri - Cemile MUSLU

Çocuklar küçük yaştan itibaren var olma ve birey olma çabası içine girerler. Her yaş grubuna göre de farklı algılama ve tepkimelere sahipler. Bazı davranışları kalıcı hale getirirlerken bazı davranışları değiştirebilirler. Kimi çocuklar ebeveyn davranışlarından, kimileri de bulunduğu ortamdan dolayı inatlaşma yolunu seçer. Hangi yaşta olursa olursa olsun çocukların ihtiyaçları temelden belirmeye başlıyor. Bu ihtiyaçlar karşılanmadığında ise öfke ortaya çıkıyor. Biz yetişkin olarak çocuklara bir şeyler anlattığımızda çoğu zaman onların anladığını zannediyoruz. Fakat çocuklar bazen bizim anlattığımızı değil, kendi anladıklarını anlıyor ya da farklı türde anlayabiliyor. Çocuklarla anlaşmak için ortak bir dil bulmak gerekiyor.

Yetişkin olarak kendimizden pay biçecek olursak, bir şeyler için çaba sarf ederken kazanmak için çeşitli yollar deneriz. İşte çocuklarımızda istediklerini elde etmek için birçok yola başvuruyor. Örneğin istediği şey için sonuna kadar mücadele eder ve ona ulaşmak için ısrar ederler. Asla vazgeçmezler, çocukların en büyük özelliği de budur. Bize düşen görev tam da burada başlıyor. Bizler çocuğun bu davranışına nasıl tepkide bulunuyoruz? Çocukta bu davranışın pekişmemesi için çaba mı sarf ettik, yoksa çocuğun ağlamasını ve hırçınlığını engellemek için istediğini kazanmasına izin mi verdik?

İlk yolu tercih ettiğimizde çocukta olumlu yönde kazanım sağlarız, çocuğun var olma ve birey olma çabasına saygı duyarak, çocuğun ne istediğine kulak verip tercihler sunabiliriz. Böylece hem çocuğun hem de bizim istediğimiz olur. Kazanma, kaybetme ya da çocuğu rakip görme gibi bir yanlışa kapılmayız. Çünkü ne yazık ki çoğu ebeveyn, karşısındaki muhatabın çocuk olduğunu unutarak güç gösterisine giriyor, sonunda öfkede inatlaşma da burada başlıyor. Çocukların kendini sözel ve davranışsal olarak ifade etmeye başladıklarında, inatla bir yere gitmek istemelerini, istediği bir şeyin alınmaması, herhangi bir yemeği yemek istememesi ya da tam tersi sağlıksız olan bir gıdayı ısrarla yemek istemesi gibi durumlarla sıklıkla karşılaşıyoruz. Bu davranışlar hemen her çocukta var olan ve olağan görülebilecek davranışlardır. Önemli olan bizim izleyeceğimiz olumlu tutumla bunları aşabilmek. “Çocuk demek sabır demek” der büyüklerimiz, sabırla sakinlikle ilk yaşlardan itibaren çocuğun özgüvenini kırmadan, çocuğa rehberlik edelim. Anne-baba olmak demek; çocuğun mantıklı davranışlarını alıp mantıksız davranışlarını elemek demektir. Çocuklarımız bizim uzantımız değiller. Kendi yapamadıklarımızı onlara yüklemeyelim, sürekli öğretici olmaktan vazgeçelim. Çocuğa çocukla ilgili konularda tercih hakkı sunalım, çocuğun söylediklerine kulak verelim. Çocukları sürekli konuşturalım, bunu ister bir oyunla; ister çocuğun en meşgul olduğu anda açık uçlu sorularla yapalım.

Çocuğun kendini değil,yaptığı davranışı övelim, her şey dozunda olmalı. Abartmadan mükemmellikten kaçınarak çok yükleme yapmadan rehberlik edelim. Çocukların kendileri işe koşulduğunda çocuklar daha çok öğreniyorlar. Yaparak yaşayarak öğrenme ve akran öğrenmeleri olumlu ya da olumsuz olabiliyor. Bu durumlarda da çocuğu tek bir davranışa göre değerlendirmeden etiketleme yapmadan, “annesine çekmiş”, “inat”, “babasına çekmiş”, “öfkeli” gibi tanımlamalardan kaçınmak gerekli, sonuç odaklı değil süreç odaklı bakarak çocuğun olumsuz davranışına çözüm bulalım. Bazen kırılmalar kırgınlıklar olsa da azami gücümüzü çocukları anlamaya, dinlemeye vermek gerekiyor. Komşunun çocuğu ile kıyaslanmak çocukları öfkelendiriyor, bizler anne baba ya da öğretmen kimliğimizle çocukların karşısında dururken, amacımız çocuğu yargılamak değil, onu anlamak olmalı. Çocuk öfkeliyken ona doğru olanı anlatmaya çalışmak yerine sakinleştiğinde çocuğu dinleyelim. Çocukların ilgi ve ihtiyaçlarına göre davranalım, çocuklardan da her günkü uysal davranışı beklemeyelim, bazen görünen köy kılavuz isteyebilir unutmayalım. Çocuk çocuktur sınırsız hayal gücüne sahiptir, bazen çizgileri aşabilir. Onların birey olduğunu unutup onların sahibiymişiz gibi davranmak ve çocuğun bunu böyle algılaması çocukları rahatsız eder. Hep öğretici olmaktan, hep sınır koymaktan bazen doğruları gözden kaçırabiliriz. Ezbere kural koymak yerine, karar alırken çocuğu dahil edelim, çocuklara erken yaştan itibaren özen gösterelim. Hep sınırlar, yasaklar olmasın, esnetilebilir çizgiler olduğunda sorun en aza iner.