Anne

Edebiyat - Kemal BABUTSALI Yazdı

Anne kelimesinin anlamını iki ya da üç yaşındayken öğrendim. Yaz akşamları, teyzem, kapının önünde komşularla oturup kahve içip sohbet ederdi. Bir gün bir gürültü oldu. Herkes gökyüzünü izlemeye başladı. Teyzem, ‘’ Kemal, bak! Bak annene gidiyor, ’dedi. Kafamı kaldırdım, gökyüzünde hareket eden arkasında bulutlar bırakan bir cisim. Gürültü o kadar yoğundu ki, kafamı eğdim, korktum. O günden sonra ne zaman bir gürültü olsa gökyüzüne baktığımda aynı cismi görüyordum, anneme gidiyordu.

Üzerinden günler geçti. Ben ne zaman üzülsem, kızsam yatağın altında duran bohçamı alıp dışarı çıkıp, kapının önündeki sekinin en uç noktasına oturup kafamı gökyüzüne kaldırıp annemin gelip beni almasını beklerdim. Gün kararmaya başlayınca yavaş yavaş evin iç kısmına doğru merdiven basamaklarından kayarak ilerler, herhangi bir gürültüde de koşarak eve girerdim korkudan.

Üzerinden ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Mukaddes Teyze’m ,’’Yarın gezmeye gidiyoruz, ’dedi. Ertesi gün, sabah erken kalkıp hazırlanıp otobüse bindik. Heyecandan yeniden uyuyakalmışım. Gözümü açtığımda güneş çıkmış, her taraf aydınlanmıştı. Teyzem,’’ Kemal, Kemal, geldik ,’’diye sesleniyordu. Sonra yürümeye başladı. Bir mahalleye girdik. Orada, güzel bahçeli evler vardı. Onlardan birinin önünde durduk ve bahçe kapısını açıp içeri girdik. İki basamağı çıkıp evin kapısının yanındaki duvarda olan düğmeye bastık. Güzel sesler çıkarmıştı düğme. Kapıyı bir bayan açtı. Teyzeme benzemiyordu. Terlikleri, çorapları dikkatimi çekmişti. Çorapları delikli delikli örülmüş, terlikleri ise topuklu ön tarafında kedi gibi tüyleri vardı. Teyzem,’’ Kemal, bu senin annen,’’ dedi. Kadının suratına baktım. Ellerini açmış beni çağırıyor. Korktum, ağlayarak kaçtım. Teyzem arkamdan koşarak geldi, beni kucağına aldı ve bana’’ O, senin annen. Hatırlıyor musun, ona giden uçakları seyrediyordun? ’dedi. O gün, anne diye bildiğimin, uçak olduğunu öğrendim. Annem ise kapıyı açan güzel terlikli kadınmış.

Yıllar sonra bir eğitime katıldım. Eğitimi veren bayan, beni çağırdı. Benim üzerimde meditasyon yapacaktı. Kalktım gittim, beni yatırdı yatağın üzerine, şifa vermeye başladı. Bitirdikten sonra bana ne gördüğünü anlattı: ’Gecekondu gibi bir ev görüyorum. Kapının önünde oturmuş küçük bir çocuk görüyorum, kucağında bezden bir şey tutuyor, birini bekliyor. ’Gülümsedim yıllar geçmiş ve o küçük çocuk, hala annesini bekliyormuş.