Özel Eğitimde Etiketleme

Eğitim Bilimleri - Rukiye BALTACI Yazdı

İçinde yaşadığımız toplumda bireyleri tanımlamak için onlara zengin, fakir, zeki, akıllı, çalışkan, tembel, kibar, kaba, zayıf, şişman gibi bazı kavramlar kullanırız. Bu kavramlar aracılığıyla bireyleri tanımlarız, sınıflarız ve onları kafamızda bir konuma daha kolay yerleştiririz. Bireyleri bu şekilde sıfatlarla tanımladığımızda ve gruplandırdığımızda onları aynı zamanda bu sıfatlarla etiketlemiş oluruz.

Etiketlenme, toplumsal süreçlerle bireylerin kendilerine yönelik algılarını (benlik algısı) etkiler ve bireylerin bir role atanarak o role uygun davranmalarında etkili olur. Etiketlemenin başlangıç noktası, bireyin kendisi gibi görünse de zamanla birey, toplumun kendine atadığı role uyum sağlayacak ve gelecekte de büyük olasılıkla sahip olduğu etikete uygun davranacaktır. Bu nedenle etiketlenme olgusu, özel eğitim ve psikiyatride önemli yer tutmaktadır.

Özel eğitim alanında öğrencileri zihinsel engelli, özel öğrenme güçlüğüne sahip, otizmli ya da üstün zekalı gibi bazı tanımlarla gruplarız. Bu gruplamayı onları daha iyi tanımak ve anlamak, bireysel ve eğitimsel gereksinimlerini karşılamak ve onlara daha iyi bir eğitim ortamı yaratmak amacıyla yaparız. Öğrencilerin tanılanmasının pek çok anlamda onlara kolaylık sağladığı açıktır; ancak tanılama beraberinde etiketlemeyi de getirir. Tanılama ve etiketlemenin olumlu ve olumsuz pek çok etkisi olmaktadır.

Tanılama belirsizlikleri azaltır, çocuğun davranışlarını anlamada ve çocuğa nasıl davranılacağına karar vermede öğretmenlere ve ebeveynlere yol gösterir. Ancak tanılama ile çocuk bir ömür boyu taşıyacağı ve yalnızca sahip olduğu güçlükler ile ilişkili bir etiket almasına neden olur. Çocuğun yalnızca sahip olduğu yetersizliklere odaklanmak ise çocuğa yönelik beklentilerin düşmesine neden olur. Bu durum da çocuğun benlik algısının etkilenerek onun kendisinden düşük beklentiye girmesine yol açacaktır. Bu etkileşimli süreç büyük ihtimalle çocuğun başarısının düşmesi ile sonuçlanacaktır.

Tanılama çocuklara kendilerini bir gruba ait hissetmelerini sağlarken, yetersizliklerle anılan bir gruba dahil olmak, akranları tarafından dışlanmaya ve zorbalık, sataşma gibi davranışlara maruz kalmaya neden olabilmektedir. Bu durum da çocuklarda düşük benlik saygısına yol açabilmektedir.

Öğrencileri tanımlamadan kaynaklı etiketlemenin olumlu ve olumsuz yönlerinin olduğu açıktır. Olumlu etkileri çoğaltırken, olumsuz etkileri azaltmak adına bugün dünyada çalışmalar devam etmektedir. Psikolojik testlerin ve zeka testlerinin kullanımını azaltmak, edinilen bilgileri gizli tutmak, ailelere maddi ve psikolojik destek sağlamak, çocuklar için bireyselleştirilmiş eğitim planı hazırlamak gibi çözüm önerileri getirilmiştir.

Etiketlemenin etkilerini ortaya koymak amacıyla yaptığı bir araştırmada Jones (1971) farklı bir noktaya değinmiştir. Araştırmasında öğrencilerine siyahi, kültürel yoksun, zengin, fakir, zihin engelli, üstün zekalı gibi bazı tanımlayıcı terimlere sahip olmanın iyi mi kötü mü olacağına ilişkin sorular yöneltmiştir. Öğrencilerin fakir, zihinsel engelli gibi etiketleri reddettikleri ve bunlara karşı savunucu davrandıkları; ancak zengin, üstün zekalı gibi etiketlerden hoşlandıkları ve bunu iyi bir durum olarak gördükleri belirlenmiştir.

Jones’un araştırması önemli bir noktaya temas etmektedir. Özel eğitim terimlerinin bireylerde düşük benlik algısına yol açtığı bilinmektedir; ancak bu araştırma ile üstün zeka etiketinin bireyleri onurlandırdığı görülmektedir. Bu durum üstün zeka etiketinin yüksek benlik algısı oluşturacağı sonucuna götürebilir bizi. O halde üstün zeka etiket etkileri, diğer özel eğitim etiket etkilerinden ayrılmaktadır ve başka bir çalışmanın konusunu oluşturabilir. Üstün zeka tanısı alan öğrencilerin benlik algıları, çevrelerinin onlara bakışı ve beklentileri, arkadaş ilişkileri, eğitimsel avantaj ve dezavantajlarını bir sonraki yazımın konusunu oluşturacaktır.