Nasıl Bir Ülkede Yaşamak İstiyorum?

Siyaset Bilim - Ali GENÇLİ Yazdı

İnsan ömrü ne kadar ki? Geriye dönüp baktığımızda elli-altmış yıllık zamana neler sığdırmışız? Ne acılar, kayıplar? Ne sevinçler ve mutluluklar? Elbette seçimlerimiz ve tercihlerimiz bizim yaşamımızın kalitesini belirliyor ama sistemin bize dayatmaları ve dengesizlikleri asıl belirleyici oluyor. Çelişkilerin, nimet külfet dengesinin kurulduğu ülkelerin insanları sağlıklı ve mutlu. Ve de uzun ömürlü oluyorlar. Bu da çağdaş, ülkesever, insansever, egolarını yenmiş ve kaliteli yöneticilerin iş başına getirilmesiyle mümkün oluyor. Eğer kötü yöneticileri iyileriyle değiştiremiyorsak, buna gerek duymuyorsak o zaman layık olduğumuz şekilde yönetilmeyi hak ediyoruz demektir. Ne zaman ki yakınmak yerine sorgulayan, hesap soran toplum durumuna geleceğiz işte o zaman yaşamımızın kalitesi artacak, yokluk ve yoksulluk yolsuzluklarla birlikte son bulacaktır.

Bu bağlamda bu ülkenin bir yurttaşı olarak, devlete karşı görevlerimin bilincinde, nasıl ki; *Yasalara uyuyorum, *Vergimi veriyorum,* Zorunlu eğitimimi tamamlamışım,*Askerliğimi yapmışım,*Seçimlerde oyumu kullanıyorum. Bunlardan birisini ihmal ettiğimde yasalar yakama yapışır. (mı?) Yapışır. Ama sade bir vatandaş olduğum için. Benim ülkemde ne yazık ki, vekil çocukları, bakan çocukları sahte çürük raporlarıyla askerlikten kurtulurlar. Varsılların işledikleri suçlar için ayrı mahkemeler kurulur.

Yine iktidarlara yandaş işadamlarının vergileri, büyük hediyeler karşılığında sıfırlanır. Bankaları soyanlar, bankalardan sorumlu Devlet Bakanı yapılır. Bu durum bizim üçüncü sınıf bir ülke olduğumuzun göstergesidir. Yazık!

Gelelim devletin yurttaşlarına karşı görevlerine; *Yurttaşın yaşam hakkını ve can güvenliğini korumak,*Sağlıklı yaşam için gerekli önlemleri almak,*Eğitimi sürekli geliştirerek, toplumun eğitimli yurttaşlardan oluşmasını sağlamak,*Toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak.*Adaleti sağlamak.

Nimet –külfet bölüşümündeki dengesizlik giderilmediği sürece yurttaşın görevleri de, devletin görevleri de ne yazık ki toplumdaki egemen sınıfın çıkarlarına göre şekillenir. Anayasamızın 5. maddesinde anlamını bulan bu haklarımız ; *Uygar toplumlarda kişilere devletçe anayasa ve yasalarca düzenlenen korunan haklar verilmiştir. Seçme-seçilme hakkı; her ferdin özel ve ailevi hayatına meskenine ve haberleşme hürriyetine saygı duyulması hakkı gibi haklar devletlerin anayasa ve yasalarında açıkça yer almıştır. Bu haklar çerçevesinde aile yaşamına saygı gösterilmesinin istememiz özgürce haberleşmemiz, seyahat edebilmemiz inançlarımızın gereğini yerine getirebilmemiz düşüncelerimizi açıkça dile getirebilmemiz haklarımızı arayabilmemiz devletin sağladığı koruma sayesindedir.Vatandaşlık hakkının korunması devletin görevidir. Vatandaşlık hakları bireylerin özgür eşit ve güvenlik içinde olmasını sağlar. Evrensel tanımlamalarda: “Demokratik, laik, hukuk ve sosyal devlet ilkelerini benimsemiş devlet, vatandaşlarına; kişi dokunulmazlığı, ailenin korunması, şiddetin önlenmesi, konut dokunulmazlığı, eğitim hakkı özel hayatın gizliliği, mülkiyet hakkı vb. vatandaşlık haklarını tanımak onlara karşı sorumluluklarını yerine getirmek zorundadır.” Şeklinde belirlenmesine karşın, ülkemizde uygulamalarda yeterince başarı sağlanamadığını yazılı, görsel ve sosyal medyada yayınlanan haberlerde üzüntüyle her gün izliyoruz.

Ülkesine 25 yıl hizmet etmiş, altmış yıldır insanca yaşanacak bir düzenin kurulması için uğraş vermiş ve havasını soluduğu, toprağına bastığı her yerde, kendini insanlara borçlu hisseden ve “hayata değer katmak” adına elinden geleni yapmış bir yurttaş olarak, tek cümlede;

Kıyılarına mülteci çocuk ölülerinin vurmadığı, sınırları yol geçen hanına dönmemiş, topraklarında kirli savaşların tezgahlanmadığı, işsizliğin olmadığı, yolsuzlukların önlendiği, çocuklarının iyi beslendiği, sağlıklı yaşadığı, iyi eğitildiği, yoksulluğun ve açlığın yok edildiği, tüm ülke kaynaklarının en iyi şekilde değerlendirildiği, nimet-külfet dengesinin sağlandığı, adaletin adaletli işlediği, varsıl-yoksul yasa karşısında herkesin eşit olduğu, bilgili, eğitimli yüreğinde insan sevgisi olan, egolarından arınmış ve ülke çıkarlarını kendi çıkarlarının üstünde tutan, ettiği yemine sadık kalan bugünkü sayının yarısı kadar sayıdan oluşan milletvekillerinin oluşturduğu meclisin yönettiği, bilim adamlarının yetiştiği, beyin göçünün önlendiği, genç nüfusun enerjisinin ülke yararına dönüştürüldüğü, gençlerinin yurt dışında yaşama hayallerini kurmadığı, işsizliğin son bulduğu, ülke yararına düzenlenmiş, “hayat için eğitim” ilkesini benimsemiş bir eğitim sisteminin uygulandığı, herkese iş, herkese aş ilkesinin yaşama geçirildiği, kadın cinayetlerinin son bulduğu, “her suçlu cezasını mutlaka çekecektir.” şiarıyla çalışan ve gecikmeyen bir adalet sisteminin uygulamaya konulduğu, yolsuzlukların cezalandırıldığı, milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırıldığı, cezaevlerinin üretken, kendi giderlerini kendisinin karşılayabileceği, üretimane ve ıslah evlerine dönüştüğü, yolsuzlukların örtbas edilmediği, sadece iktidar ve muhalefet olmak üzere iki partiden oluşan, çağdaş bir partiler yasası ve seçim yasasıyla güçlendirilmiş bir demokrasinin hayata geçirildiği, iftar çadırlarının kurulmadığı, yoksulluğun giderilmesiyle erzak kuyruklarının bittiği, çöplüklerde karnını doyuran aç insanların görülmediği, tarımın ve hayvancılığın geliştirildiği, insanlarının sağlıklı beslendiği, hastane kapılarında bekleyişlerin son bulduğu, insanların yaşlılıklarını ve emekliliklerini insanca yaşadığı, ağaç katliamlarının, çevre kirliliğinin yaşanmadığı, zengin ülkelerin nükleer atıklarından arınmış, dünyanın her yerinde, birinci sınıf insan yerine konulan insanların yaşandığı, yer altı ve yer üstü kaynaklarının ülke yararına kullanıldığı politikaların uygulandığı ve her alanda kendi kendine yetebilen bir ülkede yaşamak istiyorum.

Ya siz?