Bu açıdan: Köy enstitüleri

Fikir Yazıları - Ali Gençli yazdı

BU AÇIDAN: KÖY ENSTİTÜLERİ (1)

***

İsmet İnönü (Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı)

Hasan Ali Yücel (Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanı)

Saffet Arıkan (Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanı)

İsmail Hakkı Tonguç. (İlköğretim Genel Müdürü)

17 Nisan 1940 tarihinde bu dört insanın destekleri, çabaları ve uğraşları ile kurulan Köy Enstitüleri, iş içinde yaparak, yaşayarak öğrenme... Özgün sanat eğitimi, paylaşımcı, dayanışmacı, demokratik kültürü bir yaşam biçimine dönüştürmeyi hedeflemiş, parasız, laik-demokratik, karma, bilimsel, üretici eğitim sistemiydi. Köylerde yaşayan çocukların yetiştirilerek öğretmen olmalarını ve kırsal kesimde yaşayan halk ile kentliler arasındaki eğitim dengesizliğini gidermeyi amçlıyordu.

Cumhuriyet’imizin ilk yıllarında, 16 milyon nüfuslu Türkiye’nin 12 milyonu köylerde yaşıyor kısıtlı olanaklarla ve ilkel yöntemlerle tarım yapıyorlardı. Üstelik büyük çoğunluğu da toprak ağaların emrinde, onlara bağımlı şekilde yaşıyordu. Köylerimizin büyük bir bölümü okulsuz ve öğretmensizdi. Özellikle ülkemizin doğusunda, üretim araçları ağaların elindeydi.

Bu olumsuz durumların düzeltilmesine ön ayak olmak için zamanın Milli Eiğim Bakanı Saffet Arıkan ve İsmail Tonguç’un uğraşılarıyla Köy Enstitüleri kuruldu. Bu okullar, tren yollarına yakın ve tarıma elverişli 21 bölgede kuruldu. Köy Enstitüleri'nde eğitim görenler hem örgün eğitim aldı, hem de modern tarım teknikleri konusunda bilgiler edindi. Böylece tarımda verimliliğin arttırılması planlandı. Yetişen öğretmenler köylülere, okuma yazma ve temel bilgileri kazandırmanın yanında, modern ve bilimsel tarım tekniklerini öğretecekti.

Öğretmenler gittiği yörelerde bilinmeyen tarım türlerini de köylülere öğretecekti. Ezbere dayalı öğretim yerine iş için, iş içinde eğitim ilkesi uygulanıyordu. Her okulun kendisine ait tarlaları, bağları, arı kovanları, besi hayvanları, atölyeleri vardı. Derslerin %50'lik bölümü temel örgün eğitim konularını içeriyordu. Diğer bölümü ise uygulamalı eğitimdi.

Kurulan Köy Enstitüleri:

Akçadağ, Malatya (1940), Akpınar-Ladik, Samsun (1940) Aksu, Antalya (1940),

Arifiye, Sakarya (1940), Beşikdüzü, Trabzon (1940), Cılavuz, Kars (1940)

Çifteler, Eskişehir (1939), Dicle, Diyarbakır (1944), Düziçi, Adana (1940), Erciş, Van (1948), Gölköy, Kastamonu (1939), Gönen, Isparta (1940), Hasanoğlan, Ankara (1941), İvriz, Konya (1941), Kepirtepe, Kırklareli (1939), Kızılçullu, İzmir (1939), Ortaklar, Aydın (1944), Pamukpınar, Sivas (1941), Pazarören, Kayseri (1940), Pulur, Erzurum (1942), Savaştepe, Balıkesir (1940)

Bir süre sonra Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in katkılarıyla ülkemizde bir çok alanda büyük gelişmeler yaşandı. Okullarda bir çok çağdaş eğitimci, öğretmen, bilim insanı, sanatçı ve yazar yetişti.Yazarlık, geniş bir okuma kültürünün ürünüdür. “Bir kitap yazabilmek için bir kütüphane okumalı insan.”sözü bu gerçeği dile getiriyor. Köy Enstitülerinde eğitimin temeli okuma üzerine inşa edilmişti. Bu nedenle kısa sürede yazarlar ortaya çıktı. Yazılanlar toplumcu edebiyat sürecine katkıda bulunurken, insanımızın özündeki varlığı görmezlikten gelen, onu savsaklayan bir anlayışın eleştirisini yapmaktan da geri durmamıştır. Zamanın hükümetinin, desteklediği düşüncelere karşı savlar üretilmesine sert tepkileri, Köy Enstitülerinin kapatılmasına varan süreci başlatmıştır. Köy Enstitülerinin kütüphanelerinde okunan kitaplar, bu yoksul Anadolu köy çocuklarının yaratma gücünü ortaya çıkarmıştır.

Köy Enstitülerinde insanın kazandığı en önemli haslet, düşünmekti, yazmaktı, gerçekleri duyumsamaktı. Hümanizmayı ilke edinen Köy Enstitülü yazarlar, bir yandan öğretmenliklerini yapıyorlar, bir yandan soruşturmalara uğruyorlardı. Ve her şeye rağmen mahpushanelere, okula gider gibi, erdemli filozofların cesaretlerini göstererek korkusuzca girdiler. Bugün, mahpuslukları onların onurudur.

***

Ülkemizin yüz akı yazarlarımız, edebiyatımıza yüzlerce eser ürettiler.

Ahmet Uysal, Behzat Ay, Osman Şahin, Ümit Kaftancıoğlu, Hasan Kıyafet Mahmut Makal, Adnan Binyazar, Emin Özdemir, Osman Bolulu, Talip Apaydın, Dursun Akçam, Fakir Baykurt, Mehmet Başaran, Aydın Aydemir, Ali Yüce.

Köy Enstitüsü öğrencileri, okula başladıkları andan itibaren kitapla tanışırlar, evrensel bilimleri, sanatları ve doğayı öğrenerek yeni yaşamlarına adım atarlardı. Yaşamla düşünce arasındaki köprü kitaplarla kuruluyordu. Okulların en önemli yerleri çağdaş kitaplarla bezenmiş kütüphanelerdi. Hasan Ali Yücel zamanında dünya klasikleri kitaplıklarda yerlerini alımıştı.

Özgüvene dayalı bir kişilik gelişimi için ne gerkiyorsa yapılan okullarda kişiyi güdümlülükten kurtaracak, düşünen, araştıran ve sorgulayan kişilik yaratma hedflenmişti.

Yine İsmail Hakkı Tonguç’un “iş içinde eğitim” yöntemini uygulamaya sokmasıyla, eğitim üretim içindir felesefesi yaşama geçirilmiştir.

Köy Enstitüsü çıkışlı öğretmenlerin birer güneş gibi Anadolu’nun geri kalmış köylerini aydınlatmaya başlaması, köy ağalarını korkutmuştu. Köy Enstitüleri’nde eğitim alarak yetişen öğretmenler gittikleri köylerde köy ağaları ile anlaşmazlıklar yaşıyordu. Köy Enstitüleri’nin nihai amacı olan Toprak Reformunun gerçekleşeceği, topraklarının ellerinden gideceği korkusuyla ağalar, tepkilerini okulların kapatılması için geniş çaplı bir organize kötüleme kampanyasına dönüştürmüştü.

Oysa köy enstitüleri halkın yarına büyüttüğü bir umuttu!

Amerika Birleşik Devletleri’nin Türkiye’yi Marshall Planı’na dâhil etme kararından sonra, söz konusu yardımdan yararlanabilmek için 4 Temmuz 1948 tarihinde ABD ile Ekonomik işbirliği Anlaşması imzalandı. Sözkonusu dönemde Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı görevini İsmet İnönü, Başbakanlık görevini ise Hasan Saka yürütüyordu. ABD’nin Türkiye’ye yardımları karşılığında isteklerinden birisi de, ülkede Sovyetler Birliği istemli yapılanmaların terk edilmesiydi. CHP’nin 2. Hükümetin Başbakanı Şükrü Saracoğlu, Hasan Ali Yüceli görevden alarak yerine tutucu kimliğiyle tanınan R.Şemsettin Sirer’i atadı. Amerikanın isteği ile bu dönemde, Köy Enstitüleri dönüştürülerek toplumcu özellikleri yok edildi. Rıfkı Selim Burçak’ın Milli Eğitim Bakanı 0lduğu Menderes Hükümeti döneminde de 27 Ocak 1954’ te e çıkarılan 6234 sayılı yasayla resmen kapatıldı ve Öğretmen okullarına dönüştürüldü.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra diğer ülkelerdeki yeni ekonomik ve siyasal değişimlere bağlı olarak Ülkemizdeki önclikler de değişmeye başlamıştı. Kentleşme, sanayileşme ve özel sektör politikaları yaşam biçimin de etki altına alınca Milli Eğitim Politikaları da şekil değiştirmeye başladı. Bu süreçte dışa bağımlı bir ekonomik ve siyasal yapılanma ülkemizin çağdaşlaşma yolundaki ilerleme sürecini yavaşlattı. İdealist bilim, dini inanca dayalı yönetim anlayışları önem kazanırken, gerçekçeilik , üretkenlik, verimlilik ve öz güce dayalı kalkınma modelleri terk edildi. (Sürecek)

Yazarın kitaplarına https://www.instagram.com/p/B-XnfecAXSu/ adresinden ulaşabilir, istek de bulunabilirsiniz.

& quot;