Bugün neoliberal/postmodern sistemin sonuçlarını görüyoruz. Büyük tekeller kendi egemenliklerini sürdürebilmek için neoliberal politikaları yaygınlaştırarak üretimden koptu. Dolayısıyla üretimin içinde yer alan meslek liseleri kenara itildi. Neoliberal propaganda iyi bir gelecek sağlamayı sistem içinde statü elde etmeye bağladı. Bunun yolu da sistemin standart sınavlarında başarılı olmaktı. Eğitimin amacı bireyi ilgi ve yetenekleri doğrultusunda yönlendirmek ve hayata hazırlamaktan çıktı, sınavlara hazırlamaya döndü. Akademik eğitim eğitimin özü; sınavlardaki başarı ise eğitimin amacı haline getirildi. Bu süreç özel okulları canlandırırken kamu okullarını da özel okul mantığına bürüdü.
Okulların amacı LGS, TYT/AYT gibi sınavlara öğrenci hazırlamaya döndü. Bir ortaokulun başarısı öğrencilerin LGS’deki başarısıyla, lisenin başarısı YGS’deki başarıyla ölçülmeye başlandı. Okulların ve öğretmenlerin başarısı ve performansı öğrencilerin sınavlardaki başarısı ile ölçülüyor. Sistemin “iyi okulu” sınava hazırlayan, sistemin “iyi öğretmeni” ise test çözdüren öğretmen oluyor. Eğitim hayattan kopuyor, öğrenciler robotlaşıyor ve daha küçük yaşlarda rekabete alıştırılıyor. Öğrenciler bencilleşiyor.
Kitlelerin gözünde meslek liseleri “başarısız öğrencilerin sürgün yeri” olarak görüldü; meslek lisesi mezunları toplumda statüsü olmayan düşük ücretli kişiler olarak yaftalandı. Meslek liseleri, “eleğin altındakiler” olarak nitelendirildi. Yıllardır MEB yöneticileri dahil toplumun bakışı böyledir. Bilgilenmeye değil diploma almaya yönelik görülür. Veli için bu okullar deyim yerindeyse bir nevi kreştir. Meslek liselerinde öğretmenlik zordur. Olumsuz bakıştan dolayı derse ilgisi en az olan öğrenci kesimi gelir. Üretimden çok teorik derslerin olması ve ders saatinin günde 8 olması, sürekli dinleyici ve öğrenmek zorunda olan herkes için zordur. Veli, okulda teneffüs vakti 10 dakika gözlem yaptığında; öğretmene acıyarak “evde 2 çocukla baş edemiyoruz, siz nasıl sabrediyorsunuz!” diyor.
Korona salgını nedeniyle bir baktık ki meslek liseleri salgından koruyucu maskeler, temizlik üretimine başladı ve milletin takdirini kazandı. Salgına karşı maske ve temizlik malzemesi üretmek için 50 meslek lisesi üretim yapıyor. Hem N95 standardında maske hem de basit cerrahi maske üretimi için 14 pilot il seçilmişti. Piyasada maske bulunmadığı için okullara yoğun talep oldu. Bunun üzerine üretim kapasiteleri artırıldı. Örneğin sadece Manisa’da İsmet İnönü Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesinde günde bin hijyen cerrahi maske üretimi başlamıştı. Bir günde 10 bin ilave maske siparişi aldılar. Okul idarecileri, öğretmenler, öğrenciler özveriyle üretiyorlar. Üretim yapan okul sayısı günden güne artırılıyor.[1]
Salgında meslek liseleri sadece maske ve temizlik maddeleri için önemli?
Ziraat, laborant, tekstil, ayakkabı, kimya gibi adlarla onlarca çeşit meslek lisesi var. Gıda, tekstil, giyecek vb ihtiyaç olan pek çok ürünü üretebilirler. Yalnız bunun için meslek liselerine bakış değişmeli. Pek çok husus sayılabilir ama ilk başta şunları belirtebilirim:
1.Öncelikle MEB’in, sonra toplumun olumsuz algısı değişmeli. Meslek liselerine “üretim”, “istihdam” gözüyle bakılmalı. Yüksek puanlı öğrencilerin girebileceği yerler olmalı.
2.Meslek liselerine iş içinde eğitim, üretim yapan Köy Enstitüleri olarak bakılmalı. Ülkemizin geleceği borçlanmada, faiz, dolar, borsada, inşaat rantında değil üretimdedir. Üretim için meslekî eğitime önem vermeli. Meslek liselerine teknolojik donanım sağlanmalıdır.
3.Ülkemizin ihtiyacı olan, az maliyetle ihraç edebileceğimiz mal ve hizmetler belirlenmeli. Buna uygun olarak da yetiştirilecek meslek erbabı belirlenmelidir. Merkezî planlama şarttır. Bölgesel uzmanlaşmaya gitmelidir. Örneğin pamuk tarımın yapıldığı yerdeki ziraat lisesinde pamuk ve yünlü ürünlere dair dersler daha fazla okutulmalıdır. Ben Manisa Beydere Ziraat Lisesi mezunuyum ve okulumuz devletin pamuk üretme çiftliğinin içindeydi. 6000 dönümdü. O zamanlar Türkiye’de 9 adetti; şimdi artmış. Ülkemizin tarım potansiyelini düşündüğümüzde 9 okulun ihtiyacı karşılamayacağı açıktı. Okulumuz Nematod denen şeftali haşeresine dayanıklı meyve çekirdeğinin ülkemizin çeşitli yerlerine yollardık. Çevremizdeki çiftçiler için örnek tarımcılık yapılırdı. Küçük ve büyükbaş besiciliği vardı. Meyve, sebze üretimi yapardık. Kendi yediğimiz sebzeleri üretirdik. Kasım ayında, kendi ürettiğimiz karpuzu yediğimi hatırlıyorum. Sera sorumluluğu yaptım. Okulun yaptığı “Beydere” adlı yoğurt Manisa’da uygun fiyata satılırdı.
4.Ortaöğretimde ağırlık meslekî eğitime verilerek ortaokuldan liselere geçiş sistemi buna uygun yapılandırılmalıdır.
5.Dersler, teoriden çok pratiğe, üretime yönelik olmalıdır.
[1] “Meslek Liseleri Maske Üretimine Başladı”, MEB, 18.3.2020,& quot;http://www.meb.gov.tr/meslek-liseleri-maske-uretimine-basladi/haber/20535/tr?fbclid=IwAR0_38hv7H72Mop6aGN5kZYOjfAORSmLjmlmWDHuobMnt-ZhoFC3jxy6bt4