“Aynı nehire girenlerin üzerinden farklı sular akar.” (Heraklitos)
Toplumdaki sistemler ve bireyler birbirilerine bağlıdır, birbirleriyle etkileşim halinde olduğundan birbirlerini etkiler ve birbirlerinden etkilenir. Toplumların ve bireylerin etkileşmesinden dinamik bir denge oluşmaktadır. Dinamik dengenin devam edebilmesi için toplumlar ve bireyler arasındaki etkileşimin sürekliliği hayati önem taşımaktadır.
Toplumlar ve bireyler insanlık tarihi boyunca yeni gelişmelere ve değişmelere uyum sağlamanın ölüm-kalım meselesi olduğunu görebildiği ölçüde varlığını devam ettirebilmiş, göremeyen ise yok olup gitmiştir. Bu nedenle değişim olgusu ve değişme gerekliliği yeni değildir, insanlık tarihi kadar eskidir. Değişmenin değişmeyen tek şey olduğu gerçeği, toplumları ve bireyleri yeni arayışlara, buluşlara, oluşumlara yönlendirmiştir.
Değişme çok farklı biçimlerde tanımlanabilen bir terimdir. Genel olarak değişme herhangi bir şeyi bir düzeyden başka bir düzeye getirmeyi, belli bir sürede herhangi bir şeyde meydana gelen farklılaşmayı ifade eder. Değişme devamlılığın karşıtıdır. Eflatun, “Her doğan şey çürümek zorundadır, hiçbir düzen sonsuz değildir, o da bir gün bozulup dağılacaktır” diyerek değişmeyi özünde bozulma, çözülme ve kötüye gidiş biçiminde değerlendirmektedir. Kant değişmeyi “ya bir şeyi tanımlayan özel niteliklerin değişikliğe uğraması yâda bir şeyin başka bir şeye dönüşmesi” olarak tanımlamaktadır. Hegel’e göre değişim “varlığın kendisinde zaten bulunan bir şey olarak, kendi kavramı içinde kendinin ötesine geçmesi ve kendi sonsuzluğuna erişmesi”dir. Değişme, hayatımızın önemli bir gerçeğidir. Ülkeler, kültürler, üretim biçimleri, ilişkiler ve tabiat sürekli olarak değişmektedir. Her şey hızlı değişmekte olup örgütler de bu hızlı değişime ayak uydurma ve ayakta kalma mücadelesi içerisindedir. Örgüt için en istendik durum “denge” durumudur. Örgüt çevreyle sürekli etkileşimde bulunan bir açık sistemdir. Her örgütün çevresinde (diğer sistemlerde) meydana gelen değişimler mevcut dengeyi bozacağından, yeni dengeyi zorunlu kılacaktır. Bu nedenle de çevrede meydana gelen değişmelere uyarlanmak için örgüt değişmek zorundadır. Özellikle içinde bulunduğumuz 21. yüzyıl çok kısa zamanda, çok daha fazla değişimi yaşayacağımız yıllardır. Ekonomide, sosyal alanda kültürel yaşamda, siyasal ve toplumsal düzende ve teknolojik yapıda sürekli olarak yeni gelişmeler ortaya çıkmaktadır. Aslında değişme, kişiler ve örgütler için atılım yapmak ve gelişmek bir yana, “ayakta kalmak” için olmazsa olmazlardan biri haline gelmiştir. Değişim kaçınılmaz ve zorunlu olduğundan, değişimi yönetmek hatta değişimde öncü olmak (yeni değişimler gerçekleştirmek) gerekmektedir.
Prof. Dr. Ali Rıza ERDEM (Adnan Menderes Üniversitesi, Eğitim Fakültesi)
Kaynakça
Erdem, A. R. (2020) Kar amacı gütmeyen devlet üniversitelerinde stratejik planlama, Ankara: Gece Kitaplığı