DEAD POETS SOCIETY(ÖLÜ OZANLAR DERNEĞİ)
2s 8dk / Dramatik komedi
Yönetmen Peter Weir
Oyuncular: Robin Williams, Ethan Hawke, Robert Sean Leonard
Ülke ABD
"Ölü Ozanlar Derneği", hakikaten devrimci bir bakış açısına sahip olan yazarı (N. H. Kleinbaum)kitap/filmlerden birisi.1989’da dört dalda Oscar’a aday olan Ölü Ozanlar Derneği, Tom Schulman’a En İyi Senaryo ödülünü getirmişti. Williams'ın da, ilerici öğretmen rolüyle destan yazdığını ve kariyerinin en iyi oyunlarından birini çıkardığını da söylemek mümkündür...
Geleneksel anlatım yönteminden farklı Freire’nin “ Problem tanımlayıcı eğitim " dediği diyolog yöntemiyle ailelerinin baskısı altında olan öğrencilerini edebiyatla tanıştırarak onlara özgürlüğü, hayatı yeniden anlamayı, dünyaya farklı açılardan bakmayı öğreten öğretmen, bunu yaparken üç sembol yöntemini kullanır: farkındalık, doluluk ve özdeşim.
Kişinin kazanımlarının bilincinde olması durumu farkındalıktır. Kişinin dünyayı anlayarak kendi varlık bilincini fark etmesi kendisine tanımasıdır. Öğretmen, farkındalığı dikkati toplamak olarak tanımlar. Latince ‘’ Carpe diem! ’’ sözü ‘’ Yaşadığın günü kavramak ‘’ anlamı taşır. Öğretmen, öğrencilerine ölü ozanların da onlar gibi bir zamanlar genç olduklarını, hayalleri olduğunu ve bir gün ölüp yok olduklarını düşünmelerini ister.’’ Hayatını olağandışı yap! ’’ dersin kazanımıdır. Öğretmen tüm uygulamaları doğada ya da sınıfta hareket halinde uygular. Amacı dünyaya farklı açılardan bakmalarını sağlamaktır. Öğrenciler, okul dışında bir dünya olduğunu keşfederler ve öğretmenlerine olan merakları onları edebiyat ve sanat dünyasına çeker. Öğrendiklerini yorumlamaya, dış dünyayı adlandırmaya, tiyatroya ilgi duymaya ve aşk yaşamaya başlarlar. Kazandıkları bu farkındalık onları doluluk adı verilen ikinci basamağa taşır.
İnsanın dünyada var olma nedenlerini, tam olarak kendine özgün yönleri ile anlayıp yorumlanmasıyla oluşan varoluş algılamasıdır doluluk. Bunu gerçekleştirmek tamamen farkındalığın etkinleştirilmesinden geçer. Bu nedenle öğrenciler Ölü Ozanlar Derneği’ni tekrar kurarlar. Okul yakınındaki Kızılderili mağaralarında buluşarak birbirlerine şiirler okumaya, hikâyeler anlatmaya, müzik aleti çalmaya ve oyunlar oynamaya başlarlar. Artık ailelerin kendilerine dayattıkları kariyer hedeflerinden tamamen uzak, her seferinde kendilerini biraz daha keşfederek dünyaya farklı pencerelerden bakıyorlardır. Bu mağara Platon’un mağaralar benzetmesi gibi; dış dünyanın insanı belirli kalıplara hapseden basit yaşamından kaçışın sembolüdür. Bir mağaraya tutsak edilmiş insanlar birinin farkındalığıyla o mağaradan çıkıp her şeyin gölgelerden ibaret olmadığını, bu mağaranın dışında çok farklı bir dünyanın olduğunu keşfetmesi gibi.
Özdeşim kurma, bireyin kendini beğenmediği durumlarda, istediği özelliklere sahip başkalarının özelliklerini benimseyerek, onun başarılarını paylaşmaktır. Ailelerin baskıcı tutumları nedeniyle iç dünyalarına gömdükleri hayalleri, istekleri ortaya çıkarabilmek için öğretmenlerini örnek alıp ona benzemeye çalışırlar.
Farkındalık, doluluk ve özdeşim kendini bilmenin basamaklarıdır. Kişi, sahip olduğu çevresine ve doğaya karşı sorumluluk duygusu alarak bütünleşir, kendini tanır. Kendini bilen insanlar, diğerlerine benzemez, farklıdır.Ve bu farklılık toplum için tehlike oluşturmuştur.Ve yine onu yok etmenin yolunu bulmuştur.