"Aydınlanma, insanın kendi suçu ile düşmüş olduğu bir ergin olmama durumundan kurtulmasıdır. Bu ergin olmayış durumu ise, insanın kendi aklını bir başkasının kılavuzluğuna başvurmaksızın kullanamayışıdır. İşte bu ergin olmayışa insan kendi suçu ile düşmüştür; bunun nedenini de aklın kendisinde değil, fakat aklını başkasının kılavuzluğu ve yardımı olmaksızın kullanmak kararlılığını ve yürekliliğini gösteremeyen insanda aramalıdır Sapere Aude! Aklını kendin kullanmak cesaretini göster! Sözü şimdi Aydınlanmanın parolası olmaktadır.” —Immanuel Kant
Cumhuriyet Devrimi, Eğitim reformu yaparken dünyayı gençlere açıyor, aydınlanmayı Kant’ın dediği gibi “aklı kullanma cesareti” olarak görerek ona göre düzenliyordu.
Demokrat parti ile başlayan karşı reform hareketleri sonucu, eğitimin cemaatlerin eline geçmesi AKP ile doruğa ulaşmıştır. Avrupa’nın ortaçağını gençlerimize-geleceğimize 21. Yüzyılda yaşamak dayatılmaktadır.
Ortaçağda Luther’in Roma Kilisesine karşı çıkışı, aslında eğitimin ihmal edilmesine idi.
İnancı ruhban sınıfından alıp halkın kendisine yüklemek, bunun içinde halkı eğitmek amaçlanıyordu.
İlköğretim Protestanların çocuğudur. 16. yüzyılda eğitim özellikle ortaöğretim cemaatlerin elinde idi. Bunların en büyüğü de Cizvitlerdi. Özellikle Fransa’da 17. Yüzyılda Üniversite çöküyor. Çünkü Cizvit kolejleri tüm öğrencileri çekiyordu. 1764’te ülkeden kovuldular.
Devlet; çocukların dini kurumlara ait olmadığını, devlete ait olduğunu göstermek istiyordu. Çeşitli reformlarla 1806’da Napolyon döneminde bütün eğitim işlerini düzenleyen yasa yayınlandı ve bu düzen 1968’e kadar ana hatları ile değişmeden kaldı.
Avrupa ülkelerinde de durum farklı değildi. Din işleri uzun süre eğitim bakanlıklarının içinde kaldı.
Kilise bir şekilde okulları kontrol etmek istiyordu. 1850’lerde işçi ihtilalinden korkan Avrupa Devletleri, eğitimi nerede ise tekrar kilisenin eline verdiler. Ama 1870’ten sonra hemen bütün Avrupa ülkelerinde Kiliseyi okullardan uzaklaştırmak için zorlu bir mücadele başlıyor.
Bu kısa tarihçeden sonra asıl değinmek istediğim Fransız Bakalorya veya olgunluk sınavları. 1808 yılından beri uygulanan 200 yıllık bir gelenekle lise bitirme sınavlarında öğrencilere açık uçlu sorular sorulur.
Yorumsuz olarak 2019 yılı sorularını paylaşmak istiyorum.
Philo L (Edebiyat) konuları:
1.Konu: Zamandan kaçmak mümkün müdür?
2.Konu: Bir sanat eseri nasıl iyi biçimde açıklanır?
3.Konu: HEGEL’den alıntılanan metni (doğa kanunları ile beşerî-hukuktan doğan-kanunların arasındaki farka dair) açıklayınız.
Philo ES (Ekonomik ve toplumsal):
1.Konu: Ahlak, en iyi siyaset midir?
2.Konu: Emek, insanları ayrıştırır mı?
3.Konu: LEIBNIZ’ten alıntılanan metni (özgürlük, daha doğrusu özgür irade üzerine) açıklayınız.
Philo S (Bilim):
1.Konu: Çok sayıda kültürün varlığı insan türünün birliği önünde engel oluşturur mu?
2.Konu: Ödevlerini tanımak, özgürlüğünden vazgeçmek anlamına gelir mi?
3.Konu: FREUD’dan alıntılanan metni (bilimsel araştırmanın zaman içinde seyri üzerine) açıklayınız.
Philo T (Teknolojik):
1.Konu: Yalnızca değiştirilebilir olan şeyin mi değeri vardır?
2.Konu: Kanunlar bizi mutlu edebilir mi?
3.Konu: MONTAIGNE’den alıntılanan metni (bilgi üzerine) açıklayınız.
Tarih Aşağıdaki 2 konudan 1 seçilerek açıklanacak:
1.Konu: 1949’dan bu yana Çin ve dünya
2.Konu: Maastricht Anlaşması’ndan bu yana Avrupa Yönetimi
1.Konu: II. Dünya Savaşı’nın sonundan bu yana çatışma merkezi olarak Yakın ve Ortadoğu
2.Konu: Dreyfus Olayı’ndan bu yana Fransa’daki büyük siyasal krizlerde kamuoyu ve medya
Coğrafya: Harita üzerinde küreselleşmede bölgelerin eşit olmayan bütünleşmesini gösterme.
Görüldüğü gibi sorular bizim sorduğumuz alanlara geldiğinde çok farklılık göstermiyor. Farkın çoktan seçmeli yerine açık uçlu sorulara cevap vermek ya da kompozisyon yazmak olduğunu görüyoruz. Sorular okuduğunu anlayan ve çalışan bir öğrencinin yapabileceği sorular.
Yazımı Fransız filozof, bilim adamı ve matematikçi Descartes’ın “var olmanın temel koşulu “Düşüncedir.” Düşünmek şüphe ile başlar ve daha da önemlisi uygarlıklar şüphe ile var olurlar.” sözleri ile bitiriyorum.