UTANÇ DÜNYASI
'' Utanç Dünyası '' Recep Bilginer'in bir tiyatro eserinin adı.Dekoru,kostümü,müziği,sahne düzenlemesi..(kısaca komple yöneticiliği) benim tarafımdan yapılan bu oyun 03 /Haziran / 2003 yılında Gaziantep Büyük Şehir Belediyesi Açık Hava Tiyatrosunda da gösterime sunulmuştu.
Muazzam kurgulu bir oyun.
Olay bir hapishanede geçer. Aslında bu hapishane her yönüyle yaşadığımız dünyayı temsil etmektedir. olumlu ve olumsuz yönleriyle;aşkları,sevgileri,kin ve nefretleri,umut ve umutsuzlukları,iktidar (koğuş ağalığı) kavgası,çıkar mücadelesi,ihanet ve döneklikleri..ile bizim dünyamıza eşit bir dünyadır hapishane... Meydancının ''Dünyayı bir mapushaneye benzetirler ya, bizim mapushane de bir Dünya misali..'' demesi bundandır.
Meydancı koğuşta tek otoritedir.Gardiyanlardan,mahpushane yönetiminden bile etkindir. Meydancıların, koğuşlarda kendilerine göre yasa dışı bir '' devlet '' kurmalarına yönetim bile engel olamaz, hatta çıkarlarına geldiği için görmemezlikten bile gelirler. Beybaba denen bilge kişinin gardiyana yönelik '' Siz de meydancının bu garibanları ezmesine göz yumuyorsunuz.'' suçlamasına verdiği karşılık '' Böylesi bizim için daha iyi,böylece rahat ediyoruz. '' sözleri '' İti ite kırdırma '' özdeyişi ve politikalarını akla getiriyor.
Dünyada sahnelenen 'böl,parçala,yönet ve yut ''oyunlarının değişik varyantları sürekli sahnelenmiyor mu?
Mapushane cumhuriyetinin halkı gidişattan memnun değil,meydancıdan şikayetçi.Ona karşı örgütlenirler.Doğal olarak hiç bir tarafta yer almayan,sadece ortamdan faydalanan da çıkar. Bunlardan birisi ismine uygun hareket eden Sallabaş'tır. Onun bu umarsızlığına,kaypaklığına kızan Mektepli'nin '' Oğlum sen ne boka yararsın ?'' sorusuna, '' Yerim, içerim,kadın da buldum mu yatarım !'' karşılığı aslında insanlarımızdaki genel bir vurdumduymazlığı ortaya koymaktadır.İhanet edip saf değiştirenler,güçlüden yana veya iktidara kim yakın görünüyorsa ondan yana tavır takınan impersonel ( kişiliksiz,karektersiz ) varlıklar da yok değil oyunda.
Belirli bir örgütlenmeden sonra Meydancı'yı tahtından indirirler. İhtilal gerçekleşmiştir. Onun yerine de pohpohlayıp şişirdikleri,kahramanlaştırdıkları,kurtarıcı olarak gördükleri idamlığı omuzlarında meydancılığa (ikidara) taşırlar.
Beybaba bilge birisidir. Eski bir meydancının yerine yeni bir meydancının getirilmesiyle sorunun çözülemeyeceğini bilmektedir. Meselenin bir sistem sorunu olduğunu bildiği için çok sevdiği dostu,idamlığın meydancı olmasına karşı çıkar. Ama dışlanarak yalnızlığa mahkum edilir.
Yeni meydancı (iktidar) olan İdamlık eski meydancıyı da aratacak şeyler yapmaya başlar.Koltuğa yapıştıkça,ona alıştıkça kendisini omuzunda oraya taşıyanlara yabancılaşmaya başlar.Haksızlık ve yolsuzluklar daha da artmıştır artık. Kumardan daha çok vergi alınmaya başlanır,tefecilik alıp başını yürümüştür vs.vs..
Zaman, Bey Baba'yı haklı çıkartmıştır.Koğuş halkı onu dinlemediği için pişmandır. İdamlık tam bir baskı ve korku ortamı oluşturmuş olduğundan tepkili olan koğuş halkı sesini çıkarmaz hale gelir.
Sonunda fırsat kollayan eski meydancı ile yeni meydancı olan idamlık koltuk için kapışırlar. Koğuş halkı bu durumdan faydalanarak ikisinin de ellerindeki silahları alarır onları etkisiz hale getirir.Fakat meydancı olmadan işlerin yürüyemeyeceğine şartlandırılmış halk, Bey Baba'ya dönüp:
- Bey Baba,hangisi, bu mu o mu ? sorusunu sorup iki meydancıdan birisini tekrar iktidar etmek isteyince, Bey Baba:
-Ne o, ne de ötekisi,biz varız, yani koğuş halkı ! diyerek son sözünü söyler.
Biz de , olaylardan dersler çıkartmış,bilinçlenmiş ,yumrukları sıkılı bir vaziyette,havaya kaldıran öfkeli ve geleceğe umutla bakan, kendine özgüveni artmış koğuş halkına,yüksek bir sesle:
-Biz varız! dedirtip anlatılmaz alkışlar eşliğinde perdeyi kapatıyoruz !