Dünya’da ve Türkiye’de Yoksulluk / Yoksunluk;

Bilimsel Makaleler - Yoksulluk teriminin ilk tanımı, 1901 yılında SeebohmRoventree tarafından yapılmıştır. Bu tanıma göre; yoksulluk toplam gelirin, biyolojik varlığın devamı için gerekli olan yiyecek, giyim vb. asgari düzeydeki fiziki ihtiyaçları karşılamaya yetmemesi olarak

Dünya’da ve Türkiye’de Yoksulluk / Yoksunluk;

Yoksulluk teriminin ilk tanımı, 1901 yılında SeebohmRoventree tarafından yapılmıştır. Bu tanıma göre; yoksulluk toplam gelirin, biyolojik varlığın devamı için gerekli olan yiyecek, giyim vb. asgari düzeydeki fiziki ihtiyaçları karşılamaya yetmemesi olarak adlandırılmıştır. “Yoksulluğu sadece açlık ya da yeterince beslenebilecek gıdaya sahip olamama şeklinde algılamak yanlış olacaktır. İnsan sadece yemek ihtiyacı olan bir varlık değildir. Başta gıda olmak üzere giyim, barınma, eğitim, sağlık, alt yapı, kültür, ortak yaşama ve buna benzer ihtiyaçları olan kutsal bir varlıktır.” İki milyar beş yüz milyon insan Dünya Bankası tarafından günlük 2 ABD doları olarak belirlenen yoksulluk sınırının altında yaşamakta iken, bir milyar iki yüz milyon insan ise günlük 1 ABD doları olarak belirlenen açlık sınırının altında yaşamını sürdürmektedir.Yoksulluk, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de göz ardı edilemeyecek sosyolojik bir gerçektir ve acilen çözümlenmesi gereken birincil sorun haline gelmiştir.

“Her yıl yaklaşık olarak 18 milyon insan yoksulluğa bağlı sebeplerden dolayı çok erken yaşta ölmektedir. Bu rakam toplam insan ölümlerinin üçte birine eşittir. Her gün 34.000’i beş yaşın altında çocuklar olmak üzere 50.000 insan yoksulluğa bağlı sebeplerden dolayı ölmektedir.” Yoksulluk sadece ekonomik gelişmişliği yakalayamayan ülkelerde değil, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin pek çoğunda da ciddi bir sorun olarak yaşanmaktadır.

Günümüzde dünya nüfusunun % 10’u toplam dünya gelirinin yüzde yetmişten fazlasını elde etmektedir. Yedi milyara yakın dünya nüfusunun 2.5 milyarı, yaklaşık yarısı günlük 2 $ yoksulluk sınırının, 1 milyarı, yaklaşık altıda biri günde 1 $ yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. “Yoksullukla birlikte ülkeler ve bölgeler arasındaki eşitsizliğin boyutları da giderek artmaktadır. Ortalama olarak yoksul ülkeler zengin ülkelerden daha yavaş büyüme oranına sahip olduğu için ülkeler arasındaki gelir uçurumu giderek genişlemektedir. 1960 yılında en zengin 20 ülkenin geliri, en fakir 20 ülkenin gelirinden 18 kat fazla iken, 1995’te bu oran 37 ile ikiye katlanmıştır.”İnsanlığın dörtte birini oluşturan sanayileşmiş kesim, dünya zenginliğinin % 85’ini elinde tutmaktadır.

Evrensel bir sorun olarak karşımıza çıkan yoksulluk tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de endişe verecek düzeylere ulaşmıştır. Başta Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı olmak üzere birçok sayıda uluslararası kuruluşun yapmış olduğu yoksulluk çalışmalarına bakıldığında, ülkemizdeki yoksulluğun boyutlarının ne kadar ciddi düzeylerde olduğunu gözler önüne sermektedir. UNDP tarafından her yıl yayımlanmakta olan ve insani gelişmeyi,  sağlık ve eğitim gibi gelişmenin ekonomik olmayan göstergelerini de dikkate alarak İGE ile ölçen 2014 insani gelişme raporuna göre, Türkiye İnsani Gelişme sıralamasında 0.759 indeks değeriyle bölge sıralamasında 16. , Dünya’da ise 62. sırada yer almaktadır.  Eğitim indeksinin göstergesi olarak, eğitimde brüt okullaşma oranı %74.3, yetişkin okur-yazar oranı %90 oranıyla Avrupa Merkezi Asya’da 27. Dünya’da ise 83. sırada yer almaktadır. Sağlık indeks göstergesi olarak, doğumda yaşam beklentisi 75,3 değeriyle Avrupa Merkezi Asya’da 19. Dünya’da ise 90. sırada yer alırken, gelir indeksi açısından bölge sıralamasında 12. Dünya sıralamasında ise 63. sırada yer almaktadır. Tüm bu veriler Türkiye için 2014 yılında 0.759 lük bir insani gelişme değeri oluşturmaktadır.

Birleşmiş Milletler Gelişim Programının 2014 yılı İnsani Gelişmişlik Endeksi raporuna göre; Çok boyutlu Yoksulluk Endeksinin son verileri, 91 gelişmekte olan ülkede yaşayan yaklaşık 1,5 milyar insanın sağlık, eğitim ve yaşam standartları alanlarında tekrar eden yoksunluklar nedeniyle yoksulluk içinde yaşadığını gösterdi. Yoksulluk genel anlamda azalıyor olsa da yaklaşık 800 Milyon insan, herhangi bir zorluğun ortaya çıkması durumunda yoksulluğun pençesine düşme riski altında bulunuyor. Raporda, krizler daha hızlı biçimde ve daha geniş alana yayılırken kazanımları güvence altına almak ve ilerlemeyi sürdürmek için kırılganlıkları anlamanın elzem olduğunun altı çiziliyor. Yoksulluğu ve insanların yoksulluğun pençesine düşme riskini azaltmak, 2015 sonrası kalkınma gündeminin temel hedeflerinden biri olmalı. Dünyadaki yoksullara temel sosyal güvenlik yardımlarında bulunmak küresel Gayri Safi Yurtiçi Hasılanın (GSYİH) % 2 sinden daha azına mal olacak. Rapor, etkisi ve kökeni bakımından giderek daha küresel bir hale gelen kırılganlıkları gidermek için dayanıklılığın artırılması hedefine yönelik daha iyi bir küresel işbirliği ve bağlılığın yanı sıra daha güçlü bir ortak eylem çağrısında bulunuyor.

Uluslararası karşılaştırmalarda, yoksulluk göstergeleri bakımından pek parlak bir durumda olmayan Türkiye, gelirin son derece adaletsiz olarak dağıldığı ülkeler arasında yer almaktadır. Yoksulluk Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülkede de en önemli sorunlardan biri haline gelmiştir. Bir yandan adaletsiz gelir dağılımı, diğer taraftan ulusal gelirin paylaşımındaki düşüklük, son yıllarda art arda yaşanan ekonomik krizler, başarısız politikalar yoksulluğu daha da şiddetli bir boyuta taşırken, acil önlem alınması öncelikli bir hale gelmiştir. Türkiye İstatistik Kurumunun 2013 yılında gerçekleştirdiği Gelir ve Yaşam Koşulları araştırması ülkemizde yoksulluğun ulaştığı boyutları adeta gözler önüne sermektedir. Bu araştırma sonucunda Gelir dağılımının adaletsizliğine vurgu yapılarak En zengin kesimin geliri en yoksul kesimin gelirinin 7,7 katı olduğu tespitine yer verilmiştir.

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı tarafından 2014 yılında yayınlanan İnsani Geliştirme Raporu’nda ortaya konulan insani yoksulluk kavramı insani gelişme ve insanca yaşam için parasal olanakların yanı sıra temel gereksinimlerin karşılanabilmesi için ekonomik, sosyal ve kültürel bazı olanaklara sahip olmanın da gerekli olduğu fikrine dayanır. “İnsani yoksulluk kavramı diğer yaygın yoksulluk yaklaşımları ile örtüşen noktalar taşımakla birlikte kapsam olarak yoksulluk olgusunun insanlık onurunu kırıcı ve çok yönlü boyutlarını da açıklamaktadır.”

Ülkemizde sosyo-ekonomik politikalar ağırlıklı olarak yardım esasına dayalı olarak sürdürülmekte istihdam sağlayıcı politikalara yönenilmemektedir. Bu da yoksulluğun kültürleşmesine yardımcı olmakta ve yoksul grubun bağımsızlığını kazanmasını engellemektedir. İstihdam sağlayıcı politikalar genellikle proje olarak ve belli bir kesime yönelik kalmaktadır.

İnsanların yeniden üretime katılmasını destekleyen, imkan yaratan, teşvik eden istihdam artırıcı sosyal hizmet ve yardımların artırılması, sosyal yardımların bağımlılık yaratmaması amacı ile yardımlar ile istihdam arasında bir bağ kurulması gerekliliği konu ile ilgili sağlıklı uygulamalarüretmenin vazgeçilmez amacı olmalıdır.

 

 

 

 

 

 

Faydalanılan Kaynaklar;

KABAŞ, T. (2009), “Gelişmekte Olan Ülkelerde Yoksulluğun Nedenleri ve Yoksullukla Mücadele Yolları”, Doktora Tezi, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Adana.

YILDIRIM, Ö. A. M. (2011). Dünyada ve Türkiye’de yoksulluğun analizi. Niğde Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi4(2), 60. Sf. 1.

Birleşmiş Milletler Gelişim Programı İGE değerleri, 2014;http://www.tr.undp.org/content/turkey/tr/home/library/human_development/hdr-2014.html

Türkiye İstatistik Kurumu Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması, 2013; http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=16083

Türkiye İstatistik Kurumu Sosyal Koruma İstatistikleri, 2013;
http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=16167