KOLTUK
Hayatımızda koltuk kavramı gerek soyut kelime olarak gerekse somut eşya olarak çokça yer almaktadır. Çeşitleri de çoktur. Destek olmak anlamında mecaz kullanımı olan ‘’koltuk çıkmak’’ ve vücuttaki omuz altı olan ‘’koltuk’’ kavramları bir yana; mobilya olarak oturma amaçlı koltukların bile özelliklerine göre çeşitlerini saymaya kalksak hepsi birden bir anda aklımıza gelmeyebilir. Örneğin ucuz olanı var pahalı olanı var. Yeni olanı eski olanı var. Sert olanı yumuşak olanı var. Rahat olanı rahat olmayanı var. Büyük olanı küçük olanı var. Sabit olanı sallananı var. Ben bu tür özelliklerine göre sınıflamaların pek bir önemi olmadığını; ancak insanın kendine ait olanı (özel koltuk) ile kendine ait olmayanı (görev koltuğu) arasında çok büyük fark olduğunu ve böyle sınıflamanın çok önemli olduğunu düşünenlerdenim. Bir koltuk vardır parasını kişi kendisi ödeyerek almıştır. Dolayısıyla o koltuk kişinin kendi özel koltuğudur. İmkanı varsa kişi o koltuklardan istediğini alır ve istediği gibi kullanır. Üzerinde her türlü tasarruf hakkı vardır. Kimsenin o koltuk sahibini koltuğu kullanmasına ilişkin eleştirme, ayıplama, yerme, övme veya hesap sorma gibi bir hak ve yetkisi yoktur. Bu koltuk kişinin özelidir ve onun ihtiyacı için, rahatı için düşünülmüş ve alınmıştır.
Bir koltuk da vardır ki parası başkaları tarafından ödenip kişinin kullanımına sunulmuştur. Bu koltuk oturan kişinin malı değildir ve kişi koltuk üzerinde keyfi özel tasarrufa sahip değildir. Koltuğun parasını veren koltukta oturanı denetleme kakına sahiptir. Koltuğa oturttuğu kişinin görev dışı keyfi davranması durumunda kişiyi görevden yani o koltuktan alır. Örneğin resmi veya özel bir kurum, bünyesinde görev yapacaklar için ofislerine koltuklar alıp görev yapacak kişilerin kullanımına sunmaktadır. O koltuk görev koltuğudur. Kişi yüklendiği görevi yerine getirmek üzere o koltuğu kullanır. Bir başka deyişle yüklendiği görev gereği ve görev süresi boyunca o koltukta oturur. Eğer kendine verilen görevi yapmıyorsa veya yapamıyorsa o koltukta oturmaması, yerini yapacak olana vermesi gerekir. Ahlaki, etik kurallar bunu gerektirdiği gibi yasal düzenlemeler de bu anlayış doğrultusundadır. Günümüzde demokratik toplumların hiç birinde hatta demokratik olmayan toplumlarda bile bu anlayışın tersi bir görüş benimsenmez Dolayısıyla koltuk sahibi kurum, kuruluş veya toplum koltukta oturanı denetlemek gibi bir hakka sahiptir. Bununla birlikte bazı toplumlarda görev koltuğunda oturan kişinin o koltuğun gereğini yapmadığı denetleme hakkına sahip olanın da denetleyemediği düşüncesi ve durumu çok yaygın görülmektedir. Görev koltuğu adeta özel koltuk gibi kullanılır. Dolaysıyla özel koltuğun sahip olamadığı yetkileri kullanırken özel koltukmuş gibi keyfi kullanır ki bu durum çok vahim sonuçlar doğurabilir.
Toplumlarda gözlenen odur ki, gelişmiş toplumlar kurallarla; geri kalmış toplumlar kişilerle yönetilir. Gelişmiş toplumlarda bireyler bilinçli olduğu ve denetleme hakkını kullandığı için koltukta oturan yasa ve yönetmeliklere uymak zorunda kalır. Geri kalmış toplumlarsa koltukta oturanı denetleyemediği gibi koltuğu keyfi kullandığını fark edemez bile. Bu nedenle koltukta oturanın neyi nasıl yapacağı, ne yapıp yapmayacağı kişinin kendi iradesine kalır. Koltukta oturan donanımlı ve üstün niteliklere sahipse toplumu iyi yönetir. Beceriksiz, bilgisiz ve yeteneksiz ise toplumun vay haline. Krallıklarda, imparatorluklarda hep böyle olmuştur. Ancak koltuğu keyfi kullananlarda er geç güç zehirlenmesi olduğu için koskoca imparatorluklar bile çökmüştür. Bu deneyimler sonucudur ki, görev koltuğunda oturanların görevini yaparken uyması gereken kurallar oluşturulur ve bu kurallara uymayanların o koltuğu bırakması, boşaltması istenir ve gerekir.