PAULO FREIRE ve ELEŞTİREL PEDAGOJİ PERSPEKTİFİNDEN EĞİTİM-3

Bilimsel Makaleler - İnsana inanç, diyaloğun a priori bir gereğidir. İnsana duyulan inanç olmaksızın diyalog, vesayetçi bir manipülasyona dönüşen, yozlaşan bir sahteliktir. Sevgi, alçakgönüllülük ve inanca dayalı diyalog sonucunda karşılıklı güven doğar (Freire, 2016). İnsanl

PAULO FREIRE ve ELEŞTİREL PEDAGOJİ

PERSPEKTİFİNDEN EĞİTİM-3

İnsana inanç, diyaloğun a priori bir gereğidir. İnsana duyulan inanç olmaksızın diyalog, vesayetçi bir manipülasyona dönüşen, yozlaşan bir sahteliktir. Sevgi, alçakgönüllülük ve inanca dayalı diyalog sonucunda karşılıklı güven doğar (Freire, 2016). İnsanların etkinlikleri eylem ve düşünceden oluşur. Bunun tutarlı olmasına praksis denir. Lafazanlık, eylemden; aktivismse sözden yoksundur. Her ikisi de praksisten uzakiki uç noktadır.

Ezen, eş zamanlı olarak diyalog karşıtıdır. Freire’ye göre “diyalogcu insan” eleştireldir. Diyalogcu eğitimin özgürleştirici amacı vardır. Diyalog,aynı zamanda bir kültürlemedir.Bir kültürel süreç olan kültürleme, diyaloga açık olduğu ölçüde eleştirel bilinci geliştirebilir. Mesela informal öğrenmeyi sağlayan eski bir gelenek olan Balıkesir ilindeki, Arifaneler, halk dilinde Erfene sohbetleri denilen eğlenceler, Barana sohbetleri diyalog yoluyla kültürlemedir. Köydeki gençlerin, içtenlikli sosyal ilişkilerini geliştirme amacını güden ve günümüzde hala karakteristik niteliğini sürdüren Barana geleneğinde,“yekdiğerine kardeş muamelesi yapılır ve müşküller çözülür. Bu diyalogun yazısız tüzüğüne herkes uyar” (Kıpçak, 1968).

 

Eğitimde eleştirel diyalogülkemizde en çarpıcı1936-1945yıllarında görülür. İsmail Hakkı Tonguç’un ilköğretim müdürü olduğu bu dönemde, yeniliği benimseyerek, diyalog aracılığıyla birlikte özgürleşerek ilerlenilmiştir.Köyün öğretmen kaynağını oluşturanlar, başlangıçta, sözcük dağarcıkları sınırlı, anlatımları yetersiz, yaşantıya dayalı bilgi düzeyleri düşük köylü çocuklarıdır. Tonguç Babanın canlandırma eylemiyle öğrenciler, kendi kendini yönetebilmiş, üretebilmişve laik dünya görüşü kazanmışlardır.Tonguç’un ifadesiyle, “eğitim artık, ezilenler ve yoksullar için Kaf Dağı’nın ötesinde bir yerde değildir.” Tüm yaşamını, yoksulların ve ezilenlerin özgürleşmesine adayanFreire’nin ifadesiyle bir “konusal evren, en eleştirel olduğu yerde etki yapacaktır.”Çünkü durumun tarihsel, ekonomik çelişkisinin çözümü (conscientizaçao) insanları insanlaşmalarının önündeki engellerle mücadeleye hazırlar. İşte tam bu noktada Tonguç da özgün bir eğitim yorumu yapar,“Eğitimin tarihi, işin tarihidir”ve konusal evren iş eğitimi ilkesine göre düzenlenir.Çünkü uygarlık, iş ve iş eğitimiyle gelişmiştir.

Ülkemizde yukarıda sözü edilen bu yıllarda eğitim kadrolarının savunduğu Hümanizma değeri, eyleme dönüşmüştür. Bilgi ve yaratmanın kaynağı, eğitimin diyalogçu niteliğine uygun düşenbu praksis, karşılıklı eyleme dayandırılmıştır: Durmaksızın okuma, yazma, tartışma, eleştiri.Freire’ye göre hümanistlerin görevi, ezilenlerin,ezenleri içlerinde barındırdıkları sürece, gerçekten insan olamayacakları olgusunun farkına varmalarını sağlamaktır.

 

Bir kültürün, öteki bir kültürün etkisiyle evrim ve değişim sürecine girmesikültürlenmedir (culturation) (Güvenç, 2015). Hümanizma da bir kültürlenmedir. İnsan ilişkilerini bilim ve sanata açık, barış üstüne kuran düşünceinsanı Hasan Ali Yücel’in öncülüğünde Hümanist kültür reformu gerçekleştirilmiştir. Yücel’e göre hümanizma, insan varlığının en somut anlatımı olan sanat yapıtlarını benimsemektir. Gazalcı (2011) Yücel’in, çocukluk ve gençlik yıllarında Balkan, Çanakkale, Birinci Dünya savaşlarının acılarına tanıklık ettiğini, ardından kurtuluşun ve Cumhuriyet devrimlerinin coşkusunu yaşadığını belirtir.

Konusal araştırmalar

 

Freire’nin deyimiyle, işlevleri dolayısıyla, “kültürün anropolojisi gibi konular menteşe konulardır.”Çünkü insanı dönüştürür, bu dünyada varlığının rolünü açıklar.Eğitim programlarında, konusal araştırmalar ya da konusal evren problem tanımlayıcı durum işlevini gören analizleri içermelidir. Ancak kendilerinin ve öğrencilerinin dönüşmesini sağlayan özgür bir eylemle eğitimciler kendi praksislerinigeçerli kılabilir.Yakup Kepenek, bir söyleşisinde köy enstitülerinde, şiirden müziğe, resimden sinemacılığa kadar güzel sanatların tüm dallarında özgün ürünler verildiğini”belirtir. Fakir Baykurtda (1990)“öğrenme yapmaya üretmeye dayandırılırsa, öğrenme sonucu elde edilen üretim, toplumsal yarara aktarılırsa büyük bir olumlu dönüşüm olacağını” savunur.Talip Apaydın da bu kaygısını, “eğitimi yetersiz toplumlarda saat geriye işler” sözüyle dile getirir. Kültür, bir aktarım ve etkileşim olduğu kadar (kültürleme, kültürlenme) bir çatışma alanıdır. Konusal evrenin, problem tanımlayıcı işlevine,kültürel çatışma olaylarını içeren örnek olay çözümlemeleri uygun olabilir. Kültürel çatışma, tek yönlü bir yol izleyip egemen kültür kimliğine bürünerek ulusal ve yerel kültürleri istila edercesine agresif bir özellik kazandığı durumda ortaya çıkan durumdur. Örneğin, Güney Amerika’da pek çok yerel dil kaybolması gibi (Gülmez, 2013).

 

Eğitim programlarında problem tanımlayıcı yöntemin, işlevsel olması, insanların ontolojik yetilerini insanlaşma yönünde geliştirmeleri için Freire ve eleştirel pedagoji perspektifine göre konusal evrenin, kültürünantropolojisiyle desteklenmesi gerekmektedir.

 

 

 

Kaynakça

 

Baykurt, F. (1990). Köy Enstitülerinin Yazın Yaşamına Katkıları. İçinde: s. 181- 197.

Kuruluşunun 50. Yılında Köy Enstitüleri. Ankara: Eğit-Der Yayınları-2.

Freire, P. (2016). Ezilenlerin pedagojisi. (Çev. D. Hattatoğlu ve E. Özbek). 12. Basım.

İstanbul: Ayrıntı Yayınları.

Gülmez, B. (2013). Evrensel bir kavram: Kültür; Yeni bir bilimsel alan. İçinde: s. 2-20 Kültür

Tarihi. Edt. B. Gülmez. Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir.

Güvenç, B. (2015). Kültürün abc’si. 7. Baskı. YKY Yayınları, İstanbul. 

Mustafa Gazalcı, Cumhuriyet Gazetesi, 2011

Kepenek, Y. (2000). Köy Enstitüleri Bir Başkaldırının Habercisiydi. İçinde: s. 75. Dünyaya Örnek Bir Eğitim Uygulaması. İstanbul: Tüses Yayınları.

Kıpçak, M. R. (1968). Turistik-Ekonomik Balıkesir.İstanbul.

İnsana inanç, diyaloğun a priori bir gereğidir. İnsana duyulan inanç olmaksızın diyalog, vesayetçi bir manipülasyona dönüşen, yozlaşan bir sahteliktir. Sevgi, alçakgönüllülük ve inanca dayalı diyalog sonucunda karşılıklı güven doğar (Freire, 2016). İnsanların etkinlikleri eylem ve düşünceden oluşur. Bunun tutarlı olmasına praksis denir. Lafazanlık, eylemden; aktivismse sözden yoksundur. Her ikisi de praksisten uzakiki uç noktadır.

Ezen, eş zamanlı olarak diyalog karşıtıdır. Freire’ye göre “diyalogcu insan” eleştireldir. Diyalogcu eğitimin özgürleştirici amacı vardır. Diyalog,aynı zamanda bir kültürlemedir.Bir kültürel süreç olan kültürleme, diyaloga açık olduğu ölçüde eleştirel bilinci geliştirebilir. Mesela informal öğrenmeyi sağlayan eski bir gelenek olan Balıkesir ilindeki, Arifaneler, halk dilinde Erfene sohbetleri denilen eğlenceler, Barana sohbetleri diyalog yoluyla kültürlemedir. Köydeki gençlerin, içtenlikli sosyal ilişkilerini geliştirme amacını güden ve günümüzde hala karakteristik niteliğini sürdüren Barana geleneğinde,“yekdiğerine kardeş muamelesi yapılır ve müşküller çözülür. Bu diyalogun yazısız tüzüğüne herkes uyar” (Kıpçak, 1968).

 

Eğitimde eleştirel diyalogülkemizde en çarpıcı1936-1945yıllarında görülür. İsmail Hakkı Tonguç’un ilköğretim müdürü olduğu bu dönemde, yeniliği benimseyerek, diyalog aracılığıyla birlikte özgürleşerek ilerlenilmiştir.Köyün öğretmen kaynağını oluşturanlar, başlangıçta, sözcük dağarcıkları sınırlı, anlatımları yetersiz, yaşantıya dayalı bilgi düzeyleri düşük köylü çocuklarıdır. Tonguç Babanın canlandırma eylemiyle öğrenciler, kendi kendini yönetebilmiş, üretebilmişve laik dünya görüşü kazanmışlardır.Tonguç’un ifadesiyle, “eğitim artık, ezilenler ve yoksullar için Kaf Dağı’nın ötesinde bir yerde değildir.” Tüm yaşamını, yoksulların ve ezilenlerin özgürleşmesine adayanFreire’nin ifadesiyle bir “konusal evren, en eleştirel olduğu yerde etki yapacaktır.”Çünkü durumun tarihsel, ekonomik çelişkisinin çözümü (conscientizaçao) insanları insanlaşmalarının önündeki engellerle mücadeleye hazırlar. İşte tam bu noktada Tonguç da özgün bir eğitim yorumu yapar,“Eğitimin tarihi, işin tarihidir”ve konusal evren iş eğitimi ilkesine göre düzenlenir.Çünkü uygarlık, iş ve iş eğitimiyle gelişmiştir.

Ülkemizde yukarıda sözü edilen bu yıllarda eğitim kadrolarının savunduğu Hümanizma değeri, eyleme dönüşmüştür. Bilgi ve yaratmanın kaynağı, eğitimin diyalogçu niteliğine uygun düşenbu praksis, karşılıklı eyleme dayandırılmıştır: Durmaksızın okuma, yazma, tartışma, eleştiri.Freire’ye göre hümanistlerin görevi, ezilenlerin,ezenleri içlerinde barındırdıkları sürece, gerçekten insan olamayacakları olgusunun farkına varmalarını sağlamaktır.

 

Bir kültürün, öteki bir kültürün etkisiyle evrim ve değişim sürecine girmesikültürlenmedir (culturation) (Güvenç, 2015). Hümanizma da bir kültürlenmedir. İnsan ilişkilerini bilim ve sanata açık, barış üstüne kuran düşünceinsanı Hasan Ali Yücel’in öncülüğünde Hümanist kültür reformu gerçekleştirilmiştir. Yücel’e göre hümanizma, insan varlığının en somut anlatımı olan sanat yapıtlarını benimsemektir. Gazalcı (2011) Yücel’in, çocukluk ve gençlik yıllarında Balkan, Çanakkale, Birinci Dünya savaşlarının acılarına tanıklık ettiğini, ardından kurtuluşun ve Cumhuriyet devrimlerinin coşkusunu yaşadığını belirtir.

Konusal araştırmalar

 

Freire’nin deyimiyle, işlevleri dolayısıyla, “kültürün anropolojisi gibi konular menteşe konulardır.”Çünkü insanı dönüştürür, bu dünyada varlığının rolünü açıklar.Eğitim programlarında, konusal araştırmalar ya da konusal evren problem tanımlayıcı durum işlevini gören analizleri içermelidir. Ancak kendilerinin ve öğrencilerinin dönüşmesini sağlayan özgür bir eylemle eğitimciler kendi praksislerinigeçerli kılabilir.Yakup Kepenek, bir söyleşisinde köy enstitülerinde, şiirden müziğe, resimden sinemacılığa kadar güzel sanatların tüm dallarında özgün ürünler verildiğini”belirtir. Fakir Baykurtda (1990)“öğrenme yapmaya üretmeye dayandırılırsa, öğrenme sonucu elde edilen üretim, toplumsal yarara aktarılırsa büyük bir olumlu dönüşüm olacağını” savunur.Talip Apaydın da bu kaygısını, “eğitimi yetersiz toplumlarda saat geriye işler” sözüyle dile getirir. Kültür, bir aktarım ve etkileşim olduğu kadar (kültürleme, kültürlenme) bir çatışma alanıdır. Konusal evrenin, problem tanımlayıcı işlevine,kültürel çatışma olaylarını içeren örnek olay çözümlemeleri uygun olabilir. Kültürel çatışma, tek yönlü bir yol izleyip egemen kültür kimliğine bürünerek ulusal ve yerel kültürleri istila edercesine agresif bir özellik kazandığı durumda ortaya çıkan durumdur. Örneğin, Güney Amerika’da pek çok yerel dil kaybolması gibi (Gülmez, 2013).

 

Eğitim programlarında problem tanımlayıcı yöntemin, işlevsel olması, insanların ontolojik yetilerini insanlaşma yönünde geliştirmeleri için Freire ve eleştirel pedagoji perspektifine göre konusal evrenin, kültürünantropolojisiyle desteklenmesi gerekmektedir.

 

 

 

Kaynakça

 

Baykurt, F. (1990). Köy Enstitülerinin Yazın Yaşamına Katkıları. İçinde: s. 181- 197.

Kuruluşunun 50. Yılında Köy Enstitüleri. Ankara: Eğit-Der Yayınları-2.

Freire, P. (2016). Ezilenlerin pedagojisi. (Çev. D. Hattatoğlu ve E. Özbek). 12. Basım.

İstanbul: Ayrıntı Yayınları.

Gülmez, B. (2013). Evrensel bir kavram: Kültür; Yeni bir bilimsel alan. İçinde: s. 2-20 Kültür

Tarihi. Edt. B. Gülmez. Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir.

Güvenç, B. (2015). Kültürün abc’si. 7. Baskı. YKY Yayınları, İstanbul. 

Mustafa Gazalcı, Cumhuriyet Gazetesi, 2011

Kepenek, Y. (2000). Köy Enstitüleri Bir Başkaldırının Habercisiydi. İçinde: s. 75. Dünyaya Örnek Bir Eğitim Uygulaması. İstanbul: Tüses Yayınları.

Kıpçak, M. R. (1968). Turistik-Ekonomik Balıkesir.İstanbul.