Ezop Masalları ile Kendini Bilmek

Bilimsel Makaleler - “Her şey akar hiçbir şey kaIıcı değiIdir o yüzden aynı dereye iki kez girmek mümkün değiIdir; çünkü dereye bir kez daha girdiğimde hem ben hem de dere değişmiştir ”                                                                                        

Ezop Masalları ile Kendini Bilmek

“Her şey akar hiçbir şey kaIıcı değiIdir o yüzden aynı dereye iki kez girmek mümkün değiIdir; çünkü dereye bir kez daha girdiğimde hem ben hem de dere değişmiştir ”

                                                                                                                                             Herakleitos

Dünkü Ben, Bugünkü Ben ve Kendini Bilen Ben

Herakletios ünlü fragmanında  herşeyin değiştiğini, değişmeyen tekşeyin değişimin kendisi olduğundan bahseder;  “Her şey akar hiçbir şey kaIıcı değiIdir o yüzden aynı dereye iki kez girmek mümkün değiIdir; çünkü dereye bir kez daha girdiğimde hem ben hem de dere değişmiştir ”.Dünkü ben bugün değişmiştir, yarın ki ben de değişecektir ama Kendini Bilen ben değişimlere hep hazırlıklı olacaktır.

Sokrates’in felsefi düşüncesinin merkezi olan ve tüm doğu, batı felsefelerinde de önemini her zaman koruyan “Kendini Bilme/Tanıma” kavramı; bu hayat yolculuğunda hayatımızı anlamlandırmaya çalışırken önce kendimizi anlamaya doğru yapılan bir yolculuktur.İnsanın kendisini tüm nesnel gerçekliği ile ortaya koyarak keşfetmesidir. Kendini keşfeden Ben’in hayatı anlamaya başlaması, neleri yapıp neleri yapamayacağını, özelliklerinin neler olduğunu, neleri başarıp neleri başaramayacağını farketmeye başlamasıdır.Ben bunu yaparım deyip olmadığında suçu sadece kadere ya da diğerlerine bağlamaması, hakikatin üstünü örtmemesidir. Gerçeklerle yüzleşebilmek, değiştiremeyeceğin şeyleri kabul edip, iyinin, doğrunun, adaletin önüne,değiştirebileceklerinin üzerine, duygularının geçmesine izin vermeden, düşünerek planlar yapıp eyleme geçmektir. Yaptıklarının ve yapamadıklarının tüm sorumluluğunu alabilmektir. Bir nefesle başladığımız bu hayat yolculuğu ancak kendimizde başlayan yolculukla birlikte keyifli hale gelmektedir. Kendini tanımadan nereye doğru gittiğini bilmeden yapılan bir yolculuk ise sonu keşkelerin ve pişmanlıkların sıralandığı bir hayata dönüşüvermektedir.

Kendini tanıma yolculuğuna nasıl başlayacağımız bir soru olabilir. Bende küçüklüğümüzde belki yüzlerce kez okuduğumuz Ezop’un Masallarından seçmiş olduğum hikâyelerle kendimizi tanımaya bir yerden başlayabileceğimizi düşünüyorum. Çünkü masallar bazen bizim göremediklerimizi gösterir, duyamadıklarımızı duyurur, hayal edemediklerimizi hayal ettirir. Bize hayatı, bize bizi anlatır.

Kahramanları genellikle hayvanlar olan Ezop Masalları da, insanlara toplumsal düzen içerisinde mutlu yaşama yollarını göstermeye ve ahlâkî değerleri benimsetme amacını gütmektedir(Çelgin, 1990: 57, 58 Akt; Derdiyok, 2003)

Ezop (Aisopos) Kimdir?

Hakkında çok az şey bilinen ve çelişkili ifadeler olsa da Aisopos ya da bilinen yaygın adıyla Ezop (M.Ö 620-550) kahramanları hayvan olan masallarıyla büyük ün kazanmış bir kişidir. Ezop’un Afyonkarahisar İli, Emirdağ İlçesi yakınlarındaki Amorium Kenti’nde doğup büyüyen çok zeki, kambur Frigyalı bir köle olduğu ve özgür kaldıktan sonra yolculuklar yaptığı söylenir. Kimi yazarlara göre; Trakya’da doğmuş, bir süre köle olarak Samos Adası’nda yaşamıştır(Tulay, Egenin Antik Öyküleri, 2017).

Bu küçük köle Samos’ta zekâsı ve cesaretiyle hemen tanınır hale gelmiştir.Baldwin, O’nun efendisini ve efendisinin arkadaşlarını konuşabilen hayvanlar ve kuşlar hakkında hikâyeler anlatarak eğlendirdiğinden bahsetmiştir(Baldwin, Elli Ünlü Kişi, 2015).

Ezop Masalları, önceleri manzum olarak anlatılmış daha sonraları yazıya geçirilmiş didaktik ürünlerdir. Kaynaklarda fabl türünün kurucusu olarak anılan Ezop, bir halk ozanı görevi de görerek toplumun belleğinde birikmiş olan anlatılarla birlikte kendi deneyimlerini ve gözlemlerini de dile getirmiştir (Akt, Derdiyok; Çelgin, 1990: 57, 58).

Ezop’tan Masallar

Kaplumbağa ve Kartal

Yıllardır yerlerde sürünmekten bıkıp usanan kaplumbağa, göklerde istedikleri gibi gezen kuşları kıskanmakta, öğrenirse kendisinin de kuşlar gibi uçabileceğine inanmaktadır. Bir gün bir kartala kendisine uçmayı öğretmesi için yalvarır yakarır. Kartal, kaplumbağanın bu isteğinin hem saçma hem de imkânsız olduğunu söyler ama kaplumbağa ikna olmaz. Israrlara dayanamayan kartal, kaplumbağaya elinden gelen yardımı yapmaya karar verir. Onu göğün yüksekliklerine götürür, boşluğa bırakır ve arkasından, “Şimdi ayaklarını aç!” diye bağırır. Kaplumbağa tek bir söz söyleyemeden düşüp kayalara çakılır.

Eşek ile Çekirge

Çekirgelerin güzel sesine hayran kalan eşek de aynı ezgili sesleri çıkarmaya çalışır. Bu güzel sesleri çıkarmak için ne yediklerini sorduğunda aldığı cevap, “Hiçbir şey yemiyoruz, çiyden başka,” olur. Aynı şeyi uygulayan eşek bir süre sonra açlıktan ölür.

Eşek ve Fino Köpeği

Bir adamın eşeği ve fino köpeği vardır. Eşek değirmenin yanında bir ahırda yaşamaktadır. Ne samanı eksik olur ne de mısırı. Bir eşek ne kadar mutlu olabilirse o kadar mutludur. Adamın finosu ise doğal olarak adamla birlikte evde yaşamaktadır. Eşeğin gün içinde pek çok görevi vardır. Tüm gün odun taşımakta, akşamları da değirmenin yolunu tutmaktadır. Kötü talihinden yakınan eşek, adamın köpeğini kıskanmaktadır. O ağır işlerde çalışırken köpek yan gelip yatmaktadır. Sahibine köpeğin davrandığı gibi davranırsa sahibinin de kendisine o şekilde davranacağını düşünür. Bir gün yularını koparır ve sahibinin evine dalar. Evin içinde zıplayıp oynamaya başlar. Küçük finonun hareketlerine öykünürken sahibinin yemek yediği masayı devirir. Masadaki tüm tabaklar kırılır. Eşek bununla da kalmaz. Sahibinin üzerine atlar ve onu yalamaya başlar. Toynaklarını adamın üzerine atar. Sahibinin tehlikede olduğunu gören uşaklar araya girme gereği duyarlar. Adamı eşekten kurtarırlar ve eşeği bir sopalarla bir güzel döverler. Eşek son nefesini verirken “Ah benim aptal kafam! Neden sahip olduklarımla yetinmedim? Neden işe yaramaz bir hayvana öykündüm? ” deyip dövünür.

Kibirli Horoz

 

Kibirli mi kibirli bir horoz, bir tavuskuşunun döktüğü tüyleri alıp kendi bedenine yapıştırır. Sonra arkadaşlarını küçük görüp bir tavuskuşu sürüsünün arasına katılır. Büyük bir özgüvenle kendini tanıtır ancak hemen horoz olduğu anlaşılır. Tavuskuşları horozun emanet tüylerini bir güzel yolar, onu gagalayarak aralarından atarlar. Ağır bir şekilde cezalandırıldıktan sonra yaptıklarından pişman olan talihsiz horoz eski arkadaşlarının yanına gider. Hiçbir şey olmamış gibi aralarına girmeye çalışır. Diğerleri, horozun kendilerine karşı davranışını unutmamıştır. Aralarına onu kabul etmezler ve ona şu dersi verirler. “ Kendi tüylerinden hoşnut kalsaydın senden daha güzel olanlar tarafından cezalandırılmaz, eşitlerin tarafından da aşağılanmazdın ”.

 

Kurbağa ve Öküz

 

Bir öküz çayırda otlarken kazara bir kurbağa sürüsüne basıp çoğunun ölümüne neden oldu. Kurtulan kurbağalardan biri hemen annesinin yanına gidip bu kötü haberi verdi:

                “Anne, büyük bir hayvan, dört ayaklı büyük bir hayvan üzerimize basıp çoğumuzu öldürdü,”dedi.

                Kibirli bir ihtiyar olan anne kurbağa şişinerek kolaylıkla aynı büyüklüğe varabileceğini göstermek istedi. “ Ne kadar büyüktü? Bu kadar var mıydı? ” diye sordu yapabildiği kadar kendini şişirerek.

                “ Ah anne, bundan çok daha büyüktü, ” dedi küçük kurbağa.

                “ Bu büyüklükte miydi? ” diye sordu bir kez daha bütün gücüyle şişinerek.

                “ Daha da büyüktü anne, sanırım onun büyüklüğünün yarısına bile varamadan patlarsın, ” dedi küçük kurbağa.

                Bu sözler üzerine anne kurbağa bir kez daha şişinmeye kalkışınca patlayıp can verdi.

 

Kaplumbağa, Eşek, Horoz ve Kurbağa gerçekte kim olduklarını, yeteneklerini, kendilerinin neyi gerçekte başarabileceklerini ve hayallerin planlanmadan birgünde gerçekleşemeyeceğini bilebilselerdi eğer bu zor durumlarla karşılaşmayacaklardı. Herkesin yetenekleri, üstün olduğu yönleri, değerleri, endişeleri farklı farklıdır. Önemli olan onları keşfedip Kendini Tanıyıp gerçek Ben’i ortaya çıkarmaktır ve bu Ben bir toplum içinde sosyal bir varlık olduğunu da asla unutmamalıdır.

 

Aygül BALKIN

Yıldız Teknik Üniversitesi&İstanbul Aydın Üniversitesi

Eğitim Programları ve Öğretim Yüksek Lisans Öğrencisi

 

Kaynakça;

Alkan, T., (2018), “ Ezop Masalları ”, Çeviri, Can Sanat Yayınları, Kasım, İstanbul

Akgün, A., (2016), “Fragmanlar , Kabalcı Yayıncılık, Çeviri, İstanbul

Baldwin, J. , (2015),  “ Elli Ünlü Kişi: Kısa Hikâyeler ”, Atlantis Yayınevi, Ekim, İzmir

Derdiyok, Çetin İ., (2003), “ Sadi’nin Bostan’ı ve Ezop Masalları’nda Ortak Temalar ” - Çukurova Üniversitesi Fen-Edebîyat Fakültesi Türk Dili ve Edebîyatı Bölümü - Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 12 , Sayı 12, Eylül

Kırılmış, Y., (2016),  “ Hayvan Masalları İle Ezop Masalları’nın Karşılaştırılması, Akademik Bakış Dergisi, Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi, Sayı: 56, Temmuz-Ağustos

Tulay, Semih A., (2017), “ Egenin Antik Öyküleri ”, Natilus Yayıncılık, Şubat, İzmir