ELEŞTİREL DÜŞÜNCENİN BAŞI YOUTUBE VİDEOLARI İLE DERTTE
Bir dünya düşünün, herkesin her şeyi paylaştığı… Bir dünya düşünün, dünyanın en iyi bilginlerinin her gün en iyi fikirlerini en güzide düşüncelerini paylaştığı… Bir dünya düşünün, en hasta ruhlu insanın en karanlık fikirlerini paylaştığı… Bir dünya düşünün, şiddetin kol gezdiği ve aynı zamanda gülümsemeli güllerin iyilik saçtığı… Vebir dünya düşünün, cennet ve cehennemi aynı anda bir sokağa sığdıran…
Neresi mi burası? Merak etmeyin NASA’nın yeni keşfettiği, bilmem kaç ışık yılı uzağınızda yer alan bir gezegen değil burası. Sizin evlerinizdeki bilgisayarınızda hatta akıllı telefonlarınızın içinde bulunuyor. Evet, tahmin ettiğiniz gibi YouTube dünyasına hoş geldiniz. Bu dünya da sınır yok herkes her şeyi paylaşabilir. Bir yaprağın nasıl kuruduğunu görsel ve sesli bir video ile harika bir şekilde anlatan bir bilimcinin paylaşımını görmekle birlikte; toplumu toplum yapan bazı değerlerin, bir yaprak misali bilmem ne kadar tıklanma parası uğruna kurutulduğunu görmek de mümkün? Evet, iyilik ve kötülüğün, şiddet ve saygının, bilim ve batılın bir arada bulunduğu bir dünyadır, YouTube.
Modern dünyamıza birkaç yıldır yoğun bir şekilde hâkim olan bu platform çılgınlar gibi her gün onlarca videonun milyonlarca defa izlendiği bir yer haline geldi. Özellikle günümüz “Z” kuşağının en sevdiği sanal dünyası bir nevi yeni Çamlıca tepesi oldu. Marina çukurunda bulunan değişik canavarlar, okyanusta yürüyen devler, dünyanın sonunu getiren kâinler, sahte psikologlar, dünyanın düz olduğuna inandırmaya çalışan videolar, cinci sapıklar, değer yok ediciler ve daha neler, neler… Evet, hazır mısınız? İnternet çağının yeni televizyon kanalları ile tanışın YouTube çöplüğüne hoş geldiniz. Elbette YouTube’nin büsbütün kötü içeriklerle dolu olduğunu düşünmek haksızlık olur. Bilim açısından iyi ve kaliteli yayın yapan video içeriklerini bulmak da mümkün. Ücretsiz ders anlatan kanallar, insanları bilinçlendiren videolar gibi ücretsiz fayda sağlayan çok fazla faydalı videolar da görülmektedir. Ancak yazının devamında olumsuz öğrenmeler, düşünceler ve duygular oluşturan kısım ele alınmıştır.
Artık Sokaklar Evlerimizin İçinde
Ayşe Teyze, çocuğunu sokakların istenmedik olumsuz kültürlemelerine karşı korumak istemektedir. Bu koruma işi için çocuğunun çok fazla dışarı çıkmasına izin vermemekte, çocuğunun arkadaşlarını özenle izlemektedir. Yani çocuğunu çevrenin olumsuz öğrenmelerine karşı korumakta tam bir sıkıyönetim metodu uygulamaktadır. Fakat aynı Ayşe Teyze, çocuğunun dijital dünyada izlediği sesli ve görüntülü videolara pek dikkat etmemektedir. Radyonun yaygınlaştığı ilk zamanlar olan radyodaki her şey doğrudur, anlayışı geldi, aklıma. Acaba tarih tekrardan tekerrür mü ediyor. Sanırım tekerrür ediyor gibi. Şaka bir yana gerçekten artık sokaklar evimizde, Türkiye’nin bilmem ne sokağında yan kesiciliği öven hasta ruhlu bir insan, sokaktaki bir kadına sarkıntılık yapmayı şaka sanan bir budala, bir youtuber alarak artık Ayşe teyzenin çocuğunun en yakın arkadaşı.
Sokak artık her evde. Sakın bilinçli ebeveyn numarası yapmaya kalmayın. Söz konusu olumsuz videoları milyonlarca defa uzaylılar tıklamıyorsa eğer bizim çocuklar izliyor, olmalı. Zaten altındaki yorumlara ve youtuberların hayranlarıyla yaptığı buluşmaları irdelediğimizde öğrenci çağındaki çocukların yoğunlukta olduğunu görmek mümkündür.
Eğitim Dünyası Çağın Ruhuna Karşı Pek Ruhsuz
Peki, sadece aileler mi bilinçsiz acaba eğitimciler, öğretmenler, ders kitapları bu konuya ne kadar ilgililer. Pek ilgilendiklerini sanmıyorum. İlgilenseler bile başarılı olamadıkları açık bir gerçek. Çünkü söz konusu olumsuz videoların milyonlarca defa görüntülendiğini gördükten ve altındaki yorumları inceledikten sonra başarı veya ilgi gösterdiklerine kanaat getirmek imkânsız görünüyor. Varsa yoksa sınavlarda nasıl daha başarılı olabiliriz. Fen lisesine kaç öğrenci gönderebiliriz. Kısacası sınav odaklı eğitim ruhuna uygun bir yolda yoluna devam etmektedir. Sahi eğitimin, çocukları çağın gereklerine uygun olarak geleceğe hazırlamak gibi bir görevi olduğunu hatırlayan var mı?
Peki, Çözüm Ne?
Elbette bu çok yönlü sorunun çözümü ailelerin bilinçlendirilmesi, eğitimcilerin bu konuya biraz daha ilgi göstermesi, kanuni engeller gibi çözümler aklınıza gelmiş olabilir. Bunlar da önemli fakat en önemli ve en etkili çözüm bana göre çocuklara kazandırılacak olan “eleştirel” düşüncedir. Gerek ailenin gerek eğitimin en önemli bu olmalıdır. Eleştirel bireyler yetiştirmek. Dünyada ve ülkemizde pek üzerinde durulmayan bu düşünce tarzı
Alan yazında pek çok tanımı mevcut olan eleştirel düşünce Yüksel Özden tarafından , “tenkitçi, değerlendirmeci, şüpheci, analitik, sentezci, açık, dikkatli, mantıksal ve bağımsız düşünme” şeklinde tanımlanmıştır. VıncentRyanRuggıero, eleştirel düşünceyi “iddia ve argümanları test ettiğimiz ve hangilerinin değerli hangilerinin değersiz olduğuna karar verdiğimiz bir süreç olarak tanımlanabilir.” şeklinde tanımlamıştır. Yine VıncentRyan, eleştirel düşüncede en önemli tekniğin irdeleyici sorular sormak olduğunu söylemiştir. Ayrıca eleştirel düşünce sürecini araştırma, yorumlama, yargıya varma şeklinde sınıflamıştır.
Dünyada ve ülkemizde pek üzerinde durulmayan bu düşünce tarzı, çocuklarımızın bilişsel gelişimini bu kirli videolardan koruyabilir. Onlara bir farkındalık kazandırabilir. Doğada bulunan yenilebilir her türlü yiyeceği fiziksel gelişimini olumsuz etkilememesi için yemeyen insanlar; bilişsel gelişimin selameti açısından her bilgiyi de zihinlerine inandırmamalıdırlar.
Peki, Eleştirel Düşünce Bu Durumda Nasıl Kullanılabilir?
VıncentRyan’ın mantığıyla bakacak olursak, çocuğun karşısına çıkan videodaki içeriğe sorgulayıcı sorular sorması lazım. Sonra içeriğin dayandığı tezleri, sorduğu sorular bağlamında araştırması gerekir. Araştırma sonucunda bulduğu bulguları yorumlayıp doğru bir yargıya ulaşması gereklidir. Mesela, 6. sınıfta örenim görmekte olan Melis; izlediği bir videoda okyanusun ortasında yüzen esrarengiz develer görmüş ve develerin okyanusta yaşayan esrarengiz bir hayvan olduğunu zihnine kodlamıştır. Öncelikle Melis eğer sorgulayıcı bakıp olayı araştırsaydı; gerçekte söz konusu develerin bir gizem barındırmadığını, Hindistan’da yiyecek için kıyı kesiminden bir adaya üç kilometre yüzen sıradan hayvanlar olduğunu anlayabilirdi. Dahası develerin suda yaşayan hayvanlar olmadığı yargısına ulaşır, ve zihnini bu yanlış kodlamadan kurtarabilirdi.Sonuç olarak eleştirel bireler yetiştirebilmek için öncelikle biz ebeveyn ve eğitimcilerin eleştirel düşünceyi kavrayıp eleştirel bakması gerekiyor.
Metin BEŞALTI