ADLİ YIL AÇILIŞININ AREFESİNDE, HUKUK KARNEMİZ
Anayasamızın 90. maddesi kapsamında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) usulüne uygun olarak kabul edilip yürürlüğe girmiş bir sözleşme olarak iç hukukumuzun ayrılmaz bir parçası. Bir başka deyişle sözleşmede belirtilen haklar bizim anayasal düzeyde korunan temel haklarımız. Türkiye'de temel hak ve özgürlüklerin nasıl korunduğu, hukuk düzenimizin kalitesi de bu sözleşmeye uygunluk ile ölçülebilir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), uluslararası bir teşkilat olan Avrupa Konseyi’ne bağlı olarak 1959 yılında kurulmuş uluslararası bir mahkeme. Mahkeme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve ek protokolleriyle güvence altına alınmış olan temel hakların çiğnenmesi durumunda bireylerin, birey gruplarının, tüzel kişiliklerin ve diğer devletlerin, belirli usuli kurallar dahilinde başvurabileceği bir yargı merciidir. 47 Avrupa Konseyi Üyesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yargı yetkisini tanımaktadır. Haklarımız nasıl korunuyor? Hangi haklarımız daha yoğun olarak ihlal ediliyor? Evrensel standartlar karşısında Türkiye'deki durum nedir? Bu soruların yanıtını ve sorun tespitlerini analiz edebilmek açısından 1959-2018 tarihleri arasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi istatistiklerini bu çalışma kapsamında paylaşmak ve ülkemiz adına öne çıkan başlıklarla, adli yıl açılışının arefesinde hukuki karnemizi aktarmaya çalışacağım.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İstatistikleri - Türkiye; (1959-2018)
Kaynak;http://www.echr.coe.int/Documents/Stats_violation_1959_2018_ENG.pdf
Avrupa Konseyinin internet sayfasından edindiğimiz bilgiler doğrultusunda Hukuk ve İnsan hakları kapsamında Konseye üye 47 ülkenin verilerine göz attığımızda ülkemiz adına dikkat çekici bulduğum veriler aşağıda bilgilerinize sunulmuştur. Tabi bu verileri incelerken Türkiye’nin, mahkemenin zorunlu yargılama yetkisini kabul etmesi sürecinin 1990 yılında başladığını da göz önünde bulundurmamız da fayda var. Yani aşağıdaki verilerin bizim için 1990-2018 yıllarını kapsadığını vurgulamam gerek.
1959 - 2018 yılları arasında Türkiye AİHM nezdinde hakkında en çok dava açılan ülke
1959 - 2018 yılları arasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin yargılama yetkisini kabul eden 47 ülkeye yönelik toplam 21 bin 651 dava açıldı. Bu davaların 3532'si Türkiye'nin bir hak ihlaline neden olduğu iddiasına sahipti. Yani AİHM nezdinde açılan her 100 davanın 17'si Türkiye'ye yönelik ve Türkiye hakkında en çok dava açılan ülke.
1959 - 2018 yılları arasında Türkiye AİHM tarafından en çok mahkumiyet alan ülke
1959 - 2018 yılları arasında Türkiye hakkında açılan 3532 davanın 3128'inde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi en azından bir hak ihlali yaşandığını tespit ederek Türkiye'yi mahkum etti. Yani Türkiye hakkında açılan davaların yüzde 89'unda Türkiye'nin bir haksızlık yaptığı tespit edildi.
Türkiye en çok "Adil Yargılanma Hakkının İhlali" nedeniyle ceza aldı
1959 - 2018 yılları arasında Adil yargılanma hakkının ihlali gerekçesiyle AİHM nezdinde açılan tüm davalarda mahkeme 4902 kez hak ihlaline hükmetti. Bu alanda da birincilik Türkiye'de. Türkiye toplam 919 kez adil yargılanma hakkını ihlal ettiği gerekçesiyle mahkum edilirken, aldığı tüm mahkumiyetlerin de yüzde 30'unu bu hakkın ihlali oluşturdu.
Türkiye Mülkiyet Hakkını En Çok İhlal Eden Ülke
1959 - 2018 yılları arasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye'yi tam 660 kez mülkiyet hakkının ihlali gerekçesiyle mahkum etti. Rusya, Romanya, Ukrayna ve İtalyahariç bu gerekçeyle mahkum edilen 36 ülkenin toplam mahkumiyet sayısı ise 854.
Özgürlük ve Güvenlik Hakkı etkin bir şekilde korunmuyor
1959 - 2018 yılları arasında kişilerin haksız tutuklanmasını ve özgürlükten yoksun bırakılmasını engelleyen Özgürlük ve Güvenlik Hakkının ihlali gerekçesiyle Türkiye tam 755 kez mahkum edildi. Türkiye'nin aldığı toplam mahkumiyetlerin yüzde 24'ü bu hakkın ihlal edildiği gerekçesiyle verilirken Türkiye hala bu hakkın ihlalini engelleyecek gereken yapısal düzenlemeleri yapmadı.
Türkiye uzun yargılama süreleri nedeniyle ceza alıyor
1959 - 2018 yılları arasında Türkiye hakkında verilen 2639 mahkumiyet kararının 603'ü uzun yargılama süreleriyle oluşan hak ihlalleri nedeniyle verildi. Bu alanda birincilik 1194mahkumiyet ile İtalya'da bulunuyor.
Türkiye tam 329 kez İşkence ve Kötü Muamele gerekçesiyle mahkum oldu
Türkiye hakkında verilen mahkumiyet kararlarının yüzde 10'unun gerekçesi işkence ve kötü muamele. Ülkemiz bu alanda Avrupa ikincisi olurken, birinci de 818mahkumiyet ile Rusya.
Türkiye İfade Özgürlüğünü En Çok İhlal Eden Ülke
1959 – 2018 yılları arasında Türkiye ifade özgürlüğünü ihlal ettiği gerekçesiyle 321 kez mahkum oldu. Bu alanda en çok mahkum olan ikinci ülke olan Rusya'dan 6 kat fazla mahkumiyet alırken, ilk 10'da bulunan 9 ülkenin toplam mahkumiyet sayısıysa 224.
Türkiye, küreselleşen dünyada üçüncü dünya ülkesi olarak kalmamak için bu konularda daha ciddi adımlar atmak zorunda. Avrupa Birliği’nin İnsan hakları ve demokratikleşme konularına 80’li yıllarda daha fazla önem atfetmesi ile eş zamanlı olarak Türkiye’de PKK terörünün tırmanması, Türkiye’nin tam üyeliğine engel olmakta idi. 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbeleri, 15 Temmuz süreci, İnsan hakları ve demokratikleşme olguları üzerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince sürecin aksamasına ve ülkemiz karnesine olumsuz şekilde etkilere neden olmuştur. Bu bağlamda 80 darbesi sonrası ortaya çıkan terör ortamı, Türkiye’nin İnsan hakları ve Adalet sistemimiz konusunda yapması gereken iyileştirmeleri sürekli olarak ertelemesine neden olmuş, hatta terörle mücadele konusunda yapılan yeni yasal düzenlemeler ile belirli alanlarda özgürlükler daha da kısıtlanmıştır.
Uluslararası Mülkiyet Hakları Endeksi’nin 2015 verilerinde Türkiye, yargı bağımsızlığında 129 ülke arasında 90’ıncı, bir diğer kriter olan hukuk devleti değerlendirmesinde ise 57’inci sırada gösterildi. (İlgili haber için http://www.imctv.com.tr/turkiyede-yargi-bagimsizligi-129-ulke-arasinda-90inci/ internet sayfasından faydalanılmıştır.)
Bitmeyen davalar, haksız tutuklamalar, uzun tutukluluk süreleri ve en önemlisi gerçekleşmeyen "adalet". Hepimiz biliyoruz ki, Türkiye, ciddi hukuk sorunları ile boğuşuyor. Bu durum uluslararası endekslere de yansıyor. "Dünya Adalet Projesi (The World Justice Project)’in 2014 'Küresel Hukukun Üstünlüğü Endeksi' genel sıralamasında 99 ülke içinde 59’uncu sırada yer alan Türkiye, temel haklar kategorisinde 78’inci, açık devlet 69’uncu, düzen ve güvenlikte 67’inci, düzenleyici uygulama sıralamasında 38'inci, yolsuzluğun yokluğu sıralamasında 35’inci ve sivil adalet sisteminde 47’inci sırada yer aldı.Türkiye, hükümetin hesap verebilirliği’nde 72 ve temel haklar boyutlarında ise küresel sıralamada 78’inci sırada.(İlgili haber için http://www.baroturk.com/iste-dunya-hukukun-ustunlugu-kuresel-endeksi-turkiye-kacinci-sirada-6029h.htm internet sayfasından faydalanılmıştır.)
Adli ve idari personel sayısını arttırmak, devasa boyutlarda Adliye Sarayları yapmak, fiziki ve teknik açıdan olağan üstü sistemler kurmak ve yüksek düzeylerde bütçe harcaması iyi bir adalet sistemine sahip olduğumuzu göstermez. Objektif, tarafsız, eşitlikçi ve bağımsız bir adalet sistemi kuramadığınızda sahip olunan insan kaynağı ya da fiziki yapının hiçbir önemi yok. Öncelikle sistem üzerinde aksayan noktaları çözmek ve entegre olmaya çalıştığımız uluslararası hukuk düzeyine ulaşmak hedefimiz olmalı. Ülkemizde ilgili birimler bu konu ile ilgili eylem planları yaparken, bizlerinde her türlü ideolojiden bağımsız, hukuki düzenlemeleri yapan oluşumlara, uluslararası ölçütlerin gerekliliklerini hatırlatarak, evrensel hukuki değerler kapsamında destek olmamız ve ülkemizin hukuki gelişimi için katkı sunmamız gerekmektedir.