Sosyal Medya Bizi Cahil mi bırakıyor?

Psikoloji-Sosyal Psikoloji - Sosyal Medya Bizi Cahil mi bırakıyor... Doç. Dr. Ali Baltacı

Sosyal Medya Bizi Cahil mi bırakıyor?

Doç. Dr. Ali BALTACI

"Cehalet mutluluktur," derler ya hani... Peki, ya özgürlük? Acaba bilmemek, öğrenmemek bizi daha mı özgür kılar? Bu sorunun cevabı, yüzyıllardır filozofları, düşünürleri ve sıradan insanları düşündüren bir kafa karışıklığı olmuştur. Bunun yanında günümüzde hayatımızın vazgeçilmez bir parçası olan sosyal medya uygulamaları özgürlüğümüzü tehdit edip bizi cehalete mi sevk eder? Gelin, özellikle Batı’da alevlenen bu sıcak tartışmaları birlikte inceleyelim.

Bilgi mi, Bilgisizlik mi? İşte Bütün Mesele Bu!

Öncelikle, "cehalet" dediğimiz şey tam olarak nedir? Bilgisizlik, öğrenmemişlik, farkındalık eksikliği... Kelime ne kadar basit görünse de, içinde barındırdığı kavramlar oldukça derin ve karmaşık. Peki, bu bilgisizlik bizi gerçekten özgürleştirir mi? İnsan cahil kalarak özgürlüğe ulaşabilir mi?

Tarihin Aynasından Bakalım

Tarihe göz attığımızda, cehaletin genellikle baskı ve sömürü araçlarından biri olarak kullanıldığını görürüz. Karanlık çağlarda insanlar, dinsel dogmalar ve mitlerle kandırılarak, düşünmekten ve sorgulamaktan alıkonulmuşlardır. Cehalet, bu sayede, güçlülerin elinde bir kontrol mekanizması haline gelmiştir. Örneğin, Orta Çağ Avrupa'sında kadınların eğitim görmesi yasaklanmış ve bu sayede toplumun daha kolay yönetilebileceği düşünülmüştür. Ancak, tarihin her döneminde cehalet, mutlak kötülük olarak görülmemiştir. Bazı filozoflar, bilginin insanı mutsuz edebileceğini ve cehaletin bir tür özgürlük olduğunu savunmuşlardır. Örneğin, Sokrates'in "Tek bildiğim hiçbir şey bilmediğimdir" sözü, bu düşünceye bir örnek olarak gösterilebilir. Buna karşın Socrates, bilgisizliği bir erdem değil, insanın sahip olduğu ayrıcalıklı bir olgu olarak görür. Yine de az şey bilmenin insanı mutlu kılacağı önermesinden de vazgeçmez.

Felsefenin Işığında

Felsefe tarihinde, bilgi ve cehalet arasındaki ilişkiyi inceleyen birçok düşünür olmuştur. Descartes gibi bazı filozoflar, şüpheci bir yaklaşımla başlayarak, her şeyi sorgulamanın ve ancak kesin bilgilere ulaştıktan sonra doğru kararlar vermenin önemini vurgulamışlardır. Diğer yandan, Nietzsche gibi filozoflar ise, bilginin insanı köleleştireceğini ve özgürlüğün ancak güç ve iradenin bir sonucu olabileceğini savunmuşlardır. Nietzsche’ye göre bilginin köleleştirici yanı onun insanı giderek sınırlayan doğasından kaynaklanır; çok şey bilen kişiler zamanla bu bilgilerinin esiri olurlar, bilgi sınırları daha da genişletip dar bir özgürlük alanı sunsa da esasen insan kendi bilgisi içine hapsolmuş ve kibre kapılarak özgürlüğünü terk etmiştir. Buna karşın özgürlük, insanın güç istenciyle biçimlenir ve güçlenen insan gerçekten de özgürlüğünü kazanabilir. Bu yönüyle bilgi, gücün bir fonksiyonundan öteye gidemez.

Günümüzde Cehalet

Günümüzde bilgiye ulaşmak hiç bu kadar kolay olmamıştı. İnternet sayesinde herkes, istediği bilgiye birkaç tıkla ulaşabiliyor. Ancak, bu bilgi bolluğu içinde doğruyu yanlıştan ayırmak giderek zorlaşıyor. Sahte haberler, komplo teorileri ve manipülatif bilgiler, insanların kafalarını karıştırıyor ve sağlıklı bir karar vermeyi engelliyor. Bu durumda, cehalet bilerek seçilen bir tercih haline gelebiliyor. Özellikle sosyal medya insanın belirli bir alana sıkışmasını sağlayarak onu algoritmanın önerdiği içeriğe maruz bırakıyor. Sonuçta alternatifleri görmeden sadece belli ve tek düze içeriğe maruz kalan insan giderek cahilleşiyor.

Sosyal Medya ne kadar masum?

Sosyal medya, günümüzde bilgiye ulaşmanın en kolay yollarından biri haline gelmiştir. Ancak, bu kolaylık beraberinde bazı sorunları da getirir. Bunlardan biri de, sosyal medyanın cehaletin yayılmasına olan etkisi.

Sosyal medyayı var eden algoritmalar ve kişiselleştirilmiş içerikler, özellikle Echo chamber etkisi, filtre kabarcığı ve bilgi kirliliği gibi kavramlar çoğunlukla insanları belirli kısıtlı alanlara yönlendirir. Bu durum insanın cehaletin dehlizlerine hapsederken, ona sahte bir sosyal medya özgürlüğü vaadederler.

Echo Chamber Etkisi, Filtre Kabarcığı ve Bilgi Kirliliği Nedir?

Echo Chamber Etkisi (Yankı Odası Etkisi) bir bireyin, kendi inanç ve görüşlerine uygun bilgileri tüketme eğiliminde olması ve farklı görüşlere kapalı olması durumudur. Bu durum, sosyal medyada algoritmaların kullanıcıların ilgi alanlarına göre içerik önermesiyle daha da güçlenir. Yani Sosyal medya algoritmaları, kullanıcıların beğendiği, paylaştığı ve yorum yaptığı içeriklere benzer içerikleri önererek, kullanıcıları bir bilgi kabuğuna hapseder. Bu durum, siyasi görüşler, inançlar ve dünya görüşleri gibi konularda kutuplaşmaya neden olabilir. Echo Chamber Etkisinin yaygın sonuçları arasında kutuplaşma, radikalleşme ve yanlış bilgiye inanma gibi durumlar söz konusudur. Burada bahsedilen kutuplaşma, farklı görüşlere karşı hoşgörünün azalması ve toplumsal ayrışmaların artmasından ibaret olup radikalleşme, kendi görüşlerini destekleyen aşırı uçtaki içeriklere maruz kalma ve bu içeriklerin etkisi altında radikal kararlar alma eğilimidir. Yanlış bilgiye inanma ise farklı görüşleri dinlememek, yanlış bilgilerin doğru olarak kabul edilmesine yol açabilir.

Filtre Kabarcığı, Echo chamber etkisinin bir alt kümesi olarak düşünülebilir. Bir bireyin, kendi ilgi alanlarına ve geçmişteki arama geçmişine göre kişiselleştirilmiş bir bilgi akışına maruz kalması durumudur. Arama motorları ve sosyal medya platformları, kullanıcıların geçmişteki davranışlarına dayanarak, onların ilgisini çekebilecek içerikleri sunar. Bu durum, kullanıcıların farklı konularda bilgi edinmesini zorlaştırabilir. Filtre kabacığının olası sonuçları arasında bilgi daralması, önyargıların güçlenmesi ve yenilikçi düşüncenin önlenmesi gibi durumlar sayılabilir. Bilgi daralmasında kullanıcılar, sınırlı bir bilgi havuzuna mahkum kalabilir. Önyargıların güçlenmesi durumunda ise kendi görüşlerini destekleyen bilgilere maruz kalmak, mevcut önyargıları pekiştirebilir. Yenilikçi düşüncenin önlenmesi durumunda ise birey, farklı bakış açılarıyla karşılaşmadığından hem kendisinin hem diğerlerinin sergileyebileceği yaratıcılığı ve yenilikçi düşünme durumlarını engelleyebilir.

Bilgi Kirliliği, doğru olmayan, yanıltıcı veya kasıtlı olarak yanlış bilgilerin yayılmasıdır. Bu durum, sosyal medyada özellikle hızlı ve kolay bir şekilde yayılabilir. Sahte haberler, komplo teorileri, dezenformasyon, trol hesaplar gibi çok farklı kaynak bilgi kirliliğine neden olabilir. Sahte haberler, gerçekmiş gibi sunulan ancak doğru olmayan haberlerdir. Komplo teorileri ise henüz kanıtlanmamış ve genellikle mantıksız iddialardır ki insanların çoğu gerçeğe inanmak yerine kısa yoldan var olan duruma çözüm üreten komplo teorilerine inanmayı tercih ederler. Dezenformasyon ise bilinçli olarak yanlış bilgi yayılmasıdır. Bu amaçla bilgi kirliliği yaratmak isteyenler trol hesapları kullanırlar. Trol hesaplar, tartışmayı körüklemek ve kamuoyunu manipüle etmek amacıyla oluşturulan sahte hesaplardır. Bilgi kirliliği karar verme süreçlerini olumsuz etkiler, insanlarda güven kaybına neden olurken toplumda huzursuzluk oluşturur. Karar verme süreçlerinin bozulması durumunda yanlış bilgilere dayalı kararlar almak, bireysel ve toplumsal düzeyde olumsuz sonuçlara yol açabilir. Güven kaybı ise kurumlara, medyaya ve diğer bilgi kaynaklarına olan güvenin sarsılmasıdır. Toplumsal huzursuzluk, hatalı veya yanlış bilgilerin yayılması sonucunda toplumsal gerginliklerin artıp kamusal alanın kutuplaşması durumudur.

Yukarıda zikredilen bu üç kavram birbirleriyle yakından ilişkilidir. Echo chamber etkisi ve filtre kabarcığı, bilgi kirliliğinin yayılmasına zemin hazırlar. Bilgi kirliliği ise, bu etkilerin daha da güçlenmesine neden olur. Bu durum, bireylerin sağlıklı bir şekilde bilgiye ulaşmasını ve doğru kararlar almasını zorlaştırır. Sonuçta sosyal medyada var olan hatalı veya yanlış bilgiler bizi aslında cehalete sürükleyen bir olguya dönüşür.

Sosyal medya, kişide bilişsel önyargılara neden olabilir. Doğrulama yanlılığı, tembel düşünme ve bilgi seçiminde manipülatif etkilere maruz kalma gibi durumlar sosyal medyanın olumsuz psikolojik etkileri arasındadır. Buna ek olarak korku, öfke ve heyecan gibi duygusal etkileşimler de sosyal medya kullanımına bağlı olarak gelişebilir. Elbette her mecra gibi sosyal medyanın iyi ve kötü yönleri olabilir. Ama burada kasıt sosyal medyanın insanı bilgi (çoğu durumda gereksiz bilgi) bombardımanına tutarak aslında onu cahil bırakma kastıdır. Çünkü sosyal medya algoritmaları sürekli olarak benzer düşünenleri bir araya getirerek bireysel düşünceyi sınırlar. Bilgi bombardımanı ise bilgi işleme kapasitesini düşürerek dikkat eksikliği, bilgi yorgunluğu ve uzun içeriklere tahammül edememe gibi sorunlar oluşturabilir.

Elbette insanı cahil bırakma noktasında tüm suççu teknoloji şirketlerine yüklemek haksızlık olur. Bu noktada Teknoloji şirketlerinin sorumluluk alanına giren işlerin, mesela Algoritmaların düzenlenmesi ve yanlış bilgilerin engellenmesi gibi durumların kamu denetimine açık olması gereklidir. Ayrıca sosyal medya üzerinden yayın yapan kişi ve kurumların doğru ve güvenilir haberciliği teşvik eden etik değerlere özen göstermesi önemlidir. Zaten sosyal medya algoritmalarında aktif olarak kullanılan Yapay zeka ve derin öğrenme uygulamaları, Yanlış bilgilerin tespiti ve doğrulamasında kullanılabilir.

Sonuç olarak Sosyal medya, hem bilgiye erişimi kolaylaştıran hem de cehaletin yayılmasına katkıda bulunan güçlü bir araçtır. Bu durumun üstesinden gelmek için bireysel, toplumsal ve kurumsal düzeyde çaba gösterilmelidir. Medya okuryazarlığı eğitimi, teknolojinin doğru kullanımı, doğru ve güvenilir bilgi kaynaklarına erişim, bu çabanın temel unsurlarıdır.