Doğa En Mükemmel Öğretmendir-3

Fikir Yazıları - Hatice ERDEM

DOĞA EN MÜKEMMEL ÖĞRETMENDİR 3

“Doğanın Kolektif Bilincine Mayalanmak”

Doğa en mükemmel öğretmendir yazı dizimizin birincisinde doğadan öğrendiklerimiz ve öğrenebileceklerimiz üzerinde durduk. İkinci yazıda ise doğanın şifalı gücü hakkında ipuçları verdik. Bugün ise doğanın kolektif bilinci üzerine konuşuyor olacağız.

Öncelikle doğaya baktığımızda herhangi bir doğal atığın doğa ananın evinde barınmadığını görürüz. Yere düşen her bir yaprak, meyve ve ölen birçok varlık, başka canlıların yoğun gayretleri sonucu geri dönüşüme hizmet eder. Dünyada gördüğümüz her varlık enerjiden ve belli frekans aralığından oluşuyor demiştik. (Yakın zamanda bu konuya değineceğiz) Bu geri dönüşüm ile doğada hiçbir şey yok olmaz. Daha doğrusu bilimsel olarak enerji yok olmaz. Enerji sadece başka bir şeye dönüşür. Doğadaki canlılar da sadece birbirlerinin besin kaynağı olarak enerji alış verişi yaparlar. Örneğin bugün yere düşen bir yaprağı böcekler, solucanlar, mantarlar, bakteriler yer. Yarın bu yaprağı yiyen bir böceği başka bir hayvan yer. Yaprağı yiyen bakteri ya da solucan toprağa verim sağlayıp o ağacın köklerini besler. Bu durum muazzam bir enerji alış verişi ile durmaksızın devam eder. Ekolojik dengeyi ve devamlılığı sağlayan da bu kusursuz alış veriş ve birbirine destek oluştur. Ve daha birçok konuda doğadaki canlılar birbirinin yardımına koşmaktadır.

Evrendeki her şey dönüşüm halindedir. Bu düalite ilkesinin temelini oluşturur. Her bir din, inanış ve öğreti, tek bir kaynaktan var olan ve ondan ruh taşıyan canlıların birbirine saygılı olmasını, birbiriyle uyumlu olmasını, birbirini tamamlaması ve fedakarlık yapması gerektiğini öğütler. Bu bakış açısını özetleyen harika bir Şaman öğretisi ise şöyle der...

Doğada hiçbir şey kendisi için yaşamaz.

Nehirler kendi suyunu içemez.

Ağaçlar kendi meyvelerini yiyemez.

Güneş kendisi için ısıtmaz.

Ay kendisi için parlamaz.

Çiçekler kendileri için kokmaz.

Toprak kendisi için doğurmaz.

Rüzgar kendisi için esmez.

Bulutlar kendi yağmurlarından ıslanmaz.

Doğanın anayasasında ilk madde şudur:

Her şey birbiri için yaşar. Birbiri için yaşamak, doğanın kanunudur. Eski çağlardan

süre gelen bir anlayıştı bu. Bütünlüğü anlatırdı. Özü iki cümleydi.

“Ben biz olduğumuz zaman Ben olurum.”

“Ben, ben olduğum için sen, sensin.”

Yakın bir geçmişe kadar insan camiasında Egosantrik düşünce hakimdi. Yani doğadaki her canlının insanın hizmetine sunulduğu düşüncesiyle hareket edilip doğadan hunharca faydalanma ve onu tahrip etme eğilimi vardı. Ancak kolektif bilinçlenmeyle birlikte Egosantrik düşünce yerini yavaş yavaş Ekosantrik düşünceye yani doğadaki her canlının eşitlik ilkesiyle dengeli olabileceği görüşüne bırakmaktadır. Kadim öğretilerde de doğanın bir ruhu olduğundan söz edilmesi bu konuya işaret etmektedir. Bir avuç insan bu düşünceye sahip olsa da inanıyorum ki kolektif bilinç sıçraması ile doğanın önemi ve ona saygı durulması konusu zihinlere yerleşecektir.

Gelelim kendimize sormamız gereken asıl soruya:

Peki toplumlarımızda da böyle bir felsefe var mıdır? İnsanlar diğer insanların yaşamını kolaylaştırmakta mıdır? Başkalarının da bir ruhu olduğunu fark edebilmekte midir? Daha önemlisi sadece maddeden oluşmadığımızın, içimizde bir ruh taşıdığımızın ve onun ihtiyaçlarının bilincinde miyiz? Hangi ara ego ve maddiyat merkezli insanlar haline geldik? Bizi biz yapan manevi değerlerimizi ne zaman yitirdik? Erdemli olmanın önemi ne zamandan beri modası geçmiş bir akım haline geldi?

Bu soruları sağ duyulu bir şekilde yanıtlayabilirsek bizi biz yapan özümüzün gereklerini hatırlarız belki. Özümüzü hatırladıkça diğer insanlarla, hayvanlarla ve bitkilerle aynı ruhtan geldiğimizi fark eder ve bir dönüşüm yaşarız. İnsanlara gülümsemeyi, çocukların ve hayvanların başını okşayıp onları sevindirmeyi, ihtiyacı olan birinin elinden tutmayı başarırız bu şekilde belki.

Maddiyat uğruna kirlettiğimiz suları, kesilen ağaçları, yuvasız bırakılan hayvanları, nefessiz doğasız bırakılan insanları, doğadan yoksun eve kapatılmış çocukları hatırlarız belki. Çok temiz enerji kaynakları varken ve bunları kullanabilecekken, alternatif kaynaklarla üretimler yapabilecekken kesenin ağzını doldurmak için neden dünyayı yaşanmaz hâle getirmekteyiz? Unutmayalım ki bir dalı keserken onunla birlikte onu kesenler de elbet yere kapaklanacaklardır.

Doğaya nasıl davranıyorsak karşılığını da elbet alırız. Aslında doğa insandır insan ise doğadır. Doğa bunun farkındadır ve kolektif bir bilinçle dünyayı bir ana gibi kucaklayıp kollamaktadır. Bizlerin de doğadan ders alması, bu birlik ve bütünlüğün farkında olmamız, tüm varlıklara adil ve vicdanlı olmamız ve doğanın kolektif bilincine mayalanmamız dileğiyle...

Filmlerle kitaplarla ve felsefeyle kalın...