Zamansız Aşklar ve Zamansız Sorular
‘Zamansız’ romanını bitirdiğimde, kendimi, tıpkı romanın yazarı gibi, bir sürü soruyu kafamda evirip-çevirip yanıt arar durumda buldum. Rahatsız eden, kafa karıştıran, yanıtı zor bir sürü soru:
- Aşk, neden aklı dışarıda bırakan bir patoloji, bir hastalık gibi yaşanır?
- Aşk bir Öykü” ve onu biz yazıyoruz ama neden bilincimizle değil de, bilinç dışımızla yazıyoruz?
- Aşk konusundaki algılarımız, fikirlerimiz neden bilinç dışıdır?
- Aşk neden tadı çıkarılan bir duygu hali olarak değil de acı çekilen biçimde yaşanır?
- Bu deneyimi yaşamadan önce anlamak ve anlamlandırmak neden mümkün olmuyor?
Bunun gibi bir sürü soruya temel olan soru ise şu: Aşk halinde bilinç; neden/nasıl bilinç-dışının yanında böylesine etkisiz kalıyor ve bu işleri bilinç-dışının eline bırakıyor?
İnsanı anlama konusunda yetkin bir akademisyen olarak Binnur Yeşilyaprak da kitap boyunca, bu türden sorularla boğuşmuş ve bizi yöneten bireysel bilinçdışı (Freud), nesilden nesile aktarılan kolektif bilinçdışı (Jung), bilinçdışının yazdığı ideal öykü (Sternberg), gibi birçok dayanağa başvurarak sorulara yanıt aramış. Yaşadığı deneyimin penceresinden tüm içtenliği ve yürekli analizleriyle bu soruların yanıtlarını görmeye ve anlamaya çalışmış.
Yazar “aşkın, bilinçdışını ifşa eden bir deneyim” olduğunu şöyle açıklıyor:
Her birimizin, çocukluğumuzdan itibaren, kendi yaşadıklarımızla, farkında olarak ya da olmayarak bilinçdışına ittiğimiz acılarla oluşan bilinçdışı, kendimize özgü ideal aşk öykümüzü bize yazdırır. Karşılanmamış ihtiyaçlarımızın nihayet doyurulacağına inandıran, en azından umutlandıran bir karşılaşma; bu öykünün gerçekleşeceğine inandırır bizi ve buna inanmaya öylesine hazır bir durumda oluruz ki o sırada, mantıklı kanıtlar bile bizi inandığımız bu öyküden vazgeçiremez.
Artemis’in Öyküsü
Yunan mitolojisindeki Zeus’un kızı, vahşi doğanın ve hayvanların, avın ve doğurganlığın tanrıçasıolan Artemis’in de başına gelen bu olmuş:
Artemis sonsuza dek iffetli kalmaya yemin etmiş bir tanrıçadır. Günün birinde birine âşık olmaktan başka hiçbir şeyden korkusu yoktur; ama korktuğu başına gelir ve Homeros’un İlyada’sında anlatılan öyküye göre, doğa tanrıçası Artemis, dev Orion’a âşık olur.
Oysa Orion’un Sakız Adası’ndaki yabani hayvanları kıyıma uğrattığı süre boyunca Artemis onu izlemiştir uzaktan. Son derece öfkelidir, delirmiş gibidir. Nasıl olur diye düşünür, nasıl olur da bu dev, hayvanlarımı öldürmeye cesaret edebilir! Fakat bir yandan da Orion’a hayranlık duymaktan kendini alamamış, kendine itiraf edemese de Orion’a âşık olmuştur. Bu yüzden, kendisine yasakladığı bu duyguyu ona tattırdığı için Orion’dan nefret de eder ve sonunda onu öldürür.
Bilinç dışının yönettiği imkansız bir aşkın canını acıtacağını bilip göze alma yürekliliğiyle sevebilmek, işte gerçek sevgi bu olsa gerek!.
“İmkansız” dedi, gururum..
“Bu çok riskli” dedi, tecrübe.
“Manasız” dedi, mantık.
“Yine de denemeye değer” dedi yüreğim!
Çünkü Pascal’ın dediği gibi; “Kalbin, kendine has nedenleri vardır ki, akıl hiçbir zaman anlayamaz..”
Ş. Külahoğlu (Avrasya Ün. Öğr. Üyesi), Trabzon
Referans:
ZAMANSIZ ‘aşk günlükleri’ (2024) Binnur Yeşilyaprak, Nobel Kültür yayınları, Ankara.