Kendi Olmayı Başarmak Üzerine
Bireysel, toplumsal ve küresel olmak üzere üç yaşam alanıyla kuşatılmış haldeyiz ve aynı anda hem kişisel, hem toplumsal hem de küresel dinamiklerin etkilerini yaşıyoruz. Kendimizin saçma sapan, ne olduğunu, neden olduğunu anlayamadığımız ve adına psikolog, psikiyatr, danışman denilen bilimum uzmanın gözetiminde iyileşeceğimizi umduğumuz birtakım psikolojik sorunlarımız var:
"Şimdi bana çocukluğunu anlat evlat"...
Bir toplumda yaşıyor olmamızdan kaynaklanan çeşitli toplumsal sorunlarımız var:
ekonomik sorunlar, toplumsal adaletsizlikler, suçlar, şiddet…
Ve çivisi çıkmış bir dünyanın enkazı altında kurtarılmayı bekliyoruz:
“Tanrım beni neden terk ettin”…
Gerçekte olduğu iddia edilen şeyin gerçekten ne olduğunu öğrenme gayretimiz devamlı boşa çıkarılıyor gibidir. Dahası George Orwell’in 1984 adlı romanındaki Winston Smith’in yaşadığı bir denetim ve gözetim dünyasında yaşıyoruz aslında. Dijitalleşmiş hayat, gerçek ile yalan arasındaki ayrımı fazlasıyla belirsiz hale getirmiştir. Bir çeşit körleştiğimiz söylenebilir. Bundan şikayetçi olmadığımız açık. Kalabalıklarla yaşamak duygusu mutluluk verir.
hadi tatlım, acılarımızın üzerine ketçap dökelim.
belki de böylece
bir şekilde kendimizi bir an için olayların etkisinden kurtarmış oluruz.
ne dersin?
sence iyi fikir olmaz mı?
Kliktivist dokunuşlarla sonsuza dek uzayıp giden canlılar aleminin türlü hallerini seyrediyor ve onlarla yaşıyoruz hayatı sanal olarak:
halay çekenler, dans edenler, şarkı söyleyenler, yemek yapanlar, doğa manzaraları…
Bu kadar güzel şeyi gerçekte neden yaşamıyoruz da sadece bunlara bakıp, tıklayıp, beğenip geçiyoruz. Hepimiz dijital nostaljik ruh halini yaşıyoruz. Olan bitenlere bakıyoruz sadece. Ancak kayda değer hiçbir şeyi göremiyoruz. Hemen hemen her şey birbirinin kopyası. Bizi şaşırtan, gerçekten bizi heyecanlandıran, bir sahidenlik duygusu, kendi olmamızla ilgili bilme istencini uyandıran herhangi yaratıcı bir güç yok.
Algoritmik olarak düzenlenmiş ve programlanmış günümüz sanal-toplumsal yaşayışında kendimize dair özgün bir bakış açısını nasıl edinebileceğiz?
Biz gerçekten neyi istiyoruz?
Gerçekten ne istediğimizi bildiğimizi nasıl bilebileceğiz?
Kendimizin hayatını mı yoksa başkalarının hayatını mı yaşıyoruz?
....
Hamit Ölçer, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi, Sosyoloji, Doktora öğrencisi