Mümküne Duyulan Tutku: Umut
“Hayatta sahip olduğumuz en güzel ve en eski şey umuttur ve biz ona gereken değeri vermiyoruz” der umut psikolojisi konusunda çalışmalarıyla ünlü Dr. Shane Lopez. Bu görüşe katılmamak mümkün değil çünkü son yıllarda gerçekleştirilen çalışmalar, sorunlarımızla başa çıkmada, başarılı olmada, mental ve fiziksel sağlığımızda umudun ne kadar önemli olduğunu ortaya koymuştur.
Bir çırpıda söyleyecek olursak; umut, mutluluğu ve psikolojik iyi oluşu artırır. Araştırmalar umudun, mutluluğun en önde gelen belirleyicilerinden birisi olduğunu göstermektedir. Umut duygusuna sahip olmak, neşe, sevinç, cesaret, özgüven gibi başka olumlu duyguları da tetiklemekte ve olumsuz duyguların yaşanmasının önüne geçmektedir. Umut, öğrencilerde akademik performansı da artırmaktadır. Yine iş yerlerinde üretimi ve yaratıcılığı artırdığını da biliyoruz. Bunun yanında umut, depresyonu ve anksiyeteyi azaltmakta ve intihar için koruyucu bir kalkan görevi görmektedir. Umudun mental sağlığa faydasının yanında fiziksel sağlığı da olumlu etkilediği yine bilinen bir durumdur. Umutlu bireyler sağlıklı yaşam tarzını sürdürme konusunda daha duyarlıdırlar. Bu konuda olumlu sonuçlar elde edeceklerine olan inançlarından dolayı da sağlıklı yaşam tarzını (egzersiz, beslenme vs.) sürdürme konusunda motivasyonları daha yüksektir. Umut bulaşıcıdır ve kendisine ortak arar. Aslında umutlu bir birey çevresine armağandır. Umutlu bir anne-babaya, öğretmene, eşe, arkadaşa ya da meslektaşa sahip olmak şükran duyulacak bir durumdur.
Peki bu kadar önemli olan umut pozitif psikoloji alanında nasıl tanımlanmaktadır. Öncelikli olarak umudun çok boyutlu doğası nedeniyle, psikolojik, spiritüel ve varoluşsal bir fenomen olduğunu belirtmeliyiz. Buradan hareketle de umut bir duygu olduğu kadar, bir düşünce biçimi, bir inanç ve aynı zamanda kişilik özelliği olarak değerlendirilmektedir. Bir duygu olarak ele aldığımızda, umudu kişinin gelecekle ilgili olumlu beklentiler içinde olması olarak tanımlayabiliriz. Bu tür bir umutta iyimserlik ön plandadır. Umut aynı zamanda bir inançtır ve kişinin kendisine, başkalarına ve hayata inanması ile ilgili bir kavramdır. Bu anlamda Adem Yavuz umutsuzluğu, kişinin kendisini yaşama bağlayan her şeye karşı inancını yitirmesi olarak tanımlamaktadır. Bazı kişiler de doğuştan daha iyimser ve umutlu olabilmektedirler. Bu durumda da umut bir kişilik özelliği olarak değerlendirilebilir. Son olarak ise umut, bir düşünce biçimi olarak ele alınmaktadır. Umudun bu türü, öğrenilebilir, öğretilebilir, geliştirilebilir ve biçimlendirilebilirdir. Umudun bilişsel modeli olarak da ifade edilen bu yaklaşımda, amaçlar, yollar ve motivasyon olmak üzere üç bileşen bulunmaktadır. Umudun oluşabilmesi için gerçekçi, değerli ve ulaşılabilir amaçların olması gerekmektedir. Bu noktada amaç ya da hedeflerin ulaşılabilir olması büyük önem arz etmektedir. Çünkü gerçekçi umut, literatürde mümküne duyulan tutku olarak nitelendirilmektedir. Umudun ikinci bileşeni ise yollar arama ile ilgilidir. Amaca ulaşabilmek için pek çok yol olduğu inancı içinde olmak ve bu yolları araştırmak umut açısından hayati öneme haizdir. Üçüncü bileşen ise motivasyondur. Yolları bulduktan sonra o yolları yürüyecek motivasyonu korumak ve sürdürmek de umudun olmazsa olmazıdır. Burada şunu da belirtmemiz gerekir ki yollar olmaksızın sadece motivasyona sahip olmak umudu bir dilek, arzu ve temenni olmaktan öteye götürmez. Bu tür bir umut da pasif-edilgen bir umut olarak ifade edilebilir. Umudun aktif olabilmesi için eylem içermesi, bireyin sürece aktif olarak katılması gerekir. Tüm bu değerlendirmeler çerçevesinde, umut konusundaki çalışmalarıyla ünlü Chan Hellman’a göre umut, “geleceğim bugünden daha iyi olacak ve ben bunu gerçekleştirebilecek güce sahibim” diye düşünmektir. Yine Rick Miller da umudu, geleceğinizi ziyaret etme ve ardından da bugüne dönüp kendinizi yolculuğa hazırlama becerisi olarak tanımlamıştır. Her iki tanımda da güçlü bir şekilde niyetlenme ve ardından da harekete geçme söz konusudur.
Sözün özü, umut yaşamımızın her boyutunda belirleyici rolü yüksek olan bir kavramdır. Öğrenilebilir ve geliştirilebilir bir mental beceri olması da hepimiz için sevindiricidir. Gerek bireysel gerekse toplumsal anlamda umuda ihtiyacımız var ve umudu artırabiliriz.
Prof. Dr. Tayfun Doğan
Üsküdar Üniversitesi
Psikoloji Bölümü