“Bu Daha Başlangıç”mış!
2023-2024 öğretim yılı, takvim olarak –her öğretim yılı gibi- eylül başına dek sürüyor olsa da öğrenciler için 14 Haziran’da bitti. Öğretmenler için de haziran sonunda bitecek.
Eğitim öğretim eyleminin, yaşantısının içinde, yanında yöresinde bulunan herkes için alışılagelmiş, o sıradan soruyu yineleyelim:
Ne kaldı elimizde?
1 Eylül 2023’ten bugüne okullarda olup bitenlerden bellekte yer bulanlar neler?
İyi-kötü, acı-tatlı, sevinçli-üzünçlü, iç açan-iç karartan?...
Fiziksel olarak işin içinde değilim uzun süredir, ama zihinsel olarak eğitim öğretimin içinden çıkmadım hiç. Olup biten her şeyi izlemeye çalışıyorum, olabildiğince. Basın yayın yoluyla, öğretmen ve öğrencilerle görüşüp konuşarak, gözlemlerde bulunarak, kitaplarla, dergi ve gazetelerle…
Yıl boyunca gördüklerimin/duyduklarımın iyilerini söyleyeyim önce:
* Kimi öğretmenlerimizin özel çabalarıyla iyi hazırlanmış ulusal bayram kutlamalarından bölümler.
* Ulusal-uluslararası kimi bilimsel-sanatsal etkinliklerde/yarışmalarda bireysel başarılarıyla dikkat çeken birkaç öğrencimiz.
* Kimi özgün uygulamalarıyla hem öğrencilerini hem velileri mutlu etmeyi başaran birkaç öğretmenimiz.
Bunlara çok çok yerellerde yaşanmış ama kamuoyuna pek yansımamış ufak tefek örnekler eklenebilir.
Hepsi bu kadar.
Okulöncesinden yüksek lisans aşamasına dek 25 milyonu aşan eğitim öğretim kitlesi adına şöyle ülkemizi sevinçten uçuran, mutlu eden, geleceğimize damga vuracak çapta beklentilerimizi karşılayan herhangi bir olumlu ize, belirtiye, örneğe rastladık mı, on aydır?
Ne gezer!
Aksine, bir öncekinden daha heyecansız, iki öncekinden daha sıradan, üç öncekinden daha başarısız; beş, sekiz, on öncesinden daha bitik, daha silik, daha çökük, daha suskun, daha üstüne ölü toprağı atılmış ilkokullar, ortaokullar, liseler, üniversiteler…
Öte yandan bu genel görünüme uygun olarak belleğimizde yer bulan, hepimizi üzen, kızdıran, utandıran görüntüler, olaylar gırla gitti okullarımızda.
Kavgalar, tekmeler, tokatlar, okul basmalar, öğretmen bıçaklamalar, yaralamalar, hatta müdür öldürmeler!...
Eğitim öğretimimizin aldığı biçimin hiç de şaşırtmayan, insana “kel başa şimşir tarak” dedirten türlü biçimlerdeki yansımalarından bol bol örnekler gördük, işittik, okuduk, izledik yıl boyunca.
Basından, bilgisunar (internet) ağlarından bir çırpıda konuya ilişkin bir yığın haber derleyebilirsiniz.
Örneğin:
* İstanbul-Başakşehir'de zorla okul binasına girmeye çalışan veli, hamile bir öğretmene saldırdı. Olaya müdahale etmek isteyen güvenlik görevlisini ise darp etti. (hurriyet.com.tr, 18.12.2023)
* Karabük’te bir veli okul basarak, çocuğu ile tartışan öğrenciyi ve Türkçe öğretmenine şiddet uygulayarak darp etti. Yaşanan olay sonrası Türkçe öğretmeni şikâyetçi olurken Eğitimciler Birliği Sendikası Şube Başkanı Zeki Öz, okul önünde basın açıklaması yaparak duruma tepki gösterdi. (halkinsesi.com.tr, 07.03.2024)
* Aydın'da iki öğrenci arasında yaşanan küçük bir tartışma üzerine Bıyıklı Ortaokulu'nu basan dört veli, 12 yıllık Türkçe öğretmeni Mehmet Reşat Kaya'yı darp etti. Burnu kırılan ve vücudunun birçok yerinde darp izi olan Kaya, 20 günlük rapor aldı. Öğretmeni önce okulda darp eden veliler, kaçınca okul dışında yakalayıp darpa devam etti. Öğretmeni zanlıların elinden meslektaşları kurtardı. Velilerin tehditleri devam edince jandarma ekipleri okulda güvenlik önlemi aldı. (bursabakis.com, 17.04.2024)
* Eyüpsultan’daki özel bir lisede okuyan Irak asıllı Türk vatandaşı 16 yaşındaki Y.K yaklaşık 5 ay önce öğretmenleri ve okul müdürü İbrahim Oktugan ile yaşadığı sorunlar nedeniyle okuldan atıldı. Okuldan atılmayı hazmedemeyen Y.K., önceki gün nereden temin ettiği bilinmeyen bir silahla okula gitti. Okul müdürü İbrahim Oktugan’ın odasına giren Y.K, müdürü silahla vurdu. Ağır yaralanan Oktugan kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti.(Milliyet, 08.05.2024)
* İstanbulMaltepe'de okul ile birlikte geziye katılan öğrenci, velisini beklemeden eve gitti. Okula gittiğinde çocuğunu bulamayan veli ise güvenlik kamerası kayıtlarını incelemek istedi. Veli, görüntüleri polis eşliğinde izleyebileceğini söyleyen okul yöneticilerine saldırdı.(sabah.com.tr, 10.05.2024)
* Elazığ’daLimak Ortaokulu’nda sınavda olan 8'inci sınıf öğrencisi A.B., kopya çekmeye yeltendi. Sınıfta bulunan sosyal bilgiler öğretmeni A.K., kopya çektiğini fark ettiği öğrenci A.B.'nin sınav kağıdını aldı. Bir süre kağıdını almak için ısrarcı olan ortaokul öğrencisi A.B., kağıdını alamayınca yanında bulunan bıçağı çıkardı.Öğrenci, yanına koştuğu öğretmen A.K.'yi bacağından yaraladı. (ntv.com.tr, 14.05.2024)
Örnekler böyle sürüp gidiyor.
Eğitim kurumlarımızda “eğitim”in de “öğretim”in de nasıl sürdüğünü öbür uca geçip görmek isteyen, Bakanlığın “Şikâyetvar” kutusuna bakabilir; tam 3 milyon 211 bin 177 “vaka” kaydından yönetici ve öğretmenlerin de öğrencilere dönük şiddet haberlerini okuyabilir.
Konuyu ille de “münferit vaka” sınıfında görmek isteyen, sanal ortamda bunlara benzer bir çalışma yapıp sonuçları görebilir.
En son Gebze’deki bir lisede okul bitirme töreni için özel giysileriyle okula gelen kız öğrencileri içeri almayan okul müdürü, velilerin de olay yerine gelmeleri üzerine okula jandarma çağırdı.
25 Temmuz 2018’de MEB Müsteşarlığı'ndan ayrılıp 17 Ağustos 2018’de profesör olduktan sonra bir ay bile geçmeden (15 Eylül 2018’de) Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi’ne rektör olan, ama bunun için ilgili yasa maddesini kısa süreliğine değiştirtip “üç yıllık profesör olma” koşulunu kaldırtan, eskilerin deyimiyle “hile-i şeriye” ile işinde basamak atlayan, rektör olduktan sonra da ilgili yasa maddesini yeniden eski biçimine döndürten son “Maarif Vekili”miz Yusuf Tekin, bu olayla ilgili ne dedi?
“Ben kamuoyunda olumlu şeylerin paylaşılmasını, olumsuz şeylerin bizimle paylaşılmasını istiyorum” dedi.
Öyleyse biz de “Kamuoyunda olumlu şeylerin paylaşılması” için ilk adımı kendilerinden bekleyelim. Görelim gözümüzden kaçan ama bakan beyin gördüğü “olumlu şeyler” nelermiş!
Yusuf Tekin, aynı konuda okul müdürünü de şöyle sahiplendi:
“Şimdi okul müdürümüz gayet mantıklı başlangıç yapmış!”
Belli ki çocukları ve gençleri kendi bildikleri doğrultuda eğip bükmek için 22 yıldır başvurmadık yol bırakmayan ama yine de istedikleri sonucu almak bir yana, söz konusu kitlenin kendilerinden daha çok koptuğunu, kopuşun hızlanarak sürdüğünü görüp çaresizce çırpınan iktidarın bakanı, belli ki hâlâ “Bu daha başlangıç” havasında!
22 yılda sekizinci kez “müfredat” değişikliği yaparak Türkiye’nin geleceğini kendi “milli ve manevi değerler”iyle biçimlendireceğini sanan bu küflü kafaya önce bir soruyla, sonra da bir öneriyle bitirelim sözü:
Soru: 18-30 yaş aralığındaki 25 milyonu aşkın gencin son yıllardaki siyasal, kültürel, dinsel eğilimleriyle ilgili araştırmalara, anketlere, raporlara göz attınız mı hiç?
Öneri: Öyleyse bildiğinizi okumayı sürdürün! Zihniyetinizin canına nasıl okunacağını bir süredir yaşıyorsunuz zaten, dahasını da göreceksiniz.