Gündelik Hayatın Leviathan'ı Üzerine Bir Deneme
Yalnızca yaşadığımız an’dır önemli olan. Yaşadığımız an şimdiki zamandır. Yine de şimdiyi düşünmek geleceğimizi, çocuklarımızı, kadınlarımızı, ulusumuzu düşünmektir. Ve aslında biz şimdi tam da buradayız.
Eğer bir ülkeyi, bir toplumu yönetenler halkı gözden çıkaracak ve kendi kaderine terk edecek denli sorumsuzca bir yönetim anlayışıyla hareket ederlerse bunun hiç kimsenin yararına olmayacağı çok açıktır. Bu yüzden bırakın kötü yönetilmeyi, çoğu kez “kötü yönetme” anlayışının (buna yozlaştırmacı-corruptionist yönetim diyebiliriz) tam da bir politik yönetme tercihine dönüştüğü bir ortamda toplumsal yaşamımıza dair, bireysel hayatımıza dair, kadınlarımızın ve çocuklarımızın geleceğine dair kaygılanmamak mümkün müdür? O halde şimdinin sosyolojisini yapmak demek tam da karartılan geleceğimize dair kaygılarımızın varoluşsal temelde kavranmaya çalışılması demektir diyebiliriz. Ve sosyolojik olan yalnızca akademilerin değil, bizzat sokağın içindedir ve bana göre hayati olan, gerçek olan budur.
Şimdiki zamanın içinde geçimini çok zor şartlarda karşılamakta olan insanların sesi ve yankısı duymazdan geliniyorsa orada merhamet duygusu bitmiş demektir. Bu bakımdan her zaman için özsel bir tartışma kaçınılmaz olacaktır. Ta en başında yanlış olan şey yanlıştır.
İçinde yaşadığımız coğrafyamız, ülkemiz bu kadar zengin çeşitlilikleri ve olanakları barındırıyor. Bu güzel coğrafyamızı çoraklaştırmak, renksizleştirmek, tektipleştirmek, baskılamak, sömürmek belki bir avuç azınlığın işine ve menfaatine yarıyor olabilir. Peki gerçekten bütün her şey durduğunda, tükendiğinde, heba olup gittiğinde, iş işten geçtiğinde mi ancak dediklerimizin haklı bir tarafı olacaktır?
İnsana değer verilmediği yönetsel düzenlerde kaçınılmaz olarak ahlaki standartlarda da dramatik düşüşler yaşanır ve böyle bir ortamda insanlar birbirlerine değer veremezler ve korkunç bir yağma, talan, liyakatsizlik, vurdumduymazlık, hakkın ve hukukun askıya alındığı, değeri kendinden menkul kaotik ve şiddet dolu bir durum baş gösterir. Böylece Thomas Hobbes’un yüzyıllar öncesinden Leviathan’da betimlediği türden bir ortamla karşılaşırız: Böyle bir ortamda “…insan hayatı yalnız, yoksul, kötü, vahşi ve kısa sürer” (Hobbes, 2007: 95). Zira bunlar yaşanmadı değil ve yazık ki hala da yaşanıyor. Ve aslında tam da düşünmemiz gereken de budur...
Yazan: Hamit Ölçer, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi, Sosyoloji, Doktora Öğrencisi
Kaynakça
Hobbes, T. (2007). Leviathan (S. Lim, Çev.). İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.