Kurtuluşun Yolu: Sosyolojinin Kurucu Annesi Harriet Martineu
Yolunda gitmeyen bir şeyler olmalı. Aslına bakılırsa hiçbir zaman tam olarak işler yolunda gitmez. Ve kaçınılmaz olan şey şu ki, sorunlar birbiri üzerine biriktikçe kendi tikel görünümlerinden uzaklaşıp çok daha devasa toplumsal sorunlar halini alırlar. Şu halde meseleleri sosyolojik düzeyde çözümlemek ve ilgili meseleleri toplumun bireylerine aktarabilmek sanıldığının aksine son derece gerekli bir iştir ve bu iş bana göre yalnızca akademilere, akademisyenlere has bir şey olmamalıdır. Bu anlamda açıkçası “herkes için sosyoloji”nin olması gerektiğine inanıyorum.
Gelgelelim içinde yaşadığımız toplumu ve toplumsalı anlamak ve yorumlamak gerçekten belirli bir (b)ilgiyi, dikkati ve özveriyi gerektirir. Ve eklemek gerekirse, kendimizin içinde yaşadığı toplum ile kendi konumumuz ve yaşam standartlarımız arasındaki neden-sonuç bağlantılarının keşfi sanılanın aksine fantastik-kurgusal bir okumayla geçiştirilebilecek türden bir şey de değildir. Öte yandan kadın ya da erkek, akademisyen ya da değil, herkesin belirli düzeyde sosyolojik bir araştırma kültür ve birikimine sahip olması gerektiğini düşünüyorum. Buna “sosyolojiyi halka ulaştırmak” da diyebiliriz. İşte Harriet Martineau’nun çabası da böyle bir şeydi.
Eğer sosyolojinin kurucu isim babası Auguste Comte ise, kurucu annesi de Harriet Martineau’dur. Bu anlamda sosyolojiyi bir çeşit “halk eğitimi”nin özel bir parçası haline getirmek Harriet Martineau’nun üstlendiği misyonlardan biri olmuştur (Ritzer, 2013: 299). Bu kapsamda bu yazımızın amacı, sosyolojide kadın bakış açısının en erken öncülerinden olan Harriet Martineau’nun fikirlerine yer vermektir. Açıkçası genel teorik açıdan ve özelde feminist yazın açısından bakıldığında sanılanın aksine kadınların dikkate değer ölçüde sosyolojide bir ağırlığının olduğunu söylemek gerekir. Belki de yalnızca kadınların sosyolojik düşünce ve çözümleme tarihindeki yerini ele alan başka yazılar yazmak gerekecektir. Şimdilik bu yazıda sosyolojinin kurucu annesine, Harriet Martineau’ya odaklanıyoruz.
Martineau’nun kendi çalışmalarının sadece akademik duvarlar içine sıkışıp kalmaktansa daha çok sokağa taşması gerektiğine inandığını söyleyebiliriz. Martineau dönemin aydın kitlesiyle geleceğin aydınlık toplumunu inşa etme çabasındadır. Martineau’nun kitlesi daha çok “kendisi gibi eğitimli entelijansiya, Britanya’nın siyasal sınıfı, hem orta sınıfın hem de işçi sınıfının sıradan çalışan insanları, çocuklar,… Atlantik’in her iki tarafında feministler ve köleliğin kaldırılması taraftarları,… engelliler…” oluşturuyordu ve onun en büyük gayesi “insan mutluluğu” idi (Ritzer, 2013: 299). İnsanın mutluluğu felsefi-bireyci anlamda hazcı bir mutluluktan ziyade toplumsal yaşamın iyiliği ve huzuru açısından bir mutluluğu ifade eder.
Martineau kendi çağında Amerika’nın toplumsal açıdan dağılıp gideceği riskiyle karşı karşıya olduğu noktasında kaygılanmıştır ve bu kaygısının da çeşitli gerekçeleri olmuştur. Bu açıdan Martineau, Amerika’da Toplum (1836-37) adlı eserinde Amerika toplumu için dört anomali saptamıştır: 1.kölelik, 2.kadınların statü bakımından eşitsizliği, 3.refah arayışı ve 4.kamuoyu korkusu… Burada Martineau’nun toplumsal meselelerin çözüme kavuşturulması noktasında mümkün olduğunca toplumun zayıf ve özerklikten yoksun kesimlerinin durumlarının en öncelikli olarak düşünülmesi gerektiğine dikkat çektiğini görmekteyiz (Ritzer, 2013: 300). Martineau’nun temel ilgisinin sadece sınıfsal açıdan alt ve üst sınıflara değil, daha geniş kategorik bağlamıyla “dezavantajlı gruplar” diyebileceğimiz türden topluluklara odaklandığını söyleyebiliriz. Dolayısıyla ister alt sınıftan olsun isterse üst sınıftan olsun, örneğin, “kadın” her yerde kadındır ve kendine özgü toplumda yaygın olarak göz ardı edilen, ihlal edilen veya dezavantajlı durumları söz konusudur. Başka bir ifadeyle, dolayısıyla, bir toplumda sosyo-ekonomik şartlar ağırlaşmışsa, yoksulluk aşırı boyutlara vardıysa, kadınlar çok kötü şartlara sahipse, dinsel ve ahlaki standartlarda büyük bir düşüş ve çürüme baş göstermişse o toplumun gerçek anlamda büyüyüp gelişmesini, huzura, gerçek kurtuluşa, selamete kavuşmasını bekleyemezsiniz.
Martineau’nun ulaşabildiğimiz mevcut eserlerine baktığımızda ahlakın çeşitli düzeylerdeki değerlendirmelerini; onur olgusunu kastlar, mülkler ve ilişkiler bağlamında ele aldığını; kadınların ve çocukların durumuna odaklandığını ve ayrıca evlilik, ticaret, din gibi konulara yer verdiğini görmekteyiz (Martineau, 2009a; 2009b). Bu kapsamda ele alındığında Martineau’nun daha çok toplumsal problem odaklı bir sosyolojik perspektif çizdiğini ve toplumu müesseseleşmiş ilişkiler ekseninde bir çözümlemeye giriştiğini görmekteyiz. Ve Martineau için sosyolojinin en acil görevi, toplumda yolunda gitmeyen olaylara dikkat çekmek, problemi ortaya koymak ve probleme yönelik çözümlerin üretilmesine yardımcı olmaktır diyebiliriz.
Yazan: Hamit Ölçer, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü, Doktora öğrencisi.
Kaynakça
Martineau, H. (2009a). Society in America, Volume 2. New York: Cambridge University Press.
Martineau, H. (2009b). Society in America, Volume 3. New York: Cambridge University Press.
Ritzer, G. (2013). Klasik Sosyoloji Kuramları (H. Hülür, Çev.). Ankara: De Ki Yayınları.