PROF.DR. TUNCAY DİLCİ İLE ‘’ YAPAY ZEKA VE SOSYAL YAŞAM” ÜZERİNE SÖYLEŞİ

Yaşam Bilimleri - Prof. Dr. Tuncay Dilci Uğur Özeren

PROF.DR. TUNCAY DİLCİ İLE ‘’ YAPAY ZEKA VE SOSYAL YAŞAM” ÜZERİNE SÖYLEŞİ

Uğur Özeren:Sayın Prof.Dr. Tuncay Dilci , kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz?

Prof.Dr. Tuncay Dilci: Kayseri Pınarbaşı doğumluyum. Uzmanlık alanım psiko-Pedagoji- Dijital bağımlılık. Halen Cumhuriyet Üniversitesi’nin de öğretim üyesi ve bu alanda arge çalışmaları yapmaktayım. Ülkemizin her köşesinde dijital bağımlılık ve bilinçli dijital nesne kullanımı ile ilgili konferanslar ve bilinçlendirme çabaları içerisindeyim.

Uğur Özeren: Yapay zeka (Makine Öğrenmesi) evlerimizde birçok eşya ile yer almaya başladı. Evlerimizde bulunan bu eşyalar yaşamı planlama ve zamanı doğru kullanma ile işlerimizi çok kolaylaştıyor. Gelecek günlerde farklı nasıl özellikleri ile karşılaşabiliriz?

Prof.Dr. Tuncay Dilci:
Yapay zekanın işlevsel olarak kullanılması onu organize edecek akıl ile mümkündür. Gelecekte yaşamımıza yoğun olarak girecek olan yapay zeka; kullanım amacına göre insanın yararına ya da zararına olabilecek nitelikleri içerisinde barındırmaktadır. Gelecek günlerde yapay zeka (Makine Öğrenmesi) evlerimizde daha da gelişmiş ve çeşitli özelliklere sahip eşyalara tanık olabiliriz. Başta elektrik sistemleri olmak üzere, bina ve ev güvenliği, ısınma ve uzaktan haberleşme sistemleri gibi bir çok fonksiyonu yerine getirecektir. Evlerimizde bulunan eşyaların daha ergonomik ve amaçsal yönelimli kullanımı bağlamında yapay zekadan optimum düzeyde yaralanılabilir. İşte bu eşyalardan bazıları şunlar olabilir:

1. Kişiselleştirilmiş ev yönetimi sistemleri: Evlerimizdeki yapay zeka, ev yönetimi sistemleri ile entegre olarak çalışabilir. Bu sistemler, evin aydınlatmasını, ısıtma ve soğutma sistemlerini, elektronik cihazları ve güvenlik sistemlerini kişiselleştirilmiş şekilde yönetebilir. Örneğin, yapay zeka, ev sahibinin tercihlerine göre odalardaki ışıkları açabilir veya kapatabilir, sıcaklığı ve nem seviyelerini otomatik olarak ayarlayabilir.

2. Akıllı mutfak cihazları: Mutfak cihazları da yapay zeka ile donatılabilecek. Bu sayede, buzdolabı, ocak, fırın gibi cihazlar birbirleriyle iletişim kurabilir ve yemek yapma sürecini optimize edebilir. Yapay zeka, yemek tariflerine göre malzemeleri hazırlayabilir, pişirmeyi takip edebilir ve gerektiğinde pişirme süresini ve sıcaklığını ayarlayabilir. Ayrıca, bu cihazlar tüketici alışkanlıklarını da öğrenerek, alışveriş listeleri oluşturabilir ve bozulmuş gıdaları tespit edebilir.

3. Ev güvenliği ve izleme sistemleri: Yapay zeka, ev güvenliği sistemlerini daha akıllı hale getirebilir. Bu sistemler, yapay zeka algoritmaları ile evdeki hareketleri takip edebilir, yüz tanıma özelliği ile tanımadığı kişileri tespit edebilir ve ev sahibine anında bildirim gönderebilir. Ayrıca, yangın veya su baskını gibi acil durumları algılayabilir ve hızlı bir şekilde müdahale edebilir.

4. Sesli ve görüntülü asistanlar: Akıllı hoparlörler veya ekrana sahip cihazlar, yapay zeka ile birleştirilerek, evde sesli veya görüntülü asistanlar şeklinde kullanılabilir. Bu asistanlar, evin işlevlerini kontrol etme, hava durumu veya trafik bilgilerini sağlama, müzik çalma ve haberleri takip etme gibi birçok görevi gerçekleştirebilir. Ayrıca, kullanıcının ses veya yüz tanıma teknolojisi ile kişiselleştirilmiş bilgilere erişimini sağlayabilir.

5. Enerji yönetimi: Yapay zeka, evlerimizdeki enerji tüketimini optimize edecek yönetim sistemleri sağlayabilir. Bu sistemler, enerji tüketimini analiz ederek, evdeki elektrikli cihazların verimliliğini artırabilir ve enerji tasarrufu sağlayabilir. Ayrıca, enerjinin daha verimli kullanılması için evdeki güneş panelleri veya enerji depolama sistemleri ile entegre çalışabilir.

Bu örnekler, yapay zekenin evlerimizdeki yaşamı nasıl etkileyebileceğine dair sadece birkaç örnektir. Gelecekte, daha birçok farklı özellik ve kullanım alanıyla karşılaşma şansımız olabilir.

Uğur Özeren: Yapay zeka ile izlediğiniz takip ettiğiniz birçok konu sosyal medya olmak üzere heryerde karşımıza çıkıyor. Bu olayın olumsıuz etkileri neler olur?


Prof.Dr. Tuncay Dilci:
Yapay zekanın takip ettiğimiz konuları ve ilgi alanlarımızı ki; dijital mecralardaki ayak izlerimiz bizim şahsi ve toplumsal anlamda eğilimler, tüketim alışkanlıklarımız, söylem haykırışlarımız, zihin altı düşüncelerimizi analiz etmesi, başlıca olumsuz etkilere neden olabilir:

1. Girişimlerin manipülasyonu: Yapay zeka, kullanıcıların ilgi alanlarını analiz ederek onlara kişiselleştirilmiş içerik sunmaktadır. Bu durum, bireylerin düşüncelerini, tercihlerini ve davranışlarını manipüle etmek için kullanılabilir. Bilgi ve içerik filtreleme yapay zekalarının, kullanıcıları dar bir bakış açısına hapsetme potansiyeli vardır.

2. Mahremiyetin ihlali: Yapay zeka, kullanıcıların çevrimiçi etkinliklerini takip ederek kişisel verileri analiz eder. Bu da mahremiyetin ihlal edilmesi anlamına gelir. Kişisel bilgilerin, reklam şirketleri, hükümetler veya diğer kötü niyetli kişiler tarafından kullanılması riski oluşur.

3. Bilgi bölünmesi: Yapay zekalar, algoritmalara dayalı öneriler yaparak kullanıcıları benzer düşünce yapısına sahip kişilerle etkileşim içinde tutabilir. Bu durum, kullanıcıları farklı görüş, değer ve düşüncelere maruz bırakmaktan alıkoyarak bilgi bölünmesine yol açabilir.

4. Bağımlılık: Yapay zeka, kullanıcıların ilgi alanlarına dayalı olarak sürekli olarak özelleştirilmiş içerik sunabilir. Bu durum, kullanıcıların yalnızca kendi bakış açılarına hitap eden içerikle etkileşimde bulunmasına ve farklı fikirlere maruz kalmamasına neden olabilir. Bu da kişilerin bağımlılığını artırabilir ve kendilerini dar bir bilgi yelpazesi içinde sıkışmış hissetmelerine yol açabilir.

5. Önyargı ve ayrımcılık: Yapay zeka algoritmalarının eğitildiği veriler, insanların önyargılarına veya ayrımcı inançlarına dayalı olabilir. Bu durumda, yapay zeka, toplumsal, cinsiyet, ırk veya diğer özelliklere dayalı ayrımcılığa yol açabilen yanlış sonuçlar üretebilir.

Bu nedenlerle, yapay zeka ile takip ettiğimiz konuların analiz edilmesi ve kişiselleştirilmiş içerik sunulması olumsuz etkilere yol açabilir ve bireylerin görüşlerinin çeşitliliğini, mahremiyetini ve bağımsız düşünce yapısını tehlikeye atabilir.

Uğur Özeren: Gelişen ev modelleri ile yeni inşa ve mimari farklılıklar ortaya çıkar mı? Dünyada bu konu ile ilgili örnekler var mı?


Prof.Dr. Tuncay Dilci:

Evet, gelişen ev modelleri ve teknolojileriyle birlikte inşa ve mimaride farklılıklar ortaya çıkabilir. Yeni inşa ve mimari farklılıklar, yenilikçi malzemelerin ve yapım tekniklerinin kullanılmasıyla gerçekleşebilir. Ayrıca, enerji verimliliği, sürdürülebilirlik ve akıllı ev sistemleri gibi faktörler de yeni ev modellerinin tasarımında etkili olabilir.

Dünyada birçok örnek bulunmaktadır. Örneğin, 3D baskı teknolojisiyle ev yapımı son yıllarda büyük ilerleme kaydetmiştir. Hollanda'da, 3D baskı teknolojisiyle bir ev inşa edilmiştir. Bu yöntemle, hızlı, maliyet etkin ve sürdürülebilir bir şekilde evler yapılabilmektedir.

Bunun yanı sıra, enerji verimliliği odaklı tasarlanan yüksek performanslı binalar da yeni bir trend haline gelmiştir. Almanya'da, Freiburg kentindeki Vauban mahallesi güneş enerjisi kullanımının arttığı, enerji tasarrufu sağlayan ve sürdürülebilirlik prensiplerine uygun olarak tasarlanmış bir yerleşim alanıdır.

Diğer bir örnek ise Japonya'da görülmektedir. Japonya'da yoğun nüfus, alan kısıtlılığı ve deprem riski gibi faktörler, dikey olarak inşa edilen evlerin yaygınlaşmasına neden olmuştur. Yüksek teknolojili ve yerden tasarruf sağlayan mimari tasarımlar, Japonya'da hem yerleşim alanlarında hem de ticaret merkezlerinde sıkça kullanılmaktadır.

Sonuç olarak, gelişen ev modelleri ve teknolojileriyle birlikte inşa ve mimaride farklılıklar ortaya çıkabilmektedir. Örnekler, 3D baskı teknolojisiyle yapılan evler, enerji verimliliği odaklı tasarımlar ve dikey olarak inşa edilen evler gibi alanlarda görülmektedir.


Uğur Özeren: Değişen ev kültürü yeni bir sosyoloji dalı ortaya çıkarır mı? Bu yeni alan bizlere ne kazandırır?

Prof.Dr. Tuncay Dilci:

Değişen ev kültürü, sosyoloji alanında yeni alt disiplinlerin doğmasına yol açabilir. Bu yeni alan, ev yaşamı, aile ilişkileri, teknolojinin evdeki etkileri gibi konuları ele alabilir. Bu sayede, evdeki değişimleri daha iyi anlamamıza ve toplumsal dinamikleri daha derinlemesine incelememize yardımcı olabilir. Bu da ev yaşamına ve toplumsal ilişkilere dair daha kapsamlı bir bakış açısı geliştirmemize olanak sağlayabilir.

Değişen ev kültürü, evin toplumdaki rolünün ve işlevlerinin değiştiğini gösterir. Geleneksel olarak ev, aile birimini barındıran bir mekan olarak görülürken, günümüzde evin işlevleri farklılaşmıştır. Evler artık çalışma, eğitim, eğlence gibi çeşitli amaçlar için kullanılmaktadır. Bu değişim, evin toplumdaki yerini ve sosyal ilişkileri nasıl şekillendirdiğini anlamamıza olanak tanır.

Bu yeni dönem, "ev sosyolojisi" adı verilebilecek bir sosyoloji dalının ortaya çıkmasını sağlayabilir. Ev sosyolojisi, insanların yaşadıkları evleri, evlerin tasarımını, kullanımını, evlerdeki ilişkileri ve etkileşimleri inceleyebilir. Evlerde yapılan ve paylaşılan aktiviteler, evin mahremiyet düzeyi, evlerdeki toplumsal roller gibi konular üzerinde çalışabilir.

Bu yeni alan, bize evin sosyal ve kültürel bağlamda nasıl bir rol oynadığını anlamamızı sağlar. Evdeki değişikliklerin, bireylerin yaşam tarzlarına, aile yapısına ve toplumsal ilişkilere nasıl etki ettiğini daha iyi anlayabiliriz. Ev sosyolojisi, ayrıca evlerin sosyal eşitsizlik, göç, şehirleşme gibi toplumsal sorunlarla nasıl ilişkilendirildiğini de araştırabilir.

Bu yeni sosyoloji dalı, bizlere evdeki sosyal ilişkileri, toplumdaki dinamikleri ve evde yaşayanlara nasıl etki edebileceğimizi anlama fırsatı sunabilir. Evde yapılan değişikliklerin sosyal politika, şehir planlaması, aile politikaları gibi alanlarda nasıl yansımaları olduğunu anlamamızı sağlar.

Sonuç olarak, değişen ev kültürü yeni bir ev sosyolojisi alanının ortaya çıkmasına neden olabilir. Bu yeni alan bize evin toplumdaki rolünü, evdeki ilişkileri ve evde yaşayanların yaşamlarını nasıl etkilediğini daha iyi anlamamızı sağlar. Ev sosyolojisi, sosyal politika ve toplumsal sorunlarla ilgili kararlar alırken evin önemini anlamamıza yardımcı olabilir.

Uğur Özeren: Makine öğrenmesinin ileri dönemlerde insanlardan daha akıllı olması ve daha az hata yapması sosyal yaşam veya ekosistemi olumsuz olarak etkileyebilir? Bu konu ile ilgili öngörüler var mı?

Prof.Dr. Tuncay Dilci:

Makine öğrenmesinin insanlardan daha akıllı hale gelmesi ve daha az hata yapması, sosyal yaşam ve ekosistem üzerinde bazı olumsuz etkiler yaratabilir. Öngörüler arasında işsizlik artışı, veri gizliliği sorunları, ayrımcılık ve adaletsizlik gibi konular bulunmaktadır. Bu durum, yapay zeka sistemlerinin kontrolsüz kullanımının ve etik olmayan uygulamalarının potansiyel tehlikelerini de beraberinde getirebilir. Bu nedenle, makine öğrenmesi alanındaki gelişmelerin toplumun ve doğanın korunması için dikkatli bir şekilde yönetilmesi gereklidir.

Makine öğrenmesinin ileri dönemlerde insanlardan daha akıllı olması ve daha az hata yapması, sosyal yaşam veya ekosistemi olumsuz olarak etkileyebilir. İşte bazı olası öngörüler:

1. İşsizlik: Makine öğrenimi ve yapay zeka geliştikçe, birçok işin otomasyonla yapılabileceği ve insana olan ihtiyacın azalabileceği öngörülmektedir. Bu durum, birçok insanın işsiz kalmasına ve gelir eşitsizliğinin artmasına neden olabilir.

2. Sosyal ilişkilerin zayıflaması: Teknolojinin hızlı gelişimi ve insanlara olan bağımlılık, insanların sosyal etkileşimlerini azaltabilir. Makine öğrenmesi ve yapay zekanın daha akıllı hale gelmesiyle, insanlar arasındaki bağların zayıflaması ve insanların daha çok teknolojiyle etkileşim içinde olmaları beklenmektedir.

3. Gizlilik endişeleri: Makine öğrenmesi ve yapay zeka, büyük miktarda veriye erişim sağlayarak insanların özel hayatlarını analiz edebilir. Bu durum, gizlilik ve güvenlik konularında endişeleri beraberinde getirebilir ve kişisel bilgilerin istismar edilmesi riskini artırabilir.

4. Bilgi entegrasyonu: Makine öğrenmesinin gelişimi, insanların büyük miktarda bilgiye ulaşma ve işleme yeteneklerini artırabilir. Ancak, insanların bilginin doğruluğunu, verilerin nasıl toplandığını ve işlendiğini anlamak konusunda sorunlar yaşamasına neden olabilir. Bu da bilgi bombardımanına yol açabilir ve insanların doğru ve güvenilir bilgiye ulaşma yeteneğini zorlaştırabilir.

5. Karar verme süreçlerinde etik sorunlar: Makine öğrenmesi ve yapay zeka, karmaşık sorunları çözme yetenekleriyle insanlarla rekabet edebilir. Ancak, etik konulara ilişkin kararları doğru bir şekilde verme yetenekleri sınırlı olabilir. Bu durum, etik sorunların tanımlanması ve çözülmesi için yeni yöntemlerin geliştirilmesini gerektirebilir.

Özetlemek gerekirse, makine öğrenmesinin ilerlemesi ile birlikte olumlu etkiler de olabilirken, olumsuz etkilerin de ortaya çıkması beklenmektedir. Bu nedenle, teknolojinin gelişimiyle birlikte bu potansiyel sorunların farkında olmak ve çözüm yolları bulmak önemlidir.


Uğur Özeren: Sayın Prof.Dr. Tuncay Dilci, değerli görüşlerinizi bizimle paylaştığınız için hem Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi ailesi adına hem de okuyucularımız adına çok teşekkür ederiz.