Harun Tepe ile İnsan Hakları Üzerine

Fikir Yazıları - Prof. Dr. Harun Tepe Hasan Güneş

Harun Tepe ile İnsan Hakları Üzerine

1- İnsan hakları kavramını küresel güçler nasıl kullanmaktadır?

Dünyamızda kişilerin davranışlarını çoğu zaman kişisel çıkarları, yaptıklarının kendilerine ve yakınlarına ne getirip ne götüreceği belirlediği gibi, ülkeler de başka ülkelerle ilişkilerinde “ülkelerinin çıkarları”ni esas almakta, herhangi bir olayı, durumu ve eylemi kendilerine sağlayacakları yarar açısından değerlendirmektedirler. Kısaca uluslararası ilişkileri büyük oranda ülke çıkarları belirlemektedir. Bir işgal ya da bir çatışma belirli bir ülkenin çıkarına ise doğru, değilse yanlış bulunmaktadır. Bu kimi zaman işgali veya savaşı destekleme kimi zamansa onlara ses çıkarmama şeklinde gerçekleşmektedir. Ülkeleri yönetenler ve uluslararası ilişkiler uzmanları da bu durumu doğal veya normal karşılamaktadır. Onlara göre olması gereken budur.

Böyle bir dünya düzeninde güçlü devletler, kimi zaman da şirketler, kendi çıkarlarını korumak için her şeyi kullanabilmekte, her şeyi yapabilmektedir. Filozoflar yüzyıllardır “Güç hak yaratmaz” deseler de güçlü olan kendini haklı görmekte, yaptıklarını haklı göstermek için de basın-yayın ve sosyal medya başta olmak üzere tüm güçlerini kullanmaktadırlar. “Ülke çıkarları için her şey yapılabilir” diye düşünen güçlü devletler, bunun için işe yarayacak her değeri, her malzemeyi kullanmaktan çekinmemektedirler.

İnsan hakları fikrinin ortaya çıkması olmasa da popüler olması böyle bir kullanımın sonucudur. Özellikle ABD’nin “demirperde ülkeleri” diye adlandırılan Sovyetler Birliği ve sosyalist ülkelere karşı mücadelesinde kullandığı araçlardan birisi de insan hakları söylemi olmuştur. 1970-1980 arası dönemde insan hakları söylemi yoğun bir biçimde gündeme gelmeye başladı. 1978’de devlet karşısında bireyin haklarını savunan, düşünce özgürlüğünü ana gündemi gören Uluslararası Af Örgütüne Nobel Barış Ödülü verildi. ABD Başkanı Jimmy Carter insan haklarının devletlerin dış ilişkilerinde belirleyici olması gerektiğini savundu. 1940’lara kadar İngilizcede neredeyse hiç kullanılmamış olan insan hakları kavramı, bu dönemde yoğun biçimde kullanılmaya başlandı ve 1977 yılında bu kavram o yıla kadar New York Times’ta geçmiş tüm yıllardaki kullanımdan beş kat daha fazla yer aldı.

Tüm bu gelişmelerin dünya politikasından, egemen güçlerin kendi politikalarını veya çıkarlarını koruma amaçlarından bağımsız olduğunu düşünmek fazla iyimserlik olur. Tüm değer veya değer sayılan şeyler gibi insan hakları da küresel güçler tarafından kullanılmaktadır. Her devlet veya küresel güç kendisine uygun gelen insan hakları anlayışını veya kendisi için kullanıma elverişli olan temel hakları öne çıkarmakta ve söylemlerinde onlara daha çok yer vermektedir. Bazı küresel güçler düşünce özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğünü ve bunlara ilişkin hakları öne çıkarırken, kimileri de sağlık, eğitim hakkı gibi temel hakları öne çıkarmaktadır. Bir dönem (1970’li yıllarda) seyahat etme hakkının veya özgürlüğünün temel hakmış hatta en temel hakmış gibi öne çıkarılması, seyahatleri sınırlayan “demirperde ülkeleri” hatırlanırsa, boşuna değildir.

İnsan hakları düşüncesi, hukuk, bilim, felsefe, değerler gibi bir insan başarısıdır. İnsanların daha “iyi bir yaşam”, birlikte daha insanca yaşam için geliştirdikleri etik ilkelerdir. İnsan hakları etik ilkelerdir. Öyle olması gerekir. Etik ilkeler de diğer değerler veya değer olduğu düşünülen şeyler gibi siyasal veya ticari amaçlar için kullanılmakta, araçsallaştırılmaktadır. Bu onların değerinden hiçbir şey eksiltmeyeceği gibi onlardan vazgeçmemizi de gerektirmez. Fikrin kendisi değerlidir ve bugün daha insanca bir düzen istiyorsak, bu ancak insan haklarının ya da temel hakların korunduğu bir düzen olabilir.

2- İnsan hakları kapsamında " gelişme hakkını" açıklar mısınız?

Gelişme hakkı ve benzeri haklar üçüncü kuşak haklar olarak anılan haklardır. İnsan haklarının öznesinin ya da taşıyıcısının kişiler olduğu düşünülürse, “gelişme hakkı”nın kişilerin gelişimiyle, kendi kültürel ve bilgisel donanımıyla bir hak olduğu düşünülebilir. Ama “çevre hakkı” gibi bu haklar kişilerden ziyade topluluğu ilişkin haklar olarak düşünülmektedir. “Herkesin temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı vardır” gibi “herkesin ya da her toplum veya ülkenin gelişme hakkı vardır” denebilir. Ama burada söz konusu olanın bir yaşama hakkı, eğitim hakkı gibi bir temel hak olmadığına, bunlardan farklı olduğuna dikkat etmek gerekir. Bu hakkın öznesinin kim olduğunun bile belirsiz olduğu, bu türden hakları çoğaltmanın, her şeyin sonuna hak sözcüğünü koyarak “… hakkı” demenin bir haklar enflasyonuna ve sonuçta temel haklar ile temel olmayan haklar arasında ayrım çizgisi belirsizleşmesine yol açtığı, bunun da temel hakların zarar görmesini birlikte getirdiği akıldan çıkarılmamalıdır.

3- insan hakları bağlamında eğitim hakkını açıklar mısınız?

“Gelişme hakkı”nın aksine eğitim hakkı bir temel haktır. Taşıyıcısı, öznesi ya da ilişkin olduğu şey kişiler, tek tek insanlardır. Her insanın yeteneklerine, isteklerine göre, gidebildiği yere kadar uygun bir eğitim almaya hakkı vardır. Eğitim hakkı, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi başta olmak üzere tüm önemli uluslararası insan hakları belgelerinde yer bulmuş bir haktır. Bu nedenle ülkeler en azından temel eğitimi zorunlu ve ücretsiz yapmayı ilke edinmişlerdir. Temel eğitimden sonra da kişilerin istediklerinde eğitimlerine devam edebilmeleri için, devletlerin parasal destek, yurt gibi bu eğitimi destekleyici önlemleri almaları beklenmektedir. Devletler de çoğu zaman bunu sağlamayı en azından ilke olarak vaat etmektedirler.

Temel hakları veya insan haklarının ne olduğu, hangi hakların temel haklar hangilerinin olmadığı genellikle tartışmalıdır. Kimileri bu ayrımı dahi yapmazlar ya da böyle bir ayrım yapılmasına da karşı çıkarlar. Genellikle ezbere olarak eğitim hakkı temel haklar içinde görülür. Ama temel hakları veya insan haklarını yaşama hakkı ve dokunulmazlıklardan ibaret gören kimi liberal insan hakları kuramcıları, eğitim hakkını bu çerçevede görmezler. Zira kişilerin eğitim hakları korunmadığında da onlar hayatlarını sürdürebilirler, ama yaşama hakkı veya güvenlik sağlanamadığında kişilerin hayatları tehlikeye düşer ve diğer hakları korumanın veya sağlamanın da bir önemi kalmaz.

Kuçuradi’nin insan hakları anlayışına göre insan hakları, kişilerin insan olarak kendilerinde taşıdıkları, onları insan yapan ya da diğer canlılardan ayırıp değerli kılan olanakları, gerçekleştirmelerini mümkün kılmaya yönelik olduğundan, eğitim hakkı bir temel haktır. Zira bir insan yeterli eğitimi alamazsa, kendisinde potansiyel olarak bulunan ve insanı değerli kılan olanakları gerçekleştiremez. Örneğin kişi yeterli eğitim alamamışsa, ondan dünyamızdaki terör, küresel iklim değişikliği veya yoksulluk sorunlarının çözümüne ilişkin bir fikir getirmesi; yeterli tıp eğitimi almamışsa, ondan kanseri önleyecek bir ilaç bulması beklenemez. İnsanın insan olması, değerlere göre yaşaması, özgür bir kişi olması için bile farklı türden bilgilere, bunun için de eğitime ihtiyaç vardır. Bu nedenle eğitim bir temel haktır. Eğitimin bazılarına değil herkese eşit bir biçimde sağlanamadığı yerlerde, bir temel hak ihlaliyle karşılaşırız. Sonuçta da insanlığı ileriye götürebilecek bilgilerden, fikirlerden veya buluşlardan yoksun kalırız. Kimin neyi başarabileceğini önceden bilemediğimiz için her insana kendisinde potansiyel olarak bulunan yetenekleri geliştirme şansını vermemiz gerekmektedir. Bu nedenle eğitim hakkı bir temel haktır ve yaşama hakkı ile dokunulmazlıklardan sonra, sağlık hakkıyla birlikte en önemli haklardan biridir.