ÇOCUKLAR İÇİN NİETZSCHE
Nietzsche, felsefeye ilgi duyanların öncelikle okudukları filozofların başında gelir. Onun düşünceleri ve yol açtığı etkiler günümüzün düşünce dünyasında da büyük yer tutar. Nietzsche’nin en etkili olmuş ve en çok okunan eseri hiç şüphesiz Böyle Diyordu Zerdüşt kitabıdır. Türkçede pekçok çevirisi bulunan kitabın adı da farklı şekillerde çevrilmekte/kullanılmaktadır. Peki, bu büyük filozof ne demekte, ne söylemektedir? Onun konuşması, seslenişi yalnızca yetişkinlere mi yöneliktir? Nietzsche’nin çocuklara söyledikleri yok mudur? Ne söyler çocuklara filozofumuz?
Geçtiğimiz günlerde Metis yayınlarından Küçük Filozoflar dizisinde yeni bir kitap yayımlandı: Böyle Söylüyordu Nietzsche. Küçük Filozoflar dizisinin 26 kitabı olarak yayımlanan Böyle Söylüyordu Nietzsche’yi Nathalie ve Christope Prince birlikte yazmışlar, resimleyen ise Yann Damezin.
Küçük Filozoflar dizisinin kitaplarını içerik bakımından değerlendirdiğimizde, ele alınan filozofun felsefe tarihinde iz bırakmış yönlerinin ve felsefe anlayışlarının özellikle işlenmeye çalışıldığını ve bir hikâye bağlamında filozofun düşüncelerine yer verildiğini saptayabiliriz. Bu çerçevede çocuklara seslenen bu kitaplarda yalnızca hikâyenin/sözcüklerin olanaklarından değil, resimlerin/görselliğin olanaklarından da etkili biçimde yararlanıldığını görürüz. Böyle Söylüyordu Nietzsche kitabının da etkili ve güzel resimlerle donatıldığını ve söz konusu tasarımların estetik niteliğinin yüksek olduğunu söyleyebiliriz.
Nietzsche Neler Konuşur, Kimlere Seslenir?
Hikâyenin başlangıcında Nietzsche’nin ıssız bir dağdaki inziva hali betimlenir. Filozofun hikayesi şehir ve köylerin ötesinde ve hatta iyinin ve kötünün ötesinde başlar. Bir kartal ve yılanla yaşamaktadır yalnız adam. “Nietzsche derin derin düşünmek ve yalnızlığın tadını çıkarmak için dünyadan ve insanlardan uzaklara kaçıp Zerdüşt dağının tepesine çekileli on yıl olmuştur” (s. 5) İnziva çoğunlukla geçici bir dönem ve durumdur. İnziva sonrası, yeniden insanların arasına dönüş yoluna çıkılır. Dağlarda inzivaya çekilmiş olan Nietzsche de insanların arasına dönüp onlara harika bir armağan vermek, onları değiştirmek ister.
Hatırlanırsa, Nietzsche, Zerdüşt kitabında “ruhun/tinin üç değişimi”nden, daha doğrusu dönüşümünden söz eder: ruhun nasıl deve, devenin aslan, aslanın da nihayet çocuk olduğundan. Ona göre, “Masumluktur çocuk ve unutkanlık, bir yeni başlangıç, bir oyun: kendiliğinden dönen bir çark, bir ilk hareket, bir kutsal Evet.”
Böyle Söylüyordu Nietzsche kitabında ele alınan başlıca konular/kavramlar arasında şunlar dikkat çeker: Tanrının ölümü, üstinsan, yeni değerlerin yaratılması ve edebi dönüş… Bu kavramlar Nietzsche’nin felsefesinin temel kavramlarıdır. Kitapta filozofla karşılaştığı kişiler ve kalabalık insanlar arasındaki diyaloglar, aynı zamanda felsefi düşünen ve araştırıp sorgulayan kişi ve zihniyet ile verili bir hayatı düşünüp sorgulamadan sürdürenler arasındaki farklılıkları ve çatışmaları da ortaya koyar.
Dağ, bir yalnızlık mekanıdır. Burada filozofun on yıllık bir inziva yaşadığı söylenir. Dağ başında dünyayı seyreden ve yeryüzüne, evrene olan sevgisini ve bağlılığını dile getiren filozof, güneşin ışığını aydınlattıklarıyla paylaştığına dikkat çeker. Bu noktada güneşin ışığını yayması ve paylaşması Nietzsche için de yol göstericidir. Filozof da biriktirdiği bilgeliği insanlarla paylaşmak için dağdaki mağarasından ayrılıp şarkı söyleyerek insanlara, şehre, kültüre doğru yürür. Her yolculukta çeşitli kişilerle ve durumlarla karşılaşılması söz konusudur. Nietzsche’in yolda ilk rastladığı kişi bir “ermiş”tir. Ona şöyle der Ermiş: “ormanda kal, insanlarla uğraşmaya değmez.” Elbette bu uyarı ve tavır filozofu yolundan döndüremez. Ermişin Tanrının ölümünden haberi olmadığını düşünen Nietzsche, ona şöyle karşılık verir: “Yeryüzüne ve insanlara nasıl sırt çevirebilirsin? Bulunduğun yerden, buradan vazgeçmene neden olan bir öte-dünyaya nasıl inanabilirsin? (…) Ben dünyanın güzelliğini biliyorum ve bunu insanlara söylemek istiyorum, ki onlar da gözlerini açsın.”(s. 8)
Nietzsche’nin ikinci olarak karşılaştığı, ormanın bittiği yerdeki bir köydeki Pazar yerindeki insanlardır. Bir ip cambazı gösteri hazırlıkları yapmaktadır. Kalabalığı gözlemleyen filozofun buradaki insanlarla ilgili saptama ve değerlendirmeleri onun bir filozof olarak “dönüştürü” işlevini de gündeme getirir. “Nietzsche, insandan çok solucanları, hayaletleri ya da saksı çiçeklerini andıran bu köylüleri dönüştürmek istedi. Ayağa kalkmayı, hayatlarına sahip çıkmayı öğrensinler diye onları uyandırmak istedi.”(s. 11)
Nietzsche cennet, cehennem, öte dünya gibi vaatleri ve iddiaları eleştirir, insanın yeryüzüne bağlılığını vurgular. Filozofun uyandırmak istediği kalabalık, Tanrının ölümünden söz eden konuşmadan bir şey anlamaz ve Üstinsanın eski değerlerin yerine yeni değerler getirecek olması yönündeki düşüncelerini de anlamaz ve tepki gösterirler. Kalabalık, telin üzerinde dansına başlayan cambazı seyreder. Ancak bilindiği gibi bu gösterinin sonu acıklıdır. Cambaz, dengesini kaybeder ve düşer. Ölen ip cambazını taşıyıp uzak bir yerde gömen Nietzsche, yine tek başınadır. Ancak yine de tek başına sayılmaz, çünkü yanında yılanı ve kartalı vardır. Bilgeliğini paylaşabileceği büyük insanları aramayı sürdürür. Filozofun yürüyüşleri ve konuşmaları başka şehirlerde devam eder. Bazen yoldaşlarıyla bazen yalnız başına yürür ve konuşur.(s. 46)
Yola Yalnız Devam Etmenin Anlamı
Dostlarının yollarına yalnız devam etme zamanı geldiğinde Nietzsche, bu durumla ilgili bir konuşma yapar ve şöyle der: “Dostlarım, artık benden uzaklaşın. Öğrenciler hocalarından özgürleşmelidir, yoksa büyümeye nasıl devam edebilirler? Üstinsana götüren yolu bulmak için bundan böyle kendi kendinizi eğitmelisiniz ve kendinizi bulmak için beni kaybetmelisiniz.”(s.46)
Nietzche, Ecce Homo kitabında da kimsenin kendisini takip etmesini istemez. “Daha kendi kendinizi aramamışken beni buldunuz. Böyledir tüm inananlar; inancın değeri azdır bu yüzden. Şimdi size beni yitirmenizi, kendinizi bulmanızı buyuruyorum; hepiniz beni yadsıdığınız gün, ancak o gün geri döneceğim sizlere...”
Rüyasında Nietzsche’ye Seslenen Çocuk
Kitapta bazı rüyalardan da söz edilir. Özellikle Nietzsche’nin rüyasında bir çocukla yaptığı konuşma önemlidir (ss. 56-57) Filozoftan bir hikaye anlatmasını isteyen çocuk ona şöyle seslenir: “Anlattığın şeyler çok karmaşık, yoldaşım dediğin insanlara bile öyle geliyor”(s. 57)
Nietzsche’nin cevabı ise şöyledir: “Yolculuğumun başından beri benim aradığım sendin. Sen oyunsun, ağırbaşlılığın zıddısın, arzusun, neşesin, unutuşsun, kendi kendine dönen tekerleksin sen! (…) İçinde taşıdığın bu kaos dans eden bir yıldıza hayat vermeni sağlayacak” (s. 57).
Çocukların felsefeye zevkli bir giriş yapmalarını, kendi sorularının peşinden gitme alışkanlığı kazanmalarını amaçlayan Küçük Filozoflar Dizisinde yer alan Böyle Söylüyordu Nietzsche kitabı hem çocuklara, gençlere hem de çocuklarla felsefe çalışmaları yapan eğitimcilere önerilebilir.
Nietzsche felsefesinde çocuk imgesinin ve çocukluk kavramının izini sürecek bir çalışmaya da ihtiyaç bulunmaktadır