Enkaz Altındaki Bakanlık: "MEB"

Fikir Yazıları - Yusuf İpekli

Enkaz Altındaki Bakanlık: "MEB"

Söz konusu eğitim, öğretim olunca iş karışıyor, karıştırılıyor.

Örgün eğitim var, yaygın eğitim de....

Mesleki eğitim var, özel eğitim de...

Üstüne okul öncesi eğitim, halk eğitim, hizmet içi eğitim.

Arkasından ilk öğretim, orta öğretim, yüksek öğretim.

Sonra meslek edindirme kursları, sürücü kursları, kuran kursları, özel okullar, milletler arası statüsündeki okullar, özel öğretim okulları...

Rehberlik, teftiş, inceleme, soruşturma...

Akıllı tahtalara karşın, deli okul bahçeleri...

İnşaatlar, spor, müzik, resim, akademik başarı, uluslararası veriler.

Bir şey söyleyeyim mi?

Peki, "MEB hem eğitimde hem öğretimde sınıfta değil enkaz altında kalmıştır.".

Bugünün mili eğitim bakanı dün müsteşar iken çok önemli işler yapmış olmalı ki, şimdi rütbe alarak eğitimin başına geçti.

Çok önemli işler yapmış olmalı değil mi?

Doğru, bence MEB'in bütün yükünü çeken okul müdür yardımcıları dahil bir gecede kendisi hariç bütün merkez ve taşra teşkilatı yöneticilerini görevden aldı. El yazısı geldi, el yazısı gitti. Okula kayıt yaşı indi, çıktı. Yöneticilerin neredeyse dörtte üçü ilahiyatçı oldu. Dini eğitim adı altındaki absürt uygulamalar samimice inanan yığınları dinden soğuttu. Neymiş efendim, tarikat ve cemaatlere ait dernek ve vakıflar STK imiş.

Bakınız, Anadolu artık tesadüfen yaşanılan bir alan haline geldi. Her gün kadın cinayetleri, her gün aile içi cinnet haberleri, cinayetleri; cinsel tacizler, ideolojik temeli filan olmayan "niye yan baktın" gibi gerekçelerle ortaya çıkan öğrenci kavgaları, okul basan veliler, şiddete uğrayan öğretmenler, hemen her gün açlıktan intihar eden insanlar, nereden geldiği belli olmayan kör kurşun cinayetleri...

MEB, enkaz altında değilse neden yaşanıyor bu elim, vahim olaylar?

MEB, enkaz altında değilse 12 yıl okuttuğumuz bireye neden okuma yazma, toplama, çıkarma öğretemiyoruz?

MEB, enkaz altında değilse okuma yazma öğrettiğimiz gençler neden okuduğunu anlamıyor?

Yahu bırakın, boyunuzdan büyük eğitim işiyle uğraşmayı. Zaten öğretmeni yetiştiremiyor, devamsızlığı önleyemiyor, akran zorbalığını görmezden geliyor, özel eğitimi özel eğitime muhtaçlara bırakıyor, öğretmene değer vermiyor, ülkenin cumhuriyet gibi, Atatürk gibi, Türkçe gibi, laiklik gibi olmazsa olmaz değerleriyle kavga ediyorsunuz.

Madem iyilik parolanız (!), madem enkaz altında değilsiniz, o küçük beyinlere zulüm etmeyi bırakıp örneğin ilkokulu beş yıl yapın. Bir kuru inattan vazgeçin. Önce MEB olarak siz, sonra çocuklar ve aileler rahat ve mutlu olun.

Yaparsınız yaparsınız. Zira en iyi bildiğimiz oyun "yap - boz oyunu" değil mi?

Olur mu çocuklar, yaparlar mı? Enkaz altında kalan MEB, sizi pedagojik sınırlara çeker mi?

"Hayıııır örtmenim!", "İki gözüm önüme aksın ki hayır!"

"Eee!"

"Olsun örtmenim, çözeriz. NE DE OLSA BİZİM DE BİZE GÖRE BİR ÇEVREMİZ VAR! Yeter ki siz üzülmeyin, yeter ki bize güvenmeye devam edin."