Prof. Dr. Harun Tepe ile İnsan Hakları Üzerine

Felsefe-Mantık - Prof. Dr. Harun Tepe Hasan Güneş

Prof. Dr. Harun Tepe ile İnsan Hakları Üzerine

Sayın Prof. Dr. HarunTepe kısaca kendinizden bahseder misiniz?

1956 yılında Balıkesir'de doğmuşum. 1973’te Balıkesir Muharrem Hasbi Lisesini bitirdim. 1978 yılında Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nden mezun oldum. 1981’de Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü, Nüfus Dinamiği Programı’nda Yüksek Lisans, 1985'te Hacettepe Felsefe Bölümünde Yüksek Lisans, 1990'da Felsefede Doktora derecesini aldım. 1989-1990 yılları arası doktora tezimle ilgili, 1990-1991 yılları arasını ise doktora sonrası araştırmalar yapmak üzere Almanya'nın Mainz kentindeki Johannes Gutenberg Üniversitesi'nde geçirdim. 1991’de Hacettepe Felsefe Bölümünde yardımcı doçent olarak atandım, 1993 yılında felsefede doçentlik derecesini aldım; 2002'de Hacettepe’de profesörlük kadrosuna atandım. 2018’de 8 ay Toronto Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümünde misafir öğretim üyesi olarak bulundum ve insan hakları eleştirileri üzerine araştırmalar yaptım.28.6.2023 tarihinde emekli oldum. Halen Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde ve Sosyal Bilimler Enstitüsü İnsan Hakları Anabilim dalında Etik, İnsan Felsefesi ve İnsan Hakları konularında dersler vermeyi sürdürmekteyim.

Çoğu etikle ilgili olan diğer kitaplarım yanında insan hakları konusunda, İnsan Hakları Felsefesi (2018) ve Etik, İnsan ve İnsan Hakları (2022) başlıklı kitapları yayımladım

1-Hocam insan haklarıkavramı nasıl bir ortamda doğmuştur?

İnsan hakları bir aydınlanma düşüncesi, Fransız Devrimi ile vücut bulmuş bir düşünce olsa da kökleri çok daha eskilere götürülmekte ve hak mücadelesinin bir parçası olarak tarih sahnesine çıkan bir fikir olduğu görülmektedir. Avrupa’da kralların mutlak ve sınırsız olan yetkilerinin sorgulanması ve krallardan kimi yetkilerin alınmasıyla ilgili bir sürecin sonucudur. İlk insan hakları belgesi sayılan Magna Carta Libertatum İngiltere kralı Yurtsuz John’un bazı yetkilerinden feragat etmesini ve bu yetkilerini baronlara devretmesini imza altına alan bir belgedir. Rönesans ve insanın tekrar merkeze alınmasıyla başlayan süreç, 18. Yüzyılda Locke, Rousseau ve Kant gibi aydınlanma filozoflarının da etkisiyle yurttaş olma yanında, insan olmanın kendisinin de değerli olduğu ve tüm insanların insan olarak eşit olduğu düşüncesinin geliştirilmesiyle sonuçlanmış. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin Birinci Maddesinde yer alan tüm insanların özgür doğduğu, onur ve haklara sahip olmada eşit olduğu düşüncesi bir aydınlanmanın düşüncesidir. İnsanın özgür doğduğunu ama her yerde zincire vurulmuş olduğunu söyleyen Rousseau ve insanı etik eylemde bulunma olanağına sahip tek varlık olduğu için değerli gören Kant, J. Locke ile birlikte bu düşüncenin arkasındaki filozoflar olarak görülebilirler.

2- İnsanın olanaklarını geliştirmek ile “insan hakları “arasında nasıl bağ kurarsınız?

İnsan kimi temel özellikler yanında kimi olanaklara ya da potansiyellere de sahip bir varlıktır. İyi şeyler, insana yakışır şeyler yapabileceği gibi, en kötü eylemlerde de bulunabilen, diğer insanlara ve canlılara -cansız doğaya da- büyük zararlar verebilen bir canlıdır insan. Kuçuradi’nin insan hakları görüşü gibi insanı bir olanaklar varlığı olarak gören kimi insan hakları görüşleri insan haklarını, her insanın sahip olduğu ve onun insanı insan yapan olanakları gerçekleştirmesi sağlamaya yönelik düşünce olarak görürler. Cinsiyeti, etnik kökeni, ekonomik ve sosyal statüsü, inancı ne olursa olsun her insanın insan olarak kendisinde bulunan ve insanı değerli kılan olanakları gerçekleştirme olanağına sahip olması gerektiğini düşünürler. Yaşam hakkı, eğitim ve sağlık hakkı temel haklar olmadan kişilerin insan olarak yapılarında bulunan bu olanakları gerçekleştirmeleri mümkün olmadığı gibi düşünce özgürlüğü gibi kişilerin düşüncelerini açıklama hakları kısıtlandığında da bu olanaklarını gerçekleştiremezler. İnsan hakları düşüncesi tüm kişilere bu hakkın verilmesi, daha yerinde bir ifadeyle, kişilerin kendilerinde zaten bulunan bu haklar kullanmamalarının engellenmemesi gerektiğini dile getiren düşüncedir.

3- Hocam sizce insan haklarıkavramı diğer ülkelerisömürmek içinihraç edilen bir kavram mıdır?

Diğer değerli şeyler gibi insan hakları düşüncesinin de çeşitli siyasal veya emperyalist amaçların aracı olarak kullanıldığı, başka amaçları gerçekleştirmeye kurban edildiği söylenebilir. Bu tüm değerler ve kutsal sayılan şeyler için söz konusudur. Dini ve ulusal değerler de çoğu zaman politikacılar tarafından kendi kişisel amaçlarını ya da çıkarlarını gerçekleştirmek için kullanılmaktadır. Bu kullanılma nasıl onların kendinde değerinden bir şey eksiltmiyorsa, insan haklarının şu ya da bu amaçla kullanılması da insan hakları fikrinin kendisine bir zarar veremez. Tüm insanların yalnızca insan oldukları için onur ve haklar bakımından eşit oldukları, sosyal ve ekonomik durumları ne olursa olsun, kimsenin onurunun ya da değerinin diğer insanlardan aşağı ya da yukarı olmadığı, her kişinin bu onur ve değerine uygun biçimde davranılmayı hak ettiği düşüncesi değerli bir düşüncedir. Kısaca insan hakları şu ya da bu amaçla araç olarak kullanılmasının ötesinde insanın hak arayışının sesi olan değerli bir düşüncedir.