EĞİTİMLİ OLMAK PARA KAZANDIRIR MI?

Fikir Yazıları - Eğitimci Nihat Örs

EĞİTİMLİ OLMAK PARA KAZANDIRIR MI?

En önemli hedeflerden biridir alınan eğitimle yapılacak işte rahat bir hayat yaşayabilmek. Hele de çocuklarımıza aldıracağımız eğitim söz konusu olduğunda harcamada sınır tanımayız. Test kitaplarına, kurslara, imkân varsa özel okullara, özel derslere bir kucak dolusu para akıtırız. Yeter ki çocuklarımız hayatlarını kurtarsın, deriz.

Bunu derken aslında işe başladıklarında alacakları maaşı da az çok biliriz. Maksadımız eğer kamuda bir iş sahibi yapmaksa çocuklarımızı –istisnalar hariç- beklentimiz de çok değildir. Sabit bir geliri olsun, kimseye muhtaç olmasın. Gerisi önemli değildir genel olarak. Bir de çalışan eşi çalışırsa hayatları garantidir artık. Aldığı eğitimin, verdiği emeğin karşılığını alıp alamayacağı ikinci plandadır.

Genel anlayışın fotoğrafı bu. Ancak eğitim sürecinde harcanacak para, verilecek emek, geçen zaman anlamını yitirmeye başladı. İhtiyaçlar, beklentiler arttı. Alınan eğitimin sonucunda elde edilen gelirle karşılanamayan ihtiyaçlar, toplumsal statü kaybı ‘Ben bunun için mi dirsek çürüttüm.’ düşüncesini her kesimde söyletiyor. Neticesinde de yaptığı işte en az emekle iş hayatını sürdürmeyi hedefleyen gençler çoğalıyor. Çocukları doktor olacak olan arkadaşlarım çocuklarının hasta ile en az karşılaşacağı ve parası da olan dallara yönelmeye başladığını söylüyor. Mühendisler uzaktan çalışabilecekleri işleri daha çok tercih eder olmuş. Eğitimli insanları yetiştiren öğretmenler, yoksulluk sınırının altında maaşla geçinmeye çalışırken kendi çocuğunun öğretmen olmasını istemiyor. Öğretmen maaşı diyince akla gelen - bütün öğretmenlerin de alamadığı alsa bile ders saatinin sınırlı olduğu-bir saatlik ek ders ücretinin otuz adet M boy yumurta almaya yetmediği bilinmiyor.

Eğitimli olmanın kazanç getirmemesi okullarda lise öğrencilerin sözel ve eşit ağırlık seçimlerinde belirginleşiyor. Lise öğrencileri bölümlerini seçerken yeteneklerinin olduğu bölümler yerine iş imkânı daha çok olan ve para kazandıran meslekleri yapabilecekleri bölümlere yönelmek zorunda kalıyor. Bu yönelme sonucunda sözel ağırlıklı meslekleri seçmek isteyenler her geçen gün azalıyor. Liselerde gençler artık sözel ve hatta eşit ağırlık bölümlerini seçmiyor. Çoğu lisede beş şubeden biri ancak eşit ağırlık sınıfı oluyor, diğer şubeler sayısal ağırlıklı şubelerden oluşuyor. Sözel ağırlıklı sınıf ise yok gibi. Çünkü gençler hem sözelden üniversitede seçecekleri bölümün sınırlı olduğunu hem de alacakları eğitimin iyi bir hayat için gerekli maddi imkânları sunamayacağını düşünüyor. Hatta eğitime harcanan parayla iş kurulsa daha doğru bir karar verileceğini düşünenler de çoğalmaya başlıyor. Bu düşünce neticesinde de sosyal bilimlerde düşünce adamı yetişmiyor. Sayısal ve sözel bilimlerde yetişenler de ya mutlu olamıyor ya da yurt dışına gitmeyi planlıyor.

Son zamanlarda ülke gündemini dolduran milyon dolarların havada uçuştuğu , hiç bir emek ve üretim ürünü olmayan kazançların olduğu bir ortamda eğitimli olmanın cazibesi her geçen gün azalmaya devam edecektir. Eğitim almanın sağlıklı düşünme, ülkede ve dünyada olan olayları yorumlayabilme ve karar verme mekanizmalarında rol oynama özelliği bir anlam ifade etmediği zaman toplumsal denge alt üst olur.İnsanlar aldıkları eğitim oranında hak ettikleri hayat standardına ulaşamazlarsa yarın birçok meslek grubunda seviye düştükçe düşecektir.