“Palyatif Toplum”

Edebiyat - Hamit Ölçer

“Palyatif Toplum”[*]

Byung-Chul Han’ın Palyatif Toplum (2023) adlı eseri genel itibariyle insanlığa egemen olan algofobinin (acı korkusu) toplumsal yaşamın pek çok katmanındaki (gündelik hayat, politika, kültür, sosyal medya…) ilişki ve etkileşim yapı ve örüntülerini nasıl da palyatif hale getirdiğine ve bu palyatifleşme olgusunun sosyolojik anlamda insanları nasıl da aynılaşmaya zorladığına dikkat çekmektedir. Burada yazar kitabın başlangıcında ilgili kısımda “palyatif” kavramının “Latince ‘manto’ anlamına gelen pallium ve bundan türeyen ‘paltoyla örtmek’ anlamına gelen palliare sözcükleri”nden geldiğine işaret etmekte ve tıbbi anlamda müdahale olanağının olmadığı durumlarda hastanın acılarının giderildiği tedavi yöntemi olarak tanımlamaktadır (Han, 2023: 7). Gündelik dilde “palyatif” kavramının bir şeyin içeriğinin boş, temelsiz olduğuna vurguda bulunmak için kullanıldığı görülmektedir. Başka bir deyişle palyatif kavramı bir çeşit geçici, kalıcı ve derinlikli olmayan bir çözüm yöntemi veya yaklaşım biçimine karşılık geldiği söylenebilir.

Aslında “acı” dediğimiz şey, istenilmeyen bir durum olarak kabul edilir ve nihayetinde “olmaması gereken bir şey” veya “iyi bir şey değil”dir diyebiliriz. Zira hiç kimse acı çekmek istemediği gibi hiç kimsenin acı çekmesini istemek de etik değildir. Fakat burada dikkat çekici olan husus acının sosyo-kültürel kodlarının yerinden edilmesidir ve işte Byung-Chul Han bu meseleye odaklanmaktadır. Acının tamamen tıbbi müdahalelere ve reçetelere indirgendiği bir dünyada psikolojik anlamda empatinin ve sosyolojik açıdan toplumsalı anlamanın, toplumsal sorunların asli nedenlerini anlamanın yolları kapanır. Oysa ki yazarın da vurguladığı gibi “Acılar şifrelerdir. Söz konusu olan toplumu anlamanın anahtarını tutarlar ellerinde. Bu nedenle her toplum eleştirisi acının yorumbilimini sunmak durumundadır. Acıları salt tıbba bırakırsak imleme niteliklerini göz ardı etmiş oluruz” (Han, 13). Ona göre “Acı yaratacak her durumdan kaçınılıyor. Aşk acılarına bile şüpheyle bakılmaya başlanmıştır artık… Acı verici tartışmalara yol açabilecek çatışma ve fikir ayrılıklarına ve çatışmalarına giderek daha az yer verilmektedir… Tartışmanın ve daha iyi savlar uğruna mücadele etmenin yerini sisteme uyma baskısı alır” (Han, 2023: 13).

Bir bakıma bedenin ve ruhun acının sağaltıcı ve arınmacı olanaklarından tamamen uzaklaştığı ve kendinden geçmenin geçici sarhoşluğunun, mutlak hazzın, devamlı neşenin ve beğenilme hazzının metalaşmış bir parçasına dönüştüğüne tanıklık etmekteyiz. Böyle bir ortamda insanlık kitlesel yeniden üretiminin gerçekleştiği günümüz sosyal medya toplumunda artık her zaman için “olumlanmanın” hüküm sürdüğü bir “beğendim toplumu”nun bağımlı bir kölesine indirgenmiştir. Yazarın da belirttiği üzere;

“Palyatif toplum aynı zamanda bir ‘beğendim’ toplumudur da. Bir beğeni çılgınlığına kapılmıştır. Her şey beğeni kazanana kadar düzleştirilir. ‘Like’ günümüzün imi, hatta ağrı kesicisidir. Sadece sosyal medyaya değil, kültürün bütün alanlarına hâkimdir. Sadece sanat değil, bizzat hayat instagramlanabilir olmak durumundadır; yani acı verebilecek keskin kenarlar, uçlar, çatışmalar, çelişkiler giderilmiş olmalıdır. Acının arındırıcı olduğu unutulur. Acı katartik bir etki gösterir. Beğeni kültürü katharsis imkânından yoksundur. Bu da insanların beğeni kültürünün yüzeyi altında biriken olumluluk cürufunda boğulmasına yol açar” (Han, 2023: 15).

Byung-Chul Han’ın eserinin elbette ki çok katmanlı bir düşünce dizgesinden beslendiğini belirtmek gerekir. Yine de bura da eserde göze çarpan iki belirgin temellendirme biçiminin, ilkinin felsefi, ikincisinin sosyolojik düzeyde karşımıza çıktığını söyleyebiliriz. Byung-Chul Han son derece çarpıcı bir yorumlamayla günümüz palyatif toplumunu felsefi anlamda Friedrich Nietzsche’nin kehanetimsi fikirlerinde temellendirdiğini görmekteyiz. “…Mutluluğu keşfettik - der son insanlar ve gözlerini kırpıştırırlar” (Nietzsche’den aktaran Han, 2023: 65). Kalıcı olmayan bir tedavinin mutluluk getirdiği ve beğenilme hissinin bu mutluluğu artırdığına inanan dijital âlemin “son insanlar”ı için Nietzsche’nin fikirlerinin acaba ne gibi uyarıcı etkilerinden söz edebiliriz? Muhtemelen tüm değerlerin kendi öz değerlerinden çok daha hızlıca uzaklaştığı böylesi bir âlemde bir düşünümselliğin, sorgulamanın olmasını beklemek imkansız görünüyor.

İkinci olarak sosyolojik düzeyde Franfurt Okulu’nun fikirlerinin Byung-Chul Han’ın eserinde belirgin biçimde yeniden yorumlandığını görmekteyiz. Yazarın özellikle Adorno’nun sanatsal yorumunun güçlü bir biçimde etkisinde kaldığını görüyoruz. Yazara göre “Ürpermekten âciz bir bilinç, şeyleşmiş bir bilinçtir…Her tür acıyı yadsıyan bir hayat şeyleşmiş bir hayattır” (Han, 2023: 17). Dolayısıyla acıdan tamamen arındırılmış palyatifleşmiş toplumsal hayatın nihayetinde insanın potansiyel muhalefetinin, sorgulama yetisinin, kendi hayatı üzerine düşünme becerisinin yıkıma uğratıldığı metalaşmış bir düzene tekabül eder. Zira “Palyatif toplum bir olumluluk toplumudur…Düşman olarak öteki ortadan kaldırılır (Han, 2023: 28).

Günümüz dünyasının giderek acısız ve sızısız bir yaşam vaadiyle düşünsel anlamda derinlikten yoksunlaştığını; zoraki, otoriterleşmiş bir “beğendim toplumu”nun baskısıyla şekillendiğini ve palyatifleşmiş bir toplumsal yaşamın insanlığı postmodern bir totalitarizme ve otoriteryanizme razı hale getirdiğini söyleyebiliriz. Kanaatimce Han’ın eserini sosyolojik açıdan dikkate değer kılan şey de bu olsa gerektir. Daha özel bağlamda Han’ın eseri, günümüzde etkisini giderek artıran sosyal medya ağlarının otoriter kişilik ve ilişki kalıplarını nasıl yeniden ürettiğine dair bize derinlikli bir fikir sunmaktadır. Zira günümüzde kültür endüstrisinin başlangıçtaki araçları olan reklam ve propagandanın yeni medya platformlarındaki (Facebook, Instagram, Tiktok gibi) görünümlerine bakıldığı vakit insanların küresel çapta dijital açıdan yönlendirilmiş bir “beğeni” (like) kalıbının içine hapsedildiğini görmekteyiz. Bu bakımdan hayal gücünün, derinliğin, eleştirinin, başkalığın, kendilik gibi unsurların ortadan kaldırıldığı, aynılaşmanın yol açtığı yeni otoriter-totaliter kişilik ve ilişki biçimlerinin varlığından söz edebiliriz. Söz konusu eser aynı zamanda pandeminin yol açtığı “sosyal mesafe” olgusunun empati duygusunu yok etmesi (Han, 2023: 62) gibi küresel problemlere de eleştirel bir bakış yöneltmektedir.

Netice itibariyle Byung-Chul Han’ın Palyatif Toplum adlı eserinin “eleştirel psikoloji”, “beden sosyolojisi”, “fenomenolojik yaklaşımlar” ile bağlantılı bazı tartışmaları içerdiğini ve sosyolojik açıdan Frankfurt Okulu’nun kültür endüstrisi tartışmasının postmodern görünümlerini yeniden yorumlamasıyla, ilgili literatüre derinlikli bir katkı sunduğunu söyleyebiliriz.

Kaynakça

Han, Byung-Chul (2023). Palyatif Toplum (Çev: Haluk Barışcan). İstanbul: Metis Yayınları.

[*]Değerlendirmeyi Yapan Hamit Ölçer, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Sosyoloji Bölümü, Doktora Öğrencisi.