Türkiye’de İkili Öğretim Sorunu

Fikir Yazıları - Selçuk Var

Türkiye’de İkili Öğretim Sorunu

Türkiye 1950’li yıllardan sonra köylerden şehirlere yaşanılan göç nedeniyle eğitim altyapısı konusunda zorluklar yaşamıştır. Nüfusun kalabalık olmasından dolayı derslik ihtiyacının ve okul ihtiyacının karşılanması için ekonomik olarak ciddi bir kaynağa ihtiyaç duyulmuştur. İlkokullarda % 100 okullaşma, 1983-1984 öğretim yılında gerçekleştirilmiş ancak ikili öğretim 2020 yılına kadar devam etmiştir. 2002-2003 arası %57.13 olan ikili öğretim oranı, 2017-2018 döneminde %43.04’e gerilemiştir. Bunun nedeni ikili öğretim ortaya çıktığından bu yana sorun olarak görülüp sorunun ortadan kaldırılması için derslik ve okul yapımına hız verilmiştir. Gayri Safi Milli Hasıladan eğitime ayrılan pay arttıkça ikili öğretim oranı yıllara göre düşmeye başlamıştır. MEB’in 2023 Eğitim Vizyonunda “İkili eğitim tümüyle kaldırılacaktır” şeklinde bir hedefi bulunmaktadır. Bu hedef doğrultusunda önümüzdeki dönemde ikili öğretimin tümüyle kaldırılmak üzere yatırımlar yapılacağı söylenilebilir. MEB’in bu hedefi 2012 yılından bu yana bütün stratejik planlarında da bulunmaktadır. Dolayısıyla ikili öğretimin ortaya çıkışı eğitimin dışında gelişen ekonomik ve sosyolojik gelişmelere bağlı olduğu gibi çözümde yine bu alanlarda ki sorunların çözümü ile mümkündür.

İkili öğretimin normal öğretime göre birçok olumsuz yönü bulunmaktadır. İkili öğretim yöneticilerin fazla çalışma süreleri ve okulun kalabalık olmasından dolayı azda olsa tükenmişlik yaşadıklarını söylenebilir. Okul yöneticileri ekonomik olarak da normal öğretim yapan okul yöneticilerine göre dezavantajlı olduğu anlaşılmaktadır. İkili öğretim yapan okulların çok erken ve çok geç kapanması nedeniyle öğrenciler ve öğretmenler bu süreçten olumsuz etkilenmektedirler. Bu sorunun çözümü olarak yöneticilerin dönüşümlü ya da nöbetleşerek görevlerini yapmaları sağlanabilir. Ayrıca ekonomik olarak ikili öğretim yapan okullarda görev yapan yöneticilerin ek ders ödemeleri iyileştirilerek ayrıcalık tanınabilir.

İkili öğretim yapan okullarda öğrencilerin sabah kahvaltı yapamaması ve teneffüs sürelerinin kısa olması nedeniyle sağlıklı beslenememesi, öğrencinin okulda az kalması, eğitimin sıkıştırılmış olması, derslere karşı motivasyonun düşük olması gibi birçok sorunla karşılaşılmaktadır. Öğretmenler ise teneffüs sürelerinin kısa olması nedeniyle fizyolojik olarak hazır olmadan derse başlamasından dolayı öğretmenlerin verimliliğinin düştüğü söylenebilir. Okul servisleri de ikili öğretimde sorunlar yaşamaktadır. Servisler sabahçı öğrencileri bırakıp hemen öğlenci öğrencileri almak zorundadır. Bu nedenle öğrencilerin servislere fazla sayıda bindirilmesi gibi sorunlarla da karşılaşılmaktadır. İkili öğretim kısacası okulun bütün paydaşlarını olumsuz etkilemesi nedeniyle istenilen bir öğretim şekli değildir. Ancak ikili öğretimin öğrencilerin okul dışında sosyal etkinlik yapabilmesi için zamanı olması, öğretmenlerin ders için bir sonraki güne hazırlık yapabilmesi gibi avantajları yönleri de bulunmaktadır. Her ne kadar avantajlı yönleri bulunsa da olumsuz yönleri daha fazladır. İkili öğretimde sabahları çok erken derse başlama, akşamları çok geç çıkma, sorunların genelinin ana sebebini oluşturmaktadır. Beslenme sorununun çözümü için ilk dersin sonunda ki teneffüs süresi 15 dakikaya çıkarılabilir. Bazı etkinlik ya da seçmeli derslerin süresi 35 dakikaya indirilerek teneffüs sürelerinin uzatılmasında esneklik oluşturulabilir.

Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Vizyonu 2023’te yer alan hedef doğrultusunda 2019-2020 yıllarında öğrencilerin daha çok sosyalleşmeleri ve beceri kazanmaları için 40 dakika ders 40 dakika teneffüs pilot uygulamalarını gerçekleştirmiştir. Bu uygulama ancak öğrenci sayısı az olan normal öğretim yapan okullarda uygulanabildiği söylenebilir. Bu uygulama ikili öğretimde zaman problemi ve teneffüs sürelerinde değişiklik yapmanın çok zor olması nedeniyle uygulanması mümkün görünmemektedir. Zaman problemin ortadan kalkması için sınıf mevcutlarının düşürülmesi, derslik sayısının arttırılması gerekmektedir. Bu nedenle Milli Eğitim Bakanlığı’na GSMH’den daha fazla kaynak ayrılarak okul, derslik ve alt yapı yatırımlarına hız verilmesi gerekmektedir.