OFSAYT OSMAN MIYIZ YOKSA GREGOR SAMSA MI?

Bilimsel Makaleler - “Bu da mı gol değil?” Bu sözler, Sadri Alışık’ın “Şaka ile Karışık” filminde canlandırdığı Ofsayt Osman’ın en ünlü repliğidir. Bu soru, filmin sonunda cevaplanır: “Gol, gol, gol!”

OFSAYT OSMAN MIYIZ YOKSA GREGOR SAMSA MI?

 

“Bu da mı gol değil?”

Bu sözler, Sadri Alışık’ın “Şaka ile Karışık” filminde canlandırdığı Ofsayt Osman’ın en ünlü repliğidir. Bu soru, filmin sonunda cevaplanır: “Gol, gol, gol!”

Ofsayt Osman’ın yaşantısı, finalde değerinin iyice anlaşılması içinfilmin başından itibaren, bir anlatıcı (Hulusi Kentmen)ve lazım görüldüğü üzereher sahnede ofsayt Osman’ın kendisi tarafından anlatılır. Hulusi Kentmen, filmin başında üstlendiği anlatıcı rolüyle sanki bizi bir masala davet eder.

Ofsayt Osman, bize İstanbul’un varoşlarında büyüyen, oralarda yaşayan, okuryazar olmayan; var olma nedenselliğini “Bu da mı gol değil?” sorusuna cevap aramakla geçiren ve bir gün ofsayttan kurtulup gole ulaşacağını bilen bir konumda sunulur. Bu konuma, modernlik ulaşmamıştır; ev bark, yeme içme ve diğer hayati sorunlar her daim geçici sorunlardır.

Kahramanımız, herkesin arasında ama herkesten oldukça uzaktadır. Çevresini terk etmesi mümkün değildir, bu çevrenin nerede sabah, orada akşamcısıdır. Başka bir çevrede bu şekilde kalması mümkün değildir, sadece bu çevrede kendisidir ve herhangi bir yerleşik sistemin dayatmasından da bu şekilde korunmaktadır.

Yetenekleri yoktur, dönüp bakılmayan, yanından geçip gidilen, fark edildiğinde alay edilen, yaptığı herhangi bir olumlu işte “kahramanın payı”na düşeni alamayandır. Mülk kavramının, maddi şeyleri sahiplenme olgusunun uzağındadır ama sunulan ikramları da kullanmasını bilir. Kendisine sunulan anlaşmalı krediyle güzel bir köşke yerleşir, altına güzel bir araba çeker. Para için ayağına gelen güzel kadınla (Ajda Pekkan) gönül eğlendirir. Bu hâliyle Ofsayt Osman’ın yolu, bir tarikat ehlinin gelişimini çağrıştırır:

Önüne çıkanları mı kabul edecek yoksa “hidayet”emi erecek? 

Bu durum bize filmin konusunun içle dışın savaşıolduğunu gösterir. Fakat Ofsayt Osman, nefsini terbiyeyle meşgul değildir, o kendisini gerçekleştirme ve kabul görme uğraşısındadır. Bu uğraşta, çevrenin baskısını, yani geleneği, her daim baş tacı eder. Çünkü ofsaytın gole dönüşmesi durumunda, golün kabul edilmesi çevresine, bu toplumsal jüriye bağlıdır. Jüri, yüz yüze iletişimi yeğler. Jürinin onaylaması veya reddiyesi tamamen insanidir, resmi bir hükümle işi yoktur. Bu da Ofsayt Osman için yeterlidir lakin ofsaytın gole dönüşüp daha anlamlı olması içinfilmin sonunda resmi makamdaki hâkim ortaya çıkar. Hâkim bu hâliyle, masal kahramanın yolculuğunda bir nevi padişahın yerini almıştır.

Filmin sonunda Ofsayt Osman, hayatının golünü atmıştır ve mutludur. Golün kabul görmesi, kişiliğinin onaylanması, onun insan kalabilmesiyle mümkün olmuştur. Halbuki son aşamaya gelene kadar, Ofsayt Osman her defasında bir metamorfoza uğrama ihtimaliyle karşı karşıyadır. Bu hâliyle, Kafka’nın anıtvari eseri Dönüşüm (Başkalaşım – Metamorfoz)’deki GregorSamsa’yle örtüşür ve Gregor Samsa’dan insan kalabilme yönüyle ayrılır.

Biri sinemanın, diğeri edebiyatın ürünleri olan Ofsayt Osman ve Gregor Samsa metamorfoz ekseninde, biri kendisi kalabilen, diğeri böceğe dönüşen karakterler olarak birlikteokunduğunda doğallık ile yapaylığın (modernitenin) ürünlerini bize sunar.

Gregor Samsa, Kafka tarafından bize her sahnesiyle yenik bir durumda tasvir edilir. Gregor Samsa bir sabah uyandığında kendisini yatağında böceğe dönüşmüş olarak bulur. Düşünmesi devam etse de konuşmayı kaybetmiştir. “Dil varlığın evidir.” söylemince artık insan olarak yoktur. Böceğe dönüştüğü sabah, kapıya ulaşmak için gösterdiği ve kapıya ulaştıktan sonra kapıyı açmak için gösterdiği çabası ve kafasındaki düşünceleri (hep düşünmektedir – iç diyalog) modern insanın tüm yaşadıklarının minimize edilmiş bir sahnesidir. 

Düşünceleri; iş yeri, patron, rakamlar, tahsilatlar, tren tarifesinin kalkış saatlerine dairdir. Kafası bir ajanda görevi görür. Bu kafa yapılmış, üzerinde başkalarınca, sisteme hizmet etmesi için uğraşılmış, yaratılmış bir kafadır. Bu yaratılmış kafa, kendisini taşıyan bedeni de dönüşümle başka bir beden olarak yaratmıştır.Gün sabahtan akşama yine evrilmektedir yalnız 24 saat eskiden olduğu gibi değil, sistemin dayattığı şekildedir. Tren vardır ve o trene binilmelidir, iş yeri vardır ve o iş yerine gidilmelidir. Gregor Samsa, kurulmuş bir oyuncaktır, sistemin dışına çıkamaz.“Yapmamayı tercih ederim.” aşamasını da çoktan geçmiştir. Bu geçişin farkında olmamıştır. Böcek olarak uyandığında, “Bana ne oldu?” sorusu dönüşümün ilanıdır.

Gregor Samsa, bir sistemin içinde doğmuştur.Yine beyaz perdeden başka bir örnekle kıyaslanırsaMatrix filminin kahramanı Neo ile aynı kaderi paylaşır ama Neo’nun bir seçim hakkı vardır. Neo, seçim hakkını kullanarak kendini bilir ve kendini kurtarır ama yine de sistemin bir verisi olarak kalır. Çünkü kendini bildiği dünya da bilgisayarın kendisidir.

Bir başka film kahramanı da Gregor Samsa ile yine aynı kaderi paylaşan ama o da Matrix’in kahramanı Neo gibi bir seçeneği olan Truman’dır. Truman, filmin sonunda kendisini özgür bırakacak kapıyı bulur ve kurtulur fakat Gregor Samsa, böceğe dönüştüğü sabah var gücüyle zorladığı ve böcek hâline rağmen açmakta başarılı olduğu kapıyla ümidini tümden yitirir,Platon’un mağarasından çıktığına pişman olur. İstediği dünya yoktur, kendisi de  var olan dünyaya ait değildir. Kapının açılışıyla karşı karşıya geldiği ve sonradan böceğe dönüşmesi muhtemel olan insanlar – anne ve babası ile firma temsilcisi – onun bu dönüşümünü onaylamazlar.

Açılan kapılar, bir deva olmayacaktır Gregor Samsa’ya. Her kapı, daha da kötüsüne açılacaktır. Açıl susam açıl yerine, olduğu yerde kalmak, neredeyse görünmez hâle gelmek onun en büyük desturu olacaktır. Yatak yerine, mobilyaların altını tercih edecektir. Her şey altüst olmuştur. Halbuki Gregor Samsa, bunların hiçbirini talep etmemiştir ve bir sistem olan modernitenin ister istemez, bilinçsizce ağına çekilmiştir. Sistem için elinden gelen her şeyi yapmış, okumuş ve eğitimin ona çizdiği yolda devam etmiştir. Eğitimin ve endüstri çağından meydana gelen kabın içine bile isteye, çekinmeden adım atmıştır.Kabın onu şekillendirmesinden hiçbir zaman haberdar olmamış ve bir dönüşüm evresinde odluğunu da hiçbir zaman aklına getirmemiştir. Onu bu hâle getiren, doğaya sokulan akıldır ama bu akıl, insanlardan aklını kullanmamasını da istemiştir. Batı’nın kiliseden kurtulurken araçsallaştırıldığı akıl, sanayi devrimi ve modernleşmeyleGregor Samsa üzerinden kendini de yok saymıştır.

Doğanın hem güzelliğiyle hem de iğretiliğiyle biçimlendirdiği doğa insanı,yerinicambaza bırakmıştır. Bu cambaz ipin üzerinde yürümektedir; her şeyi dakiktir, kağıtlar üzerine yazılmış, sorumluluklarla baş etmek zorundadır. Tarladan otu kaldırmak gibi yorucu ama sade bir işi bırakarak kağıt üzerindeki borçları temizleme işine girişmiştir. Tarladaki otlar, tehdit etmezken, kağıt her defasında Gregor Samsa’nın üstünde Demokles’in kılıcı gibi sallanmaktadır. Gregor Samsa, sistem gereği her şeyi kafasındaki ajandayla halletmektedir. Ajandanın aşırı kullanılması, Gregor Samsa’nın şahsında ipin kopmasına sebep olur. İp kopar ve Gregor Samsa, sistemin hatalı bir ürünü olan böcek olarak ortaya çıkar. Böcek olarak ortaya çıktığı mekânın ev olması, modern insanın yalnızlığına bir göndermedir. Yalnızlık, kafacadır. Yoksa Gregor Samsa’nın bir ailesi vardır. Zaten dönüşümü sağlayan da kafanın yalnızlığı ile bu yalnızlığın sistemin düşünceleriyle birleşip, bedeni reddetmesine dayanır. Gregor Samsa’yı insan olmadan böcek olmaya iten güç; zihnin, insan bedenini reddetmesidir. Ev, dönüşümiçin ana rahmi görevini yerine getiren ve böceği şekillendiren son kaptır.Gregor Samsa yapıp ettiklerine dair düşünce jimnastiğini evinde yapmaktadır. Düşünceleri, bedenini dışlamıştır ve o düşüncelerin bedende karşılığı böcek olmuştur. Tabii ki GregorSamsa bu yeni şekle;sistemi çatlatarak, sistemi kırarak, sistemi parçalayarak, sistemi un ufak ederek dönüşmemiştir, sistem olduğu gibi durmaktadır.

Firma temsilcisi onu böcek olarak gördükten sonra evden kaçar adım uzaklaşmıştır (Bu, insanın kendi gerçekliğinden dekaçıştır.).Firma temsilcisi kaçışıyla, kendisinin de bir cambaza dönüştürüldüğü işine – patrona – gidecektir. Patron için sorun yoktur, hatalı olan bu dönüşmüş insan yerine bu hatadan arındırılmış başka bir insan bulacaktır. Sistemin bu şekilde işleyişi bize gösterir ki sistem, eğitimden geçirdiği ve kafasına bir ajanda yerleştirdiği insanları böceğe dönüştürmektedir ama bu hatalıdır. Sistem, böceğe dönüşmüş ama insan bedeninde hala insan olan insansılar sunmalıdır piyasaya.

Firma temsilcisi Gregor Samsa’yı daha olayın olduğu sabah ziyaret etmiştir çünkü otomat haldeki çalışan işe gelmemiştir. Ziyareti insani bir tutum olarak okumak yanlıştır. Firma temsilcisi, otomatın neden günlük rutin işini yapmadığını,bozuk olup olmadığını, çalışıp çalışmadığını kontrole gelmiştir. Aslında bu kontrol, sistemin patronlarca henüz istenen seviyeye ulaşmadığını da gösterir, patronun her daim çalışanını kontrol etmeye gereksinimduyması, sanayileşmenin ve onun altında otomatlaşacak işçinin gelişimini tamamlamadığını göstermektedir. Gregor Samsa sistemin arızasıdır. İnsani olarak okunursa“Bir şeyleryanlış gidiyor”un sanayi toplumuna ve moderniteyeuyarısıdır.

Hem Ofsayt Osman hem de Gregor Samsa, insan kalabilmenin sınavını vermişlerdir. Ofsayt Osman rintliğiyle ve bir sistem tarafından kuşatılmamış olarak kendini kurtarır ve bu kurtarılmış kişiliği de hem toplumsal jüriye hem de resmi makamlara tasdik ettirir.

Gregor Samsa’da, Ofsayt Osman’da görülen rintlik yoktur ve hiç gelişmemiştir de. Kafka, Gregor Samsa’nın şahsında, insan kalabilmenin çaresizliğini elma alegorisini de işin içine katarak âdemoğlunun macerasını net bir şekilde dramatize etmeye çalışmış, etmiştir de. Gregor Samsa böcek olarak öldüğünde, sırtında çürük bir elma vardır.

Bir okuyucu ve bir izleyici olarak şimdi şunu düşünebiliriz:

Ofsayt Osman mıyız yoksa Gregor Samsa mı?

Kim bilir, belki de ikisi de bizde var. Biri diğerinden eksik ya da fazla veya her ikisi de eşit olarak...

Öyleyse, bazen insanız, bazen de…