İslam Felsefesi ve İbn Sînâ Üzerinden Evrensel Bir Felsefe Tarihi Yazılabilir mi?

İlahiyat-Teoloji - Doç. Dr. Muhammet Özdemir

İslam Felsefesi ve İbn Sînâ Üzerinden Evrensel Bir Felsefe Tarihi Yazılabilir mi?

Türkiye’de çeşitli felsefi ekol denemeleri olmakla birlikte bunlar üç önemli handikap nedeniyle önce yurt içinde sonra uluslararası seviyede evrenselleşme sorunu yaşayabilmektedirler. Bu nedenle Türkçede felsefe yapılamıyormuş gibi olumsuz bir izlenim mevcut olabilmektedir. Oysa Türkçede pekâlâ felsefe yapılmaya çalışılmaktadır ve bireysel seviyede iyi örnekler de mevcuttur. Fakat toplumsallaşamadıkça ve evrenselleşemedikçe bunlar gerçek seviyede sistematik felsefe kabul edilemeyeceklerdir. Birinci handikap, Türkçede bireysel seviyede yapılmaya çalışılan felsefi faaliyetlerin kurumsal anlamda belirli kişilerin statü ve etkinlikleri dışında toplumun meselelerine gerçek anlamda açılamamasıdır. İkinci ve daha önemli bir handikap, felsefenin birbirinden farklı gelenek, tarih, coğrafya ve toplumsal deneyimleri kapsayabilecek nitelikte ve çapta tanımlanmamış oluşudur. Üçüncü bir handikap, esas itibariyle Ortaçağda Müslüman toplumlarda icra edilmiş felsefi ve bilimsel faaliyetlerin toplamı olan İslam felsefesinin evrensel bir felsefe tarihyazımı denemesi içinde konumlandırılamamış olmasıdır.

Ben bu handikapları ve Türkçe felsefenin içerisinde bulunduğu açmazları aşabilmek üzere, Türkiye’deki felsefe araştırmacılarının sağladığı imkânları da kullanarak bir İslâm filozofunu çağdaş seviyede evrenselleştirmeyi deneyen kısa hacimli bir kitap kaleme aldım. Burada öncelikle Türkiye’deki bütün felsefe araştırmacılarına ve özellikle İslam felsefesi uzmanlarına teşekkür etmem gerekmektedir. Çünkü felsefi faaliyet büyük ölçüde araştırmacıların müzakere ve tartışma deneyimlerinin neticesinde ilerleyebilmektedir. “Ortaçağ İslam Felsefesi ve Çağdaş Batı Felsefesi Analizinden Hareketle Yeniden İbn Sînâ” adıyla Mana Yayınlarından 2023 yılı Mayıs ayında yayınlanmış olan kitabımda; önce felsefe ve filozof kavramlarını evrensel bir felsefi kavrayışı mümkün kılabilecek seviyede tanımladım, sonra filozof kavramını felsefe yapma tarzları bakımından filozofların sosyal ve ekonomik koşullarıyla yeniden temellendirip sınıfladım, ardından İslam felsefesinin felsefe ve din açısından özel konumunu netleştirdim ve nihayet İbn Sînâ felsefesini çağdaş pragmatizm, postmodernizm ve post-kolonyalizm çerçevesinde anlamlandırmaya çalıştım. Bu dört yeni işlemde; önce felsefe, kavramlar ile olgusal deneyimler arasındaki anlam ilişkilerinin sistematik analizi ve filozof da bunu kendi sosyal ekonomik rolünde yapan kişi oldu. İkinci olarak filozof, sistem filozofu, yorumcu filozof ve eleştirmen filozof olmak üzere üçe ayrıldı. Bu ayrımın temelinde filozofların kişisel gelişim koşulları ve yaşadıkları toplumda edindikleri rol belirleyici oldu. Eleştirmen filozof insanı tartışmaya açarak felsefe, bilim ve yaşamı güncelleme talebinde bulunan kişiydi. Sistem filozofu ona cevap verirken yeni bir nedensellik getiren ve yaşamı yeniden anlamlandıran kişi oldu. Yorumcu filozof ise sistem filozofunun eksiklerini gidermeye çalışan ve bunun için yeni eleştiri ve gereksinimleri göz önünde bulunduran kişi oldu. Felsefe tarihinin az bir kısmında eleştirmenler ve sistemcilerle karşılaşırken çoğunluk yorumcular olarak öne çıkmaktadırlar. Bu sınıflamada İbn Sînâ sistem filozofu olarak işlendi. Aristoteles ve René Descartes’ın arasında İbn Sînâ tarihin gördüğü en büyük üç sistem filozofundan biridir. İslam felsefesi, modern ve çağdaş felsefi öznelerin bugünlerine bağlanan Batılı canlı bir tarihte bulunmamakla birlikte insanlığın ortak bugününe bağlanan evrensel felsefe tarihinde bir dönemin etkin felsefesi oldu. Onun bugüne bağlanan canlı tarihi Kıta Avrupası ile Anglosakson felsefeler arasında bir iletişim zemini oluşturmaktadır. Çünkü pragmatizmin içerdiği yeni-nominalizm ve deneyimcilik, akılcılık ve deneyciliğin kavramlar ve deneyimler arasındaki değişkenliklerine yaslanmaktadır. Postmodernizmin akılcılık eleştirisi ve özneye sahip çıkması buna dönmektedir. İslam felsefesi İbn Sînâ’nın sezgi kavramı ve Gazâlî’nin tümdengelim eleştirisi ve iktisadi deneyimciliğiyle tam bu ikisi gibi yenilenmenin önünü açmaktadır. Böylece İslam Ortaçağındaki felsefi etkinlik, filozofların toplumun ihtiyaçlarına göre paylaştıkları rollerle bütüncül bir çerçevede anlamlandırılmış oldu.

İslam felsefesi ve İbn Sînâ’ya dair kitabımda bu yeniliklerin dışında filozofun yaşamına, etkilendiği isimlere ve etkilediği isimlere, temel kavramlarına ve eserlerine kısaca yer verdim. Çünkü bu bilgileri içeren pek çok nitelikli kitap hem uluslararası literatürde hem de Türkçede bulunabilir. İbn Sînâ etkili bir filozof olmasaydı, hem İran geleneği hem de Anadolu geleneği, Bağdat geleneği ve Endülüs geleneği onun üzerinden devam etmezlerdi. Bu takdirde örneğin Martin Heidegger de Sein und Zeit (Being and Time/Mevcudiyet ve Zaman) adlı kitabının ikinci bölümünde İbn Sînâ’yı bizzat adını anarak hatırlatmazdı. Felsefe tarihi, filozofların birbirleriyle diyalog kurdukları, müzakere ve tartışma yaptıkları ve sonra birbirlerinden alırken kimi zaman kendi deneyimlerini konuşturmaya çalıştıkları bir kavramsal analizler tarihidir. Orada Fârâbî’nin belirttiği sistem kurmaya çalışanlarla bozmaya çalışanlar arasında bir mücadele vardır elbette. Francis Bacon’ın belirttiği sosyoekonomik detaylar ve Charles Sanders Peirce’in sözünü ettiği deneyimler kesinlikle etkilidir. Kitap boyunca bu üç filozofun görüşlerine özellikle dayandım. Bununla birlikte felsefe tarihi aynı zamanda tarihsiz ve ekonomisiz buluşmaların da dünyasıdır. Ben İbn Sînâ’yı yazarken diğer bütün filozofların da görüş ve analizlerine danışıyorum.

Felsefenin toplumsallığı gerçek deneyimleri kavramsal seviyede tartışabilmesi ve insanların pratik sorunlarına çözüm getirebilmesiyle doğru orantılıdır. İslam felsefesi ve İbn Sînâ’yı bu çerçevenin içerisine alırken Türkçedeki felsefeyi günlük yaşama adapte edebilmek için kitabımda insana ve deneyime özellikle yer verdim. Deneyim, akıl, tarih ve dilden daha kapsayıcı ve felsefeye yakışan bir kavramdır. Akıl, tarih ve dil ancak deneyimle birlikte vardır ve onun dışında kesinlikle ezberden ibaret kalmaktadırlar. Türkçedeki felsefenin yolu da bu olmalıdır: Deneyimlere dayalı gerçekçi felsefe!

Mana Yayınlarından aldığım izinle ve kendilerine çok teşekkür ederek; kitabımın e-kitap içeriğini sizler açısından ücretsiz ulaşılabilir kılmak istedim. Her felsefe kitabı okunmak ve karşılıklı bir diyalog için kaleme alınmalıdır. Academia.edu adresinden aşağıya verdiğim linkten[1] ve researchgate.net adresinden aşağıya verdiğim linkten[2] Yeniden İbn Sînâ adlı kitabımın 128 sayfalık içeriğine ulaşabilirsiniz. Keyifle okumanızı ve kendi deneyimleriniz açısından değerlendirmenizi dilerim. Bugüne bağlanmayan hiçbir tarihsel deneyim en azından yaşayanlar için gerçekte var değildir! Onu zoraki ve söylemde var etmek yerine onun bugüne gerçekten bağlanmış canlılığının izini sürmek gerekir.

[1]https://www.academia.edu/107304718/Orta%C3%A7a%C4%9F_%C4%B0sl%C3%A2m_Felsefesi_ve_%C3%87a%C4%9Fda%C5%9F_Bat%C4%B1_Felsefesi_Analizinden_Hareketle_YEN%C4%B0DEN_%C4%B0BN_S%C3%8EN%C3%82

[2]https://www.researchgate.net/publication/374223599_Ortacag_Islam_Felsefesi_ve_Cagdas_Bati_Felsefesi_Analizinden_Hareketle_YENIDEN_IBN_SINA