KARMA SPİRİTÜELLİK BİÇİMLERİYLE SOSYAL MEDYANIN DİNDAR YOGİLERİ
Bir önyargı olarak kurumsal bir dine tabi olan/inanan bir kişinin başka dinlerin ritüellerinden uzak duracağı/durması gerektiği düşünülür. Yoga, meditasyon, reiki gibi kaynağını genellikle Hint alt kıtasında yer alan dinlerden alan çeşitli ritüeller, kurumsal dinden uzaklaşan kişilerin “dini” ihtiyaçlarını gidermek için yöneldikleri birtakım uygulamalar olarak görülür. Ancak son yıllarda sosyal medya içinde dindar kişilerinde bu tür ritüellere yöneldiği hatta daha da ileri giderek bu ritüellerin öğreticisi konumuna geldikleri gözlenmektedir. Birçok kişi gibi dindar kişiler, bir anlam dünyasına tekabül ettiği düşünülen bireysel ya da kolektif spiritüel ritüellerin peşinden koşarken, küresel arenaya dönüşen sosyal medyada ortaya çıkan ve her geçen gün büyüyen bir “spiritüel semboller pazarına” yöneliyor. Belli bir teknolojik imkânın ürünü olan sanal mekân bu anlamda kamusal ve özel alanlarda yapılan ritüellerin, dini pratiklerin ve inanma biçimlerinin sentezi için kişilere bir vasat sunar. Spiritüel anlam dünyasını oluşturan ritüellerin ortaya çıkması ve tanınması yeni bir fenomen olmasa da küresel “din pazarında” kendini geniş kitlelere tanıtmasında sanal mekânın bu anlamda rolü büyüktür. Ancak kurumsal bir dinin ibadet ve ritüelleri varken bir dindar neden başka arayışlar içine giriyor? Bu sorunun cevabını aramak için, içinde bizzat yogi de olan bir gurup kişiyle çeşitli görüşmeler gerçekleştirdim. Sonucu şu şekilde özetleyebiliriz:
Spiritüel anlam arayışlarını “aktif bireysel bir yolculuk” olarak görebiliriz. Bu tür eğilimlere yönelen kişiler, elde ettikleri sembollerden, öğretilerden ve uygulamalardan bazılarını kendi anlam dünyalarını oluşturmak için seçerek bunları işlevsel olarak kullanır. Bu ritüeller katılımcılar tarafından “dini” olmaktan çok, kişisel hayatı destekleyen yardımcı unsurlardır. Spiritüellik genellikle, dindarlar için kendi kurumsal dini anlayışlarına bir alternatif olarak değil, ruhsal ve bedensel iyi oluşun farklı küresel tecrübesi olarak görülür. Bir katılımcının “Allah’ı inkâr etmedikten sonra her türlü spiritüel ritüel tecrübe edilebilir” sözü, farklı spiritüel anlam dünyasını tecrübe etmek isteyenlere geniş bir yer açar. Katılımcıların birçoğunun kişisel yaşam tecrübelerinde dini bir gurup ya da kurumsal dinle olan olumsuz temasları ya da bireysel olarak yaşadıkları boşanma, depresyon gibi sıkıntıların onları bu tür spiritüel eğilimlere yönelttiği söylenebilir. Katılımcılar, yeni bir hayata başlamak veya var olan ruhsal ya da bedensel sıkıntılardan kurtulmak için “yüksek enerji”, “kozmik bilinç”, “insan potansiyelinin tam olarak harekete geçirilmesi” şeklindeki söylemlerle yoga, meditasyon, biyoenerji, theta healing (bir tür kazma tekniği), reiki gibi ritüellere yönelir. Bu kişilerden ahlaki ve manevi değerler hususunda tamamen kişisel kararlarını vermeyi seçenler olduğu gibi, spiritüel ritüelleri ve anlam dünyalarını kurumsal dinin bazı uygulama biçimleriyle eklektik bir şekilde harmanlayarak spiritüel tecrübe biçimlerini meşrulaştırma yoluna gidenler de vardır. Spiritüel ritüellere yönelen dindarların, geleneksel normları eleştirme, her türlü geleneksel sosyal ağlarla zayıf irtibat kurma ve bunun yol açtığı bireyselleşme, liberal siyasi görüşlere sahip olma ve orta gelir gurubuna mensup olma gibi ortak özelliklere sahip oldukları söylenebilir[1]. Muhtemelen pasif bir tüketici veya cemaat mensubu kişiler, marka, medya ya da dini alanlarda giderek daha aktif bir katılımcı olur. Bireyin bu bağlamda spiritüel olanla kurduğu ilişki biçimi, kurumsal bir din tarafından ikame edilen kutsalla kurduğu ilişki üzerinden bakıldığında, geleneksel bir dindarlık halinin taleplerinden ayrışır. Öyle ki, din ve spiritüel anlam dünyaları dikotomik bir görünüm arz etmez. Farklı kültürlerden harmanlanan spiritüel pratikleri deneyimleyen bir kişi inanç formları arasında bir zıtlıktan ziyade birlik görme eğiliminde olacaktır. Çeşitli spiritüel ritüellerle dinin ortaya koyduğu inanç biçimleri aynı rasyonel düzlemde bir kişinin anlam dünyasını oluşturabilir. Diğer taraftan, sınırlarını kendi bireyselliği üzerinden çizdiği inanç biçimlerinin veya dinselliğin kişinin kendi yaşam öyküsüne eklemlemesi bir problem olmaktan çok kişi için arzulanan bir durumdur.
Bu bireyselleşmeden nasibini almak isteyen dindar kadınların yeni sosyal yapı içinde var olma çabaları ve bu çabaların şekli, sıklıkla dindarların değişim yönünü tayin etmek için gündeme getirilmiştir. Dindar kadınlar bu anlamda hem kendilerini “öteki” ilan edenler ile hem de içinden çıktıkları muhafazakâr sosyal yapı tarafından yöneltilen eleştirilerle sıklıkla mücadele etmek zorunda kalmıştır. Orta sınıf dindar kadınların yeni sayılabilecek sosyal konumları içinde söylem üretme çabalarına en büyük dayanağın feminist jargon olduğu söylenebilir. Spiritüel arayışlar ile doğa ve kadın söyleminin paralellik arz eden görünümü, bu anlamda, bir rastlantı değildir. Bu tür eğilimlere yönelen kişiler, elde ettikleri sembollerden, öğretilerden ve uygulamalardan bazılarını kendi anlam dünyalarını oluşturmak için seçerek işlevsel olarak kullanır. Bu ritüeller katılımcılar tarafından “dini” olmaktan çok, kişisel hayatı destekleyen yardımcı unsurlardır. Spiritüel ritüellerin, sanal mekân üzerinden, dindarlar tarafından tecrübe edilişi günümüzde yeni ancak bir o kadar da hızlı bir şekilde dindarlar arasında popüler hale gelen bir konudur.
[1] Bu veriler “Toplumsal Değişme ve Din” başlıklı kitap çalışmasında yayınlanan “Sanal Mekânda Karma Spiritüellik Biçimleri: Formal Dindarlığın Değişimi Sorunu” başlıklı çalışmamdan alınmıştır.