Birinci Sınıfta Var Ancak On İkinci Sınıfta Yoklar

Eğitim Bilimleri - Alaaddin Dinçer

Birinci Sınıfta Var Ancak On İkinci Sınıfta Yoklar

Devamsızlık, sınıf tekrarı ve okul terkleri sorunu, eğitimin sorunları arasında çok önemli bir yer tutmakta. Bu konuda değişik rakamlar ifade edilse de en doğru verilere MEB İstatistikleri üzerinden ulaşılabilmekte. MEB İstatistiklerine göre 2011-2012 eğitim öğretim yılında ilkokul 1.sınıfa kaydı yapılan 1 milyon 404 bin 857 çocuktan, 2021-2022 yılına gelindiğinde 1 milyon 62 bin 976’sı 12. sınıfa kadar yükselebilme başarısını göstermekte, 341 bin 881 (%24,34) çocuk ise 12. sınıfa ulaşma olanağı bulamamakta. Bu yazı, MEB’in 2011-2012 yılı istatistikleri ile 2021-2022 İstatistikleri üzerinden ilkokula başlamasına rağmen 12. sınıfa kadar eğitimlerini devam ettiremeyen çocukların sayısal olarak karşılaştırmalı analizine ve nedenlerine odaklanmakta. Devamsızlık, sınıf tekrarı ve okul terkleri sorunu pek çok nedene bağlı olarak yaşanabilmektedir. Biz bu yazımızda soruna daha çok çocuk işçiliği ve anadili Türkçe olmayan çocukların yaşadığı zorluklar üzerinden bakmayı amaçlamaktayız.

Yazıda değerlendirmeye örneklem alınan iller iki grupta incelenmekte. Birinci grupta ağırlıklı olarak anadili Türkçe olmayan çocukların yaşadığı iller, ikinci grupta yoğun göç alan iller olarak bilinen ve sanayileşmenin daha çok geliştiği emekçi çocuklarının yoğun olduğu illere bakılmakta.

Yazımıza örneklem olarak aldığımız birinci gruptaki anadili Türkçe olmayan çocukların ağırlıklı olarak yaşadığı 14 ilin 2011-2012 yılı ilkokula başlama sayıları ile 2021-2022 yılı 12. sınıfta görülenlerin sayılarını karşılaştırdığımızda;Ş.Urfa, Mardin, Batman, Bitlis, Siirt, Diyarbakır, Ağrı, Muş, Van, Şırnak, Bingöl, Hakkari, Adıyaman, Iğdır illerinde 286 bin 947 çocuğun 1.sınıfta kayıtlı olduğu görülmekte. Bu çocuklardan 165 bin 136’sının 12. sınıf sayılarında görüldüğü, 121 bin 811'inin görülmediği bir sonuç karşımıza çıkmakta. Bir başka ifade ile bu 14 kentte okula başlayan çocuklardan %42,45’inin 12. sınıf sayılarında görülmediğini istatistik sonuçlarında görmek mümkün. Bu 14 il arasında 12. sınıfta görünmeyen çocukların oranı Şanlıurfa’da %59,13, Mardin’de %54,70, Iğdır’da %42,96, Siirt’te % 39,95’tir.

İkinci grupta yer alan ve hem göç alan hem de sanayileşmenin geliştiği emekçi çocuklarının yoğun olarak yaşadığı 14 il; İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Samsun, Adana, Mersin, Kayseri, Gaziantep, Konya, Antalya, Tekirdağ, Kocaeli, Zonguldak illeridir. Bu illerdeki 2011-2012 yılı ilkokula kayıt sayıları ile 2021-2022 yılı 12. sınıfta görünenlerin sayılarını karşılaştırdığımızda; 626 bin 370 çocuğun 1. sınıfa başladığı, bu çocuklardan 504 bin 538’inin 12. sınıf sayılarında görüldüğü, 121 bin 832 çocuğun ise görülmediği bir sonuçla karşılaşılmakta. Bu veriler ışığında bakıldığında söz konusu olan bu 14 ilde çocuklardan %19,45’i 12 sınıf sayılarında görülmemekte. Özellikle ikinci örneklemde ele alınan iller arasında 12. sınıfa kadar gelemeyen çocuklar Konya’da %43,23, Adana’da %38,31, Mersin’de %25,09, İstanbul’da %22,82 oranlarıyla dikkat çekmekte.

*Yorum, Öneriler ve Sonuç**

Yorum, yazımızda örneklem aldığımız 28 il aynı zamanda açık ortaöğretim öğrenci sayılarının da en yoğun olduğu illerdir. Birinci grupta yer alan 14 ilde ortaöğretim düzeyinde 225 bin 617 kişi, ikinci grupta yer alan 14 ilde ise 931 bin 7 kişi açık öğretime devam etmekte. 28 ilin toplamının oranı genel toplamın 73,89’una karşılık gelmekte. Toplam öğrenci sayısı 6 milyon 543 bin 599 olup, bu sayının içinde açık öğretim öğrenci sayısı 1 milyon 565 bin 250’dir. Birinci grupta yer alan iller hem ulusal hem de uluslararası sınavlarda listelerde alt sıralardan kurtulamayan iller olarak sürekli gündeme gelmekte.

Çocukların temel becerileri ve sağlam temelli okumayı, yazmayı, anlamayı, anlatmayı, eleştirel düşünebilmeyi öğrendiği yaş eğitimi temel eğitim dönemi olarak belirlenmiş olan 10 yaşa kadar olan dönemdir. 12.sınıfa kadar erişememe sorununun yoğun olarak görüldüğü birinci grup illerde anadili Türkçe olmayan çocukları öğrenme güçlüğü yaşadıkları, pek çok zorlukla karşılaştıkları bilinen bir gerçektir. Bu durumun öğrenme kayıplarına ve yoksulluğuna yol açtığı hazırlanan sınav sonuç raporlarında saptanmış durumda. Bu yoksulluk aynı zamanda çocuklarda özgüvenin gelişmesini engellemekte, temel öğrenme ve eğitim becerilerinin körelmesine neden olmakta. Bu durum, çocuklarda zamanla akademik anlamda yetersiz kalma, başaramama/yapamama duygusunun öne çıkarak okuldan soğumaya, kaçmaya ve okula gitmemeye yol açmakta. İkinci grup illerde ise 12. sınıfa erişememek daha çok düşük gelir gruplarında görülmekte, ekonomik yoksulluk, yaşama tutunmak ve geçim kaygısı ile eğitim masraflarındaki aşırı fiyatlanma, çocukların ebeveynleri tarafından okula gönderilmeyerek, çalışmaya yönlendirilmelerine neden olmakta. Okula ve çalışmaya gitmeyenler sokak kültürüne ya da yozlaşmaya teslim olmakta.

*Öneriler*

Öneriler bölümünde, CHP’nin Yoksulluk Dayanışma Ofisinin geliştirerek kamuoyuna açıkladığı raporda yer alan önerileri önemsemek gerekmekte. Bu öneriler,

“ *Yeni öğretim yılında Milli Eğitim Bakanlığı ve yerel yönetimler tarafından okul çağında olan ve okula kayıt olmayan/olamayan çocukların takipleri yapılmalı, okula kayıt olmama nedenleri öğrenilmeli, bu çocukların ebeveynleri desteklenmeli kayıt için ikna edilmeleri sağlanmalıdır.

*Okul kayıtlarında ne ad altında olursa olsun herhangi bir ücret alınmaması için süreçler izlenmeli gerekli tedbirler alınmalıdır.

*Okulların açıldığı günden başlayarak yıl sonuna kadar kesintisiz tüm devlet okullarında okul beslenme programları uygulanmalıdır.

*Milli Eğitim Bakanlığı Okul Sosyal Hizmeti Programı’nı uygulamaya koymalı, okul devamsızlığı yapan ve okulu terk etme riski olan çocuklar sosyal hizmet uzmaları tarafından takip edilmeli ve zaman kaybetmeden somut adımlar atılmalıdır.

*Yerel yönetimler yoksul mahallelerde çocukların ödevlerini yapacakları, kitap okuyacakları çocuk merkezleri kurmalı, ayrıca yoksul mahalellerde okul öncesi merkezler ve ücretsiz kreşler açmalıdır. Buralarda görevlendirilecek öğretmenler mutlaka lisans mezunu olmalıdır.

*Yerel yönetimler çocuklara ve ebeveynlere yönelik ücretsiz psiko-sosyal destek vermelidir.”

Ayrıca,

*Kamu okullarında açılan “özel sınıf” ya da “bedelli sınıf” diye adlandırılan sınıflarda ve bu sınıflarda görev yapan “özel öğretmen” uygulamasını okula ödenecek bedel karşılığı bir tercih olarak velilere sunmak, eğitimde fırsat eşitliği ile eğitim hakkının ihlali anlamına gelmekte. Buna kesinlikle izin vermemek gerekmekte.

*Anadili Türkçe olmayan çocuklar bir anlamda dezavantajlı çocuklardır. O nedenle bu dezavantajlı pozisyonlarını ortadan kaldıracak, pedagoji ve dil biliminin, aynı zamanda uluslararası çocuk sözleşmelerinin, çocuğun üstün yararı ilkesinin ve temel insan haklarının gerektirdiği yasal ve akademik düzenlemeler yapılarak söz konusu çocukların örgün eğitimden kopmalarının önüne geçilmelidir.

*Sınavlara hazırlık kurs merkezi adı altında açılan kurumların sayıları her geçen gün artmakta, okulun yerini almaya başlamış bulunmakta. Bu tabloyu uzaktan seyretmek, tedbir almamak yeni “paralel yapılar” oluşmasına yol vermek demektir. Varsıllara avantaj sağlayan ve eğitime eşit koşullarda erişim hakkını sakatlayan söz konusu uygulamalara dur denmelidir.

*Çocuk işçilik ve çocuk gelinler büyük bir trajedi olarak ülkenin gündeminde kalmaya devam etmekte. Bütün çocuklar sosyal güvenlik şemsiyesi altına alınarak, çocukların çocukluklarını yaşamadan emeklerinin sömürülmesine ve duygu dünyalarının örselenmesine son verilmelidir.

*Örgün eğitim yerine açık öğretimi temel bir seçenek olarak sunmak, çocukları buna teşvik edecek yaklaşımlardan kaçınmak, çevresel tehdit ve tehlikelerden korumak için olabildiğince örgün öğretim içinde tutmak gerekmektedir

*Sonuç*, şimdi toplum haklı olarak, 1. sınıfta var olup 12. sınıfa gelindiğinde yok olan bu çocuklar nerede? Dertleri ve sorunları ne? Neden okuldan uzaklaşıyorlar? Sorularını sorup, ülkeyi yönetenlerden bu sorulara yanıt bulmasını/vermesini bekliyor.. .Ne eğitimde ne de istihdam olmayan milyonlarca çocuk ve genç için ne yapılması düşünülüyor? 5 yıllık stratejik planlarda ve kalkınma planlarında ve orta vadeli ekonomik programlarda bu sorunun çözümüne dair hangi hedefler belirlenmiş? Bu ve benzeri bütün sorulara bizleri ikna edecek yanıt bulunmadıkça ve sorunlar çözülmedikçe eleştiri hakkımızı kullanmaya devam edeceğiz.