Çocukları besle(me)mek...

Fikir Yazıları - Yusuf İPEKLİ yazdı

Çocukları besle(me)mek...

Yusuf İPEKLİ
Öğrenen _emekli_ öğretmen
ipekli65@gmail.com

Dengeli beslenmeye en çok ihtiyacı olan yaş grubu çocukluk çağını içine alan gruptur. Çünkü onların sağlıklı büyümesi için vitaminlere ve proteinlere olan gereksinimleri herkesten daha fazladır.

Peki, çocuklarımız yeteri kadar beslenebiyor mu? Gelişimleri için gerekli vitamin ve proteinleri alabiliyorlar mı?

İçinde bulunduğumuz "ÇARESİZ YOKSULLUK" ortada iken yanıt belli: "HAYIR!"

Şimdi beslenme sorunu da nereden çıktı diyebilirsiniz?

Açalım!

Devlette otuz beş yıl öğretmenlik ve yöneticilik yaptıktan sonra emekli oldum. Hemen bir kaç ay sonra özel bir özel eğitim ve rehabilitasyon merkezinde çalışmaya başladım. Bu kurumda iki yıl müdürlük yaptım, yaklaşık iki yıldır da öğretmenlik yapıyorum.

Rehabilitasyon merkezi öğrencilerinin büyük çoğunluğu "ÖZEL ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ" teşhisi almış çocuklardan oluşuyor.

Bu çocuklar öncelikle çok zor öğreniyorlar. Öğrendiklerini çok çabuk unutuyorlar. Analiz yapma yetileri oldukça zayıf. Önemli bir kısmında davranış problemleri var. Kendilerini fark ettirmek için genellikle şiddet eğilimindeler. Düzensizler, ders araç gereçlerini özensiz kullanıyorlar. Sıkılganlar. Motive olmakta güçlük çekiyorlar. Derse girmek istemiyorlar, girseler bile ders yapmak istemiyorlar.

Öte yandan fiziki olarak ya çok zayıflar ya da çok şişmanlar. Kemik yapıları şişman vücutlarını taşımakta zorlanıyor.

Bu genel geçer tespitler devlet okullarının çoğunda da benzerlikler gösteriyor.

Devlette çalışırken de sık sık sınıfları ziyaret ederek sorardım: "Bu sabah kimler kahvaltı yaptı?"

Kalkan parmak sayısının seyrekliği karşısında küçük dilimi yutasın gelirdi.

Yine göz gezdirdim beslenme saatinde çocukların yiyeceklerine. Kocaman bir halk ekmeğin içindeki parmak ucu kadar peyniri görünce içim acırdı.

O yüzden finansör bulur çocuklara ayda iki üç sefer en azından toplu beslenme yaptırırdım. Bu etkinlik bazen, "Annem pişirir ben yerim, sağlıklı beslenirim..." etkinliğine dönüştürdü. Bir iki çuval portakal alır çocukların C vitamini almasına katkı yapardık.

Çalıştığım kurumda da benzer İşler yapıyoruz.

Ancak yerel olanaklarla yapılan bu etkinlikler yeterli olmuyor.

Bir yandan çocukların dengeli beslenemediklerini fark edince, öte yandan taşıma suyla değirmen dönmediğini gözlemledikçe bazen orta halli bir birey olarak yiyip içtiklerimden nefret ettiğim bile oluyor.

Öğrenme ile beslenme arasındaki ilişki hepimizin malumu. O zaman gelelim can alıcı hususa.

Dengeli beslenen çocuklar daha rahat öğrenirken, öğrendiklerini unutmazken, vücut yapıları yaş ve boylarıyla doğru orantılı iken, dikkat süreleri daha uzun, el becerileri daha gelişmiş iken; dengeli beslenemeyen çocuklar öğrenemiyor, öğrendiklerini çok çabuk unutuyor, okul devamsızlığı tavan yapıyor, vücut yapıları bozuk, dikkat süreleri oldukça kısa, sosyal değiller, yaratıcı güçleri yok denecek kadar zayıf.

Bütün bu nedenlerle aslında eğitimin en önemli sorunlarından biri de çocukları beslenmesi.

O zaman doğru soru şu olmalı: "Evde yeterli ve dengeli beslenemeyen çocukları iyi beslemek kimin görevi?"

Anladım, Türkiye Cumhuriyeti devleti Anayasa'da da ifade edildiği gibi nitelik olarak aynı zamanda sosyal bir devlet. Bu yüzden görev devletin omuzlarında. Özellikle dezavantajlı grupların sorunlarıyla ilgilenmesi gereken devlet, bu sorunları minimize etmek için imkan ve fırsatlar hazırlayıp görevini yerine getirilebiliyor mu?

Malesef hayır.

Peki devlet denilen aygıt kimdir, nerededir? Devleti kim temsil eder?

Devlet bir anlamda yasalar, kararlar, uygulamalar, bağımsız yargı, vergi, adalet, ahlak, sorumluluktur. Bütün bunları devlet adına kim yapar hükümet? Hükümet asli olan bu görevi niçin yerine getir(e)mez? Yeteri kadar kaynağa sahip olan hükümet günde bir öğün yemeği çocuklardan niye esirger?

Herhalde, "Dengeli beslenenler zeki ve akıllı olurlar. Akıllı bireyler ise sorar, sorgular, itiat etmez. Böylece bize oy da vermezler. Oysa biz bize oy versinler, muhtaç olsunlar ki onları kullanmak kolay olsun..." diye düşündüklerinden değildir.

Gerçi Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'da yazılı olduğu gibi, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti ama yaygın uygulamalar gösteriyor ki, ortada ne demokrasi var, ne laiklik kaldı, ne de hukuk...

Milli Eğitim Bakanlığı'nın işi gücü yok da çocukların besleme meselesiyle mi uğraşsın. Onlar bugün atadıklarını yarın görevden almakla meşguller. Bugün çıkardığı mevzuatı, programı yarın iptal etmekle ünlüler. Dindar ve kindar nesil yetiştirmek varken kim takar dengeli ve yeterli beslenmeyi.

Allah aşkına, Maliye Bakanı gözlerindeki ışıltıyı yok mu saysın da beslenmeye kafa yorsun?

Benim ki de iş işte!