Öz Terapinin Böylesi

Fikir Yazıları - Rasim Bakırcıoğlu yazdı

On sekiz ayda 4. baskısı çıkan ÖZ TERAPİ ‘içsel bir kazı’ adlı kitabı,

Eğitimde Psikolojik Hizmetler uzmanı/yazar Rasim Bakırcıoğlu değerlendirdi:

Öz Terapinin Böylesi

Yürekli bir uzmanın, iç yolculuğa çıkarak gerçekleştirdiği öz sağaltımını duru ve akıcı bir Türkçeyle kaleme aldığı, roman tadında bir yapıtı var önümde. Rehberlik ve Psikolojik Danışma Uzmanı Profesör Dr. Binnur Yeşilyaprak’ın Nobel Akademik Yayıncılık Kültür dizisinden çıkan Öz Terapi’sinden söz ediyorum.

Dış dünya yolculuklarına çıkıp istediğimiz gibi ve istediğimiz kadar gezmek, dolaşmak, incelemeler, araştırmalar yapmak oldukça kolaydır, birçok insan için. Dış dünyada pek çok başarıya imza atmak da o denli zor değildir. Ama sıra iç yolculuklara gelince, orada iş çetrefilleşiyor. Pek çok kimse bu yolculuğun anlam ve önemini bile bilmiyor. Bilenlerin de pek azı böylesi bir yolculuğu göze alabiliyor. Oysa, sağlıklı ve bilinçli bir yaşam için birincil önemdedir, içsel yolculuklar. En çok 0-3 yaşlarında; en çok da ilk iki yaşta bize katlanılamaz yoğunlukta ruhsal acılar yaşatmış olmaları nedeniyle bilinçdışımızın karanlığına ittiğimiz ve daha sonra, nedenini bilemediğimiz birtakım ruhsal sorunlar yaşamamıza yol açan o yaşantılarımızın bilincine varabilmek!.. Ruhsal sorunumuzun (ya da sorunlarımızın) nedenini anlamamızı sağlayan içsel yolculuklara çıkabilmek!.. Bilinç dışımızın karanlığında gidebildiğimiz yere dek gidip ruhsal sorunlarımıza neden olan, yaşanmasını engellediğimiz isteklerimizin bilincine varmak ve onlarla yüzleşebilmek!..

Kaç kişi başarabilmiştir yeryüzünde böylesi bir yolculuğu? Bütün dünyada bu tür yolculuklara çıkan ve başarıyla menzile ulaşabilenlerin sayısı, devede kulak bile değildir, dersek abartılı bir şey söylemiş olmayız.

İçsel bir yolculuk

Yeşilyaprak, sözünü ettiğim yapıtında, işte bu nitelikteki uzun iç yolculuğunu anlatıyor, bize. İç yolculuk yapmakla yetinmeyip o yolculuğunu bir de kitaplaştırıyor. Bunu yapmak için yalnızca girişken ve alanında yetkin olmak yetmez. Onların yanı şıra, yürekli olmak da gerekir. Kişi, kendini çözümlemeyi (analiz etmeyi) sona ulaştırıncaya dek belli zamanlarda danışan sandalyesine oturtacak, danışan olacak; ardından, kendisinin karşısına geçip danışman olarak kendisinin ruh çözümlemesini (psiko-analizini) yapmaya başlayacak! Yani bu kişi, nedenini bularak bilincine varmak istediği ruhsal (duygusal ve akılsal) sorunuyla ilgili sorular soracak kendisine. Sonra dönüp, bu sorularının yanıtını bulmasını (sorununa yol açan bilinçdışındaki doyumu engellenmiş isteklerinin bilincine varmasını) isteyecek kendisinden, danışman olarak.

Bir uzman, yaşadığı ve nereden ya da nelerden kaynaklandığını bilmediği ruhsal sorunlarının bilincine varmak amacıyla kendini çözümleyebilir (analiz edebilir) ve sorunlarının kaynağı bulunabilir; ama o uzman, bir de kendi özeline ilişkin bu zorlu çabanın öyküsünü, kitaba dönüştürüp bu kitabı okurlarla buluşturma yürekliliğini gösteriyorsa, onun bu girişimi alkışlanmaya değer, doğrusu. Yeşilyaprak, bize, işte bu zor dönemeci dönmeyi de başararak kazandırıyor Öz Terapi’yi.

İlk kez S. Freud gerçekleştirmiş kendi kendine ruh çözümlemeyi (psiko-analizi). Ama bunun öyküsünü yayınlamadı; yalnızca sözünü etti, bu ediminin, bildiğim kadarıyla. Freud’un kızı Anna Freud, böyle bir öz çözümleme yaparak psikanalizciler topluluğuna sundu bu çalışmasını ve bu başarısıyla psikanalizci olma sıfatını kazandı. Karen Horney’ın da ‘Kendi Kendine Psikanaliz’ adıyla Türkçeye de çevrilmiş bir kitabı var. Belki başka çalışmalar da vardır, benim bilmediğim. Türkiye’de ise Yeşilyaprak’ın Öz Terapi’sinin bir örneği daha bulunmuyor.

Yazara açık mektup

Değerli Yeşilyaprak!

İnsanın türlü hallerini kendi derinliklerinizde saklı sorunlardan yola çıkarak görmemizi sağlayan Öz Terapi adlı yapıtınız üstüne duygu ve düşüncelerimi bu kez, size seslenerek yazmak istiyorum.

Kitabınızı ikinci kez okuduğumda, yeni birtakım insan gerçekliklerini daha algılama olanağını buldum. Yapıtınız aracılığıyla akıl almaz çaresizliklerin yanı sıra, eşsiz insanlık örneklerinden birkaçını daha ayırt etmemi sağlayınca beynimin karanlık noktalarından bir o kadarına daha bilinçlenmenin ışığını düşürmüş oldum.

Bu kitap, Türkçede benzeri olmayan ayrıntılı ve gerçek bir öz sağaltım uygulaması örneği. Kitabınız, psikolojik danışmanlık alanındaki yol göstericiliğinin yanı sıra genel kurgusuna, biçemine ve anlatımına sindirdiğiniz yazınsal niteliği ile de ruh sağlığının gelişimi ve korunumu, ruhsal sıkıntıların giderilmesi konulu bir öyküler toplamı ya da bir roman izlenimi yaratıyor insanda. Bu yeteneğinizi de yazın dünyasının ünlü yazarlarını okuyarak ve yazmayı önemseyerek güçlendirdiğiniz anlaşılıyor.

Kendi içinize yolculuk yapacaksınız! Hem de “Profesyonelce” olacak bu yolculuğunuz! Amacınız, kendinize dokunmak, “kendi doğanıza düşürülen karanlıkları aydınlığa çıkarmak, içsel özgürlüğünüzü genişletmek. Psikoterapist Hanna Nita’nın benzetmesiyle, bir piyanonun klavyesindeki gibi kendinizde doğuştan var olan 88 tuştan, henüz keşfedip kullanmadığınız tuşlarınızı da kullanmak istiyorsunuz. Uzun yıllar, “Ben”i yaşamıştınız. Yunus, “Bir ben vardır bende, benden içeri” diyordu ya, işte içinizdeki o “ben”e (bilinçaltınıza) ulaşmak istiyorsunuz.

Şu saptama çok önemli: İçinize yaptığınız bu yolculuğun sonu yok!. Çünkü S. Freud’un sonsuz, karanlık bir mağaraya benzettiği bilinçdışımız; biyolojik varlığımız, erişmek isteyip de engellendiğimiz ve oraya gömdüğümüz nice doyurulmamış isteklerimizin, gereksinimlerimizin sınırı bilinmeyen, derinlere inildikçe karanlığı koyulaşan deposu. Bence sizin ulaştığınız yer, o deponun bilince çok yakın yerlerine bastırdığınız isteklerinizdir yalnızca.

Yolculuğunuzun “oldukça zorlayıcı; ama iyileştirici olduğu” bir gerçek. İYİ Kİ iç sesinizi dinleyerek onun “yeniden bütünleşmek için ayrışmak gerektiği ve bunu yapabileceğiniz” konusundaki uyarısının gereğini yapmışsınız! Bunu yapmasaydınız, “sizi var eden parçaları tek tek ele alıp görmenin ve kabul etmenin kaçınılmaz olduğunu” anlamasaydınız, geçmişteki yaşantı ve duygularınızın saklı olduğu belgeliğinizin bir bölümünü deneyimlemeseydiniz, “onun yol göstericiliğine” inanmasaydınız ve ardından da bu serüveninizin hem bilimsel hem de yazınsal “romanını” yazmasaydınız, okurlarınızı böylesi bir yapıttan yoksun bırakmış olacaktınız.

İYİ Kİ gerçek kendiliğinizi keşfetmenin bir gereksinim olduğunu duyumsamış ve ergenlik çağınızdan bu yana hep “özgür olmak” istemişsiniz! Kendi kararlarınızı kendiniz alarak yönetmişsiniz kendinizi. “Beklentilerin yarattığı prangalardan kurtulma” savaşımınızı bugünlere dek sürdürüp gelmişsiniz.

“İYİ Kİ CORONA yaşanmış!” diyesi geliyor insanın. Çünkü sizin “başkalarının beklentilerinin değil; kendi gereksinimlerinizin sizi yönetmesine fırsat vermek için kendinizle baş başa kalıp gerçek kendinizi keşfetme” işine başlamanızı bu afet yakınlaştırmış.

İYİ Kİ “kendi kıtanızda bilinmeyen yerleri araştırıp derinlere doğru bir kazı çalışması” yaptınız ve onları kayıtlara geçirip bize ulaştırdınız da biz okurlarınıza yepyeni bir ufuk açtınız! “Kendi isteğinizle ve kendiniz için” yaşadığınız bu süreçle elde ettiğiniz sonuçlar, gösterdiğiniz çabalara ve döktüğünüz gözyaşlarına doğrusu, fazlasıyla değmiş.

İYİ Kİ bu yapıtınızla “toplumsal yazılımların bizi doğal yazılımlarımızdan nasıl da uzaklaştırmış olduğunu deneyimlemenin gerçekten sarsıcılığını; benliğimizin, zihnimizle bilinçsizce özdeşleşme sonucunda yaratılan ‘sahte benlik’ olduğunu” açık bir biçimde ortaya koydunuz! “Akıllı ve mantıklı olmak, tutarlı olmak, duygusal zekâya sahip olmak” gibi özelliklerin üstünlüklerinin yanı sıra, kayıplarınızı da bize göstermiş oldunuz. Yaşamımızı zihnimizin oluşturduğu benlik yönettiğinde, rahat ve erinç içinde olamıyoruz. Çünkü yaşamımızı zihinsel benlik yönettiğinde, biz olmamıza, var olmamıza dişe dokunur bir katkı sağlamayan mala mülke, işe, mesleğe, unvana, toplumsal statüye; kişisel, ailesel, ulusal geçmişe sahip olmak gibi dışsal özdeşleşmelere daha fazla gereksinim duyuyoruz. Oysa bizim güçlü benliğimiz, gerçek varoluşumuz, özümüz, doğal duygularımız, bunları aradan çıkardığımızda geriye kalan benliğimizdir. İçsel yolculuğumuzun, bize sağladığı kazanım, güçlü benliğimizdir. İçsel yolculuğunuzla okurun, bu gerçeği kavramasını sağladınız!

Biz okurlarınız da yazdıklarınızın ışığında, kendimize farklı bir pencereden bakarak kendimizi gözden geçirmeye kapı aralıyoruz. Özümüze yabancılaşmamıza yol açan toplumsal yazılımımızın prangalarından kurtularak doğal yazılımımızı tanıyor ve gerçek benliğimizi yaşamak amacıyla “huzursuzluğun içinden geçerek huzura ulaşma” umudumuzu yeşertiyoruz.

Her düzeydeki rehberlik ve psikolojik danışma uzmanları, öğrencileri, rehberlik ve psikolojik danışma meraklıları, iç yolculuğuna çıkma isteği duyan ve duymayan herkes, mutlaka okumalı bu kitabı. Roman tadındaki bu yapıtın her cümlesi sindirilerek, cümlelere yüklenen duygular duyumsanarak, bir ders kitabı okunur gibi okunup bol bol not alındığında, bu yapıttan çok anlamlı sonuçlar çıkarılacağını düşünüyorum.

Bir yarar daha sağlıyor bu kitap: Yazar, Ön Söz’ünün sonunda, bu kitabın telif ve satış gelirinin tümüyle “Kadın Hakları” konusunda çalışan STK’lara bağışlanacağını duyuruyor.

---

Not: Bu yazı Eğitişim Dergisi. sayı:76’da yayınlanan ‘Öz Terapinin Böylesi-1’ ve sayı: 77’de yayınlanan ‘Öz Terapinin Böylesi-2’ yazılarından (gerekli izin ve onay ile) kısaltarak hazırlanmıştır. İlgili iki yazıya aşağıdaki linklerden ulaşılabilir:

https://www.egitisim.gen.tr/%c3%b6z-terapinin-b%c3%b6ylesi-1/

https://www.egitisim.gen.tr/oz-terapinin-boylesi/