Hermes’in Çocukları: Çevirmenler
Çeviribilim literatürünün geçmişinde hep çevirinin tarihi araştırma konusu olmuştur oysa bu çeviri ürününü ortaya koyan çevirmenin tarihi nerededir?
Çeviri edimi tarih boyunca felsefe, edebiyat, sosyoloji, din, kültür başta olmak üzere çeşitli alanlardan etkilenmiştir. Dolayısıyla da bu edimi ortaya koyan çevirmenin de söz konusu alan ve durumlardan etkilendiğini rahatça söyleyebiliriz. Her dönem farklı bir çeviri yaklaşımına yön vermekle beraber çevirmenin aslında kim olduğu sorusunu da beraberinde getirmiştir. Peki o halde kimdir bu çevirmen?
Mısır dönemindeki çevirmen olgusuyla başlayacak olursak: Klöpfer’in, Die Theorie der literarischen Übersetzung (Edebi Çevirinin Kuramı) kitabında dile getirdiği gibi çevirmenler bilinmeyeni bilinir kılmalarından ötürü Mısır’daki çevirmenlerin Tanrı tarafından insana gönderilen bilgileri aktarmakla ya da başka bir ifadeyle Tanrı dilini dillendirmekle görevli bir aracı konumunda olmasıyla çevirmenin kutsal bir varlık olduğu savında bulunmuştur. Çünkü ilk çağlardaki çevirmen, günümüzdeki imgeden oldukça farklı olarak çevirmenin yalnızca dilsel göstergeleri değil aksine dil dışı gizemli ve doğaüstü olguları da açıklayan biri olarak tasvir edilmiştir.
Antik Yunan döneminde yapılan her türlü çalışmayı çeviri edimiyle sahiplenen Roma döneminde ise retorik üzerine yapılan çalışmalar çeviriye işlevsel olarak yansımış ve halkı etkileyecek biçimde çeviri yapan çevirmenler Romalı soylular tarafından da “fatih” (halkı fetheden) olarak kabul edilmişlerdir.
Çeviriyi fethetmek ile ilgili bir benzetmeyi şu örnekle açıklayabiliriz. Gün yüzüne çıkarıla Eski Mısır yazıtlarında yabancı vatandaşların mahkemelerde verdikleri ifadelere de yer verilmiştir fakat bu yazıtlarda ilginç bir durum göze çarpmaktadır. Kayıtlar esnasına sanıkların dedikleri birebir değil Mısırlaların onlardan bekledikleri şekilde çevrilmiştir. En küçük bir çevirinin dahi sanığın kusurunun değerlendirilmesinde pay sahibi olan mahkeme çevirmeliğinin belki de sonucu ölümle biten bir örneğini burada görebiliriz.
Çevirmenin ortaya koyduğu edim, yabancının her türlü dilsel ve dil dışı ögesini kendi diline aktarmasıyla da mecazi anlamda bir “hırsız” olarak nitelendirilmesinin yanında bunu yaparken, başkalarının isteklerine göre hareket ederek aracılık yapması ve aldığı aldığı şeyleri başkalarına sunması bakımından da “tüccar” olarak da nitelendirilmiştir. Bu cümlenin derin yapısında vurgulanmak istenen düşünce, tüccar vasfının sırf elindekini pazarlayabilmek için (dilsel veriyi) her türlü yola başvurarak olumsuz bir imge yaratmasıdır. Her ne kadar bu bakış açısı mecazi olup olumsuz bir anlam içerse de Romantik dönemde farklı kültür ve dillerin farkına varılıp onlar sayesinde her yönden bir gelişme katedilmesi isteği ile bu etiket olumlu bir nitelik kazanmıştır.
Diğer bir yandan çevirmen için biçilen imgelerden birisi de “yalancı” olduğudur. Yabancı dil bilmeyenler çevirmenin kendilerine anlattıkları ile kendi gördükleri şeyler arasında uçurum farkı olduğunu dile getirerek çevirmenleri yalancı olarak imgeleştirmişlerdir.
Öte yandan çevirinin kısmen günümüze daha yakın zamanları için Osmanlı dönemini göz önüne alacak olursak; çevirmenlerin çoğu gayrimüslim tebaadan oluştuğu için devlet bilgi ve sırlarını diğer devletlere haber kaçıran birer “ajan” olarak görülmüş ve güvensizlik sembolü yukarıdaki örneklerle katbekat artmıştır. Aynı sebepten ötürü çevirmenlerin “ajan” damgası yediği ve sonucunun ölümle bittiği bir diğer tarih sahnesi de II. Körfez Savaşı sırasında Iraklıların çevirmenleri ABD’nin muhbiri olarak görüp ölüdürmeleridir.
Fakat durum Afrika halkalarında yukarıda bahsi geçen nitelendirmelerden uzaktır. Onlar çevirmenleri “Akıllı Adamlar” olarak nitelendirmiş ve babadan oğula geçen bir meslek olarak görmüşlerdir.
Çevirmene biçilen bu imgelerin veya daha doğru bir ifadeyle kimliklerin ağır sonuçlarını, çevirmenler kimi zaman canlarıyla kimi zaman da hapis yatarak ödemek zorunda kalmışlardır. Fakat insanlık tarihinde düşünsel ve sanatsal düzlemdeki gelişmelere birçok kez ön ayak omuş olan çevirinin gerekliliği, bu savaşın insan varoluşunun bir parçası olduğunu doğrulamaktadır.
Bu yazının ana fikrini özetleyen en güzel örnek şudur: Antik Yunan mitolojisinde çevirmen, Hermes ile bir tutulmuştur çünkü Hermes bilindiği gibi Tanrı’nın habercisi olmasının yanında tüccarların, gezginlerin, hırsızların ve bereketin de Tanrı’sıdır. Bu nitelikler çevirmenin aslında kim olduğunu gözler önüne sermektedir.
Referanslar;
- Yücel F. (2020). Çevirinin Tarihi (2.Baskı). Çeviribilim Yayınları. İstanbul
- Doğan A. (2020). Sözlü Çeviri Çalışmaları ve Uygulamaları (6.Baskı). Siyasal Kitabevi. Ankara
- Bulut A. (2018). Basından Örneklerle Çeviride İdeoloji (1.Baskı). Siyasal Kitabevi. Ankara