Prof. Dr. Şakir Çınkır ile ''Milli Eğitimde Kariyer Sınavı'' üzerine söyleşi

Eğitim Bilimleri - Hasan Güneş

Milli Eğitimde Kariyer Sınavı

1- Sayın Prof. Dr. Şakir Çınkır kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

Prof. Dr. Şakir Çınkır:Kahramanmaraş, Andırın 1969 doğumluyum. İlk ve orta öğrenimimi Kahramanmaraş Yatılı İlköğretim Bölge Okulunda tamamladım. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi, Eğitim Yönetimi ve Planlaması Bölümün’den 1993 yılında mezun oldum. 1994 yılında, mezun olduğum bölümde Eğitim Yönetimi ve Teftişi Bölümünde Araştırma Görevlisi olarak göreve başladım. Aynı bölümde, 1996 yılında Yüksek Lisansımı tamamladım. Yüksek lisans tezimin başlığı, “Okul Büyüklüğünün Öğrenci Başarısı ile İlişkisi” dir. Doktoramı 1996 yılında Dünya Bankası-MEB Milli Eğitimi Geliştirme Projesi” bursu ile gittiğim İngiltere’de University of Leeds, School of Education’da 2001 yılında tamamladım. Doktora tez konum “Evaluating Training Provision for Existing and Prospective Primary Headteachers in England: İngiltere'deki Mevcut Okul Müdürleri ve Müdür Olmak İsteyen Öğretmenler için Sunulan Eğitim Programlarının Değerlendirilmesi”. Lisans ve yüksek lisans düzeyinde Eğitim Yönetimi, Örgüt ve Yönetim Kuramları, Örgütsel Davranış, Okul Yönetimi ve Liderlik, Kültürlerarası Liderlik, İnsan Kaynakları Yönetimi, Araştırma Yöntemleri, Akademik Yazma Teknikleri dersleri vermekteyim. Araştırma alanlarım arasında; okul yönetimi, eğitim liderliği, okul denetimi, okullarda zorbalık ve okul öz-değerlendirme konuları yer almaktadır. 2011 yılından beri Eurasian Journal of Educational Research (EJER) dergisinin baş editörü ve Journal of Mixed Method Studies (JOMES ) eş-editörüyüm.

2- Hasan Güneş: Türkiye’de Öğretmen Kariyer Basamakları ne zaman ve nasıl gündeme geldi?

Prof. Dr. Şakir Çınkır: 2003 yılında, Dünya Bankası ve Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen Yetiştirme Eğitimi Genel Müdürlüğü işbirliği ile ilköğretim öğretmenlerine yönelik “405 İlköğretim Okulu Öğretmenleri için Aktif Öğrenme ve Öğretme Stratejileri” isimli bir proje duyurusuna çıkılmıştı. Ben o dönemde, Ankara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Fakültesi, Eğitim Araştırma ve Uygulama Merkezi’nde (EAUM) görevliydim. EAUM olarak proje önerisi hazırlayarak teklif verdik ve proje teklifimiz kabul edildi. Projemiz kapsamında, her ilden 5 ilköğretim okulu öğretmeni olmak üzere toplam 405 ilköğretim okulu öğretmenine, her bir grup 25 kişi olmak üzere 2 paralel grup halinde 60’şar saatlik, uygulamalı “Aktif Öğrenme ve Öğretme Stratejileri” eğitimi programı düzenledik. Eğitim programının içeriği şu beş dersten oluşuyordu: Matematik Eğitimi, Türkçe Eğitimi, Fen Eğitimi, Sosyal Bilgiler Eğitimi.

Öğretmen Yetiştirme Eğitimi Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Ali Çakıroğlu ile yaptığımız bir görüşmede konu, öğretmenlerin niteliğinin nasıl artırılacağına geldi. İngiltere’de doktora öğrenimimi daha önce de bahsettiğim gibi “Okul Müdürlerinin Yetiştirilmesi ve Yönetici Yeterlikleri” üzerine yapmıştım. Tez konumdan hareketle Türkiye’de de öğretmenler için Ulusal Öğretmen Yeterliklerinin geliştirilebileceğini ve öğretmenler için bir kariyer basamakları sisteminin getirilebileceği konusunda öneride bulundum. Ali Çakıroğlu ve ekibi ile “Kariyer Basamakları” üzerinde sekiz ay çalıştık. İlk kariyer basamakları, yönetmelik çıkarma aşamasına geldiğinde bu görev YÖDGED tarafından Öğretmen Yetiştirme Genel Müdürlüğünden alındı.

3-Hasan Güneş: Hocam, öğretmen olan eğitimcilerin lisans eğitimi yeterli gelmiyor mu? Neden böyle bir sınava gereksinim duyuldu?

Prof. Dr. Şakir Çınkır: Bu soruya, Bakanlığın öğretmen kariyer basamakları ile ilgili gerekçelerine bakarak cevap vermek daha doğru olacaktır. Öğretmen kariyer basamakları ile ilgili olarak Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in medyada ve bazı bakanlık yetkililerinin web ortamında açıklamalarına rastlanmaktadır. Bakanlık yetkililerinin uygulamanın gerekçesi ve uygulamadan beklentileri şöyleydi:

‘Öğretmenlerin kıdem, eğitim ve iş başarımları [performans göstergeleri] esas alınarak, mesleki ve kişisel gelişimlerinin sağlanması, niteliklerinin iyileştirilmesi, statülerinin yaptıkları görevin önem, güçlük ve sorumluluk derecesi çerçevesinde olması gereken seviyeye yükseltilmesidir’(MEB, 2004).

Yukarıda açıkça görüleceği gibi, öğretmen kariyer basamakları ile ilgili olarak “eğitim, performans göstergeleri, mesleki ve kişisel gelişim” konularına vurgu yapılmakta ve böylece öğretmenlerin niteliklerinin ve statülerinin yükseleceği belirtilmektedir. Aslında Bakanlık bu gerekçe ile öğretmenlerin performanslarının düşük olduğunu, mesleki ve kişisel gelişim konularında bilgi beceri ve yetkinliklerinin eksik olduğunu, öğretmenlerin toplumdaki statülerinin de düşük olduğunu kabul ediyordu. Bu gerekçeler 2021 yılında çıkarılan Öğretmen Kariyer Basamakları Yönetmeliğinde de aynen geçiyor. Demek ki 19 yılda hiçbir şey değişmemiş.

2021-2022 öğretim yılında Türk Eğitim sisteminde serbest öğretmen kadrosunda toplam 1.139.673 öğretmen bulunmaktadır. Basından bildiğimiz kadarıyla 400.000 öğretmen adayı da atanmayı bekliyor. Türkiye’de ciddi bir öğretmen arz fazlası bulunmaktadır.

Evet, maalesef ki ülkemizde tüm öğretim basamaklarında görev yapan öğretmenlerle ilgili kendilerinden ve sistemden kaynaklı ciddi bir nitelik sorunu yaşadığımızı söyleyebilirim. Nitelik sorununun nedenleri arasında şunları saymak mümkündür:

1. Öğretmen adaylarının, öğretmenliği yalnızca istihdam edilebilme şansının yüksek olduğunu düşünerek tercih etmeleri,

2. YÖK tarafından öğretmen arz-talep projeksiyonları yapılmadan yeni eğitim fakülteleri açılması ve öğretmen yetiştiren Eğitim Fakültelerine kapasitelerinin üzerinde kontenjan ayrılması,

3. Eğitim Fakültelerinde öğretmen adaylarına verilen eğitimin niteliğinin düşük olması,

4. Öğretmenlerin ucuza çalıştırılması. Öğretmen maaşları, öğretmenlerin temel ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri düzeyin çok altında kalmıştır.

5. Fen Edebiyat Fakültesi mezunlarına pedagojik formasyon (Formaliteden Formasyon) yoluyla öğretmenlik yolunun açılması. Bu yaklaşımın “herkes öğretmenlik yapabilir ” algısı yaratarak toplumda öğretmenlik mesleğinin statü ve imajını olumsuz etkilemesi,

6. Serbest öğretmen kadrosu içinde öğretmenlerin %52’sinin kaynak alandan seçilerek atanmış olması (MEB, 2013). Yani, öğretmenlerin %52 sinin mezun olduğu alanın dışında (uzmanı olmadığı bir alanda) öğretmenlik yapmaya zorlanması. Örneğin, 2013 yılında 703 farklı branştan sınıf öğretmeni temel eğitim okullarında görev yapıyordu.

7. Bir üst öğretim basamağına geçiş sınavlarında (LGS , TYT ve AYT) giren öğrencilerin performanslarının çok düşük olması. Örneğin 2020 yılı Temel Yeterlilik Testi (TYT) Temel matematik testinde 40 sorunun tamamını 2 bin 196 aday doğru cevaplarken, 399 bin 271 kişi hiçbir soruya doğru cevap veremedi. Fen bilimleri testinde ise 20 sorunun tamamını 1.315 aday doğru cevaplarken 553 bin 129 aday hiçbir soruya doğru cevap veremedi. Türkçe testi dâhil diğer testler de de durumun iç açıcı olmadığını söyleyebilirim. Başka ilginç bir örnek ise, öğrencilerin ilk, orta ve lisede 1296 saat İngilizce dersi görmelerine rağmen İngilizce’yi iyi konuşan ülkeler arasında sonlardayız (aslında konuşamıyoruz demek daha doğru olur). Daha ilginci İngiltere’den gelen heyettekilerin İngilizce öğretmenleriyle tercüman aracılığıyla konuştuklarına tanık olduk.

8. Öğretmenlerin büyük bir çoğunluğunun, lisans düzeyinde öğrendikleri bilgiyle emekli oluncaya kadar öğretmenlik mesleğini sündürmek zorunda kalmaları. Çünkü MEB tarafından öğretmenlerin mesleki gelişimleri amacıyla düzenlenen mesleki gelişim etkinlikleri sayı ve nitelik açısından yetersizdir.

Nitelik sorununun nedenlerini çoğaltabiliriz. Yukarıda da belirttiğim nedenlere bakıldığında gerek lisans düzeyinde gerekse öğretmenlik mesleğine başladıktan sonra öğretmenlerimizin nitelik sorunu yaşadıkları tartışma götürmez bir gerçektir.

Mevcut Kariyer Basamakları sınavının da öğretmenlerin niteliğini artıracağını düşünmüyorum. Çünkü mevcut kariyer basamakları sınav konularına bakıldığında bunların daha çok “Genel Öğretmen Yeterliklerini” kazandırmaya yönelik olduğunu, asıl sorun alanı olan “Özel Alan” yeterlikleriyle yakından bir ilgisinin olmadığını söyleyebilirim. Öğretmenlerimizin asıl nitelik sorununun kaynağı, öğretmekle sorumlu oldukları dersler konusunda yetkin olmamalarıdır.

4- Hasan Güneş: Öğretmenlik bir sanat işi olduğuna göre; bilgiye dayalı bir sınavı uygun görüyor musunuz?

Prof. Dr. Şakir Çınkır: Bu doğru ve güzel bir söz. Ancak, Türkiye eğitim sitemi bağlamında içi boşaltılmış bir söz. Bildiğini öğretebilme-aktarabilme; oldukça farklı bilgi, beceri ve yetkinlik gerektirmektedir. Bir öğretmenin asıl amacı, kendisine teslim edilen tüm öğrencilere yüksek nitelikte bir eğitim ve öğretimi garanti eden “profesyonel” bir öğretmenlik sergilemektir. Az önce de belirttiğim gibi, öğretmenlerin büyük bir çoğunluğu mezunu/uzmanı olmadığı bir alanda öğretmenlik yapıyor. Ben bu öğretmenlerin yerinde olsam (örneğin İngilizce öğretmeni) ve dört temel İngilizce becerisi olan okuma-anlama-konuşma ve yazma konusunda yetkin değilsem İngilizce öğretmenliğine talip olmazdım. Bu durum diğer branş öğretmenleri için de geçerli. Bir öğretmen öğreteceği konuda yetkin değilse, öğretemiyorsa buna nasıl sanat diyebiliriz. Öğretmenlik mesleğini sanat olarak icra edebilmek için eğitsel iletişim konusunda yetkin olmaları gerekir. Eğitsel iletişim; öğretmenin öğrencinin bilişini, duyuşunu ve devinimini harekete geçirebilme becerisidir. Önemli olan sınıfta geçirilen 40 dakika değil; 40 dakikada nelerin öğretildiği ve öğrenildiğidir.

MEB sistematik ve planlı mesleki gelişim kursları ile öğretmenlere ihtiyaç duydukları bilgi, beceri ve yetkilikleri kazandırmalıdır. Aslında, mesleki gelişimlerinden öğretmelerin kendileri de sorumlu olmalıdır.

Kariyer basamakları sınav konuları-içeriği ve kazanımları konusunda adayların neyi ne kadar bildiklerini-öğrendiklerini değerlendirebilmek için bilgiye dayalı bir sınav yapılabilir. Daha öncede belirttiğim gibi mevcut kariyer basamakları sınavının “özel alan yeterliklerine” dayalı olarak yapılması gerektiğini düşünüyorum. Kariyer Basamakları Sınavı özel alan yeterliklerine dayalı yapılsaydı, siyasilerden ve eğitim paydaşlarından bu kadar tepki gelmezdi. Çünkü Türkiye’de ulusal ve uluslararası sınavlarda öğrencilerin akademik başarılarının düşük olduğu gibi gerçek var. Öğrencilerin akademik başarılarında en büyük sorumluluk öğretmenlere düşmektedir.

5-Hasan Güneş: Öğretmen aldığı eğitim veya eğitimler ve deneyimi ile zaten sorumluluğunu bilendir. Bu anlayışa göre Milli Eğitim Bakanının sözde öğretmenlerin durumunu ölçmek gerektiği sözü ne ölçüde yerinde ve bilimseldir?

Prof. Dr. Şakir Çınkır: Biz öğretmenlerin sorumluluklarını bildiklerini ve sorumluklarını yerine getirdiklerini ifade ediyoruz. Sorumluluk kelime anlamıyla “bir işi istenen nitelikte ve nicelikte yapma zorunluluğudur.” Buradan hareketle, öğretmen öğretmekle sorumlu olduğu dersi kendine teslim edilen tüm öğrencilere istenen nitelikte öğretmekten sorumludur diyebiliriz. Mevcut duruma (ulusal ve uluslararası sınav sonuçları) baktığımızda öğretmelerin öğrettikleri dersi tüm öğrencilere istenen nitelikte öğretmediklerini görüyoruz. Eğer bir şeyden sorumluysak, sorumluluğumuzu tam olarak yerine getirmek zorundayız. Sorumluluğumuzu tam olarak yerine getirmiyorsak hesap vermek zorunda kalırız. Ama düşük akademik başarıdan dolayı kimse hesap sormuyor hesap da vermek zorunda hissetmiyor. Hesap verebilirlik temelli bir eğitim sistemimiz olsaydı Kariyer Basamaklarına hiç gerek kalmazdı!

Mevcut Kariyer Basamakları Sınavı’nın kısa dönemde öğretmenlerin niteliklerini artıracağını düşünmüyorum. Bu kaygıyla da yapılmıyor zaten. Oldukça fazla sayıda öğretmen bu sınav başvurdu. Amaç başvuranlar arasında bir sıralama yapmak. Ama hiç yoktan iyidir!

6- Hasan Güneş: Kariyer basamakları arasında yeterlilik farkı gerçekten sınavla belirlenebilir mi?

Prof. Dr. Şakir Çınkır: Yukarıda da belirttiğim gibi, amaç başvuranlar arasında bir sıralama yapmak. Böyle bir sınavla yeterlilik (öğretme becerisi, öğretme yetkinliği) farkını belirleyemezsiniz. Uzman öğretmeler dokuz konudan, başöğretmenler 12 konudan sorumlu olacaklar. Uzman öğretmenler ile başöğretmenlerin sahip olmaları gereken mesleki konular, beceriler ve kişisel yetkinlikler belirlenmeden böyle bir sınıflama yapmak çok zor. Bu nedenle, sınavdan önce tüm kariyer basamakları için genel ve özel alan yeterlikleri belirlenmeliydi. Kariyer basamaklarını temel alan bir mesleki gelişim modeli mutlaka geliştirilmeliydi. Bu modelde, adayların eğitim ihtiyaçları belirlenerek onlara istenen yeterlikleri kazandıracak yüz yüze eğitim verilmeli ve eğitimden sonra sınav yapılarak sertifikalandırılmalıydı. Kariyer basamakları arasındaki geçişlerde sınavın dışında bazı göstergelere de yer verebilirdi (örneğin başarılı öğretmenler, yöneticiler için). Ayrıca sınavda elde edilen başarı-bilgi kişiseldir. Bu başarı ve bilgininin okulda, sınıfta ne kadar kullanılacağı öğretmenin kendisine-vicdanına bağlıdır.

Burada bir diğer önemli konu da, adayların aldıkları puana göre emekli oluncaya kadar uzman ve başöğretmen olarak görevlerine devam etmeleri. Kariyer basamaklarının amacı öğretmenin mesleki gelişim yoluyla eğitim ve öğretimin niteliğini iyileştirmektir. Bu nedenle uzman öğretmenlerin üç yılda, başöğretmenlerin de beş yılda bir kariyer basamakları sınavına girmeleri daha doğru olacaktır.

Kendi uzmanlık ve görev alanın dışında bir lisansüstü eğitim diplomasına sahip olanların Kariyer Basamakları Sınavından muaf tutulmamaları daha doğru olacaktır. Çünkü alan ve yapılan görev dışında alınan bir lisansüstü diploma asıl amaca hizmet etmeyecektir.

7- Hasan Güneş: Sayın hocam olası bir kariyer sistemi ile öğretmenler arasında meslektaşlık duygusu nasıl etkilenecektir?

Prof. Dr Şakir Çınkır: Kariyer basamakları öğretmenler arasındaki meslektaşlık duygusunu hem olumlu hem de olumsuz yönde etkiyebilir. Olumlu yönden baktığımızda öğretmenler, uzman öğretmenler ve başöğretmenler kendi aralarında bir ağ oluşturarak bilgi paylaşımında bulunabilirler. Ayrıca lisans düzeyinde eğitim gören öğretmen adayları ile göreve yeni başlayan öğretmenlere kariyer planlarında yardımcı olabilirler. Ayrıca kariyer basamakları mevcut öğretmenler arası rekabeti arttırabilir. Bu rekabet iyi yönetildiğinde öğretmenlere ve eğitim sistemine olumlu yönde katkı sağlayacaktır. Öte yandan iyi planlanmamış ve iyi yönetilmeyen bir kariyer basamakları sitemi, öğretmenleri kendi aralarında yarıştırarak öğretmenler arasındaki etkileşimin, iletişimin bozulmasına bilgi paylaşımının azalmasına neden olabilir. Benzer şekilde öğretmenler arası çatışmalar/gruplaşmalar artacaktır.

8- Hasan Güneş: Olası bir kariyer sistemi ile okullarda ayrımcılık artmayacak mıdır?

Prof. Dr. Şakir Çınkır:

Mevcut durumda bile kıdemli öğretmenlerle kıdemsizler, dört yıllık eğitim fakültesi mezunu öğretmenlerle iki yıllık eğitim fakültesi ve eğitim enstitüsü mezunları arasında bile çatışmalar, gruplaşmalar, birbirini hor görme ve aşağılamalar bulunmaktadır. Getirilecek olan kariyer sistemi ile bunlar daha da artacak, okulların havası bozulacak ve öğretmenler arasında yapılacak ayrımcılık, öğretmenler arasında adaletsizlik duygularının artmasına ve öğretmenlerin motivasyonlarının düşmesine neden olacaktır.

Diğer bir ayrımcılık ise veli ve öğrencilerin öğretmen tercihleri yoluyla ortaya çıkacaktır. Doğal olarak her veli çocuğunu önce başöğretmenin, başöğretmenin bulunmaması durumunda uzman öğretmenin sınıfına vermek isteyecektir. Böyle bir tercih, uzman ve başöğretmenler tarafından olumlu karşılanacakken okuldaki diğer öğretmenleri rahatsız edecektir.

9- Hasan Güneş: Olası bir kariyer sistemi ile okul iklimi nasıl etkilenecektir?

Prof. Dr: Şakir Çınkır:

Her meslek grubunda çalışanlar arasında olduğu gibi (öğretmenlerin kariyer basamaklarına göre öğretmen/uzman öğretmen ve başöğretmen olarak unvan almaları ile birlikte) öğretmenler arasında kıskançlıkların yaşanması ve bu durumun da öğretmenlerin birbirlerine karşı istenmeyen duygu ve tutumlar beslemelerine neden olması muhtemel. Maalesef ki bizim toplumumuzda imrenmeden çok kıskançlık daha yaygındır. Kıskançlık örgütlerde çalışanlar arasındaki insan ilişiklerini bozarak örgütün amaçlarına ulaşmasını engeller.

10-Hasan Güneş: Hocam bu anlatılanların dışında ekleyeceğiniz düşünceleriniz nelerdir?

Prof. Dr. Şakir Çınkır:

İlk defa 2007 yılında bir kez yapılan ve daha sonra tekrar yapılmayan Kariyer Basamakları birçok öğretmenin mağdur olmasına yol açmıştır. Yeni çıkarılan Öğretmen Kariyer Basamakları Yönetmeliğinde bir önceki yönetmelikten kaynaklanan eksiklikler büyük ölçüde giderilmeye çalışılmıştır. Ancak başta öğretmenler olmak üzere toplumun farklı kesimlerinden ciddi tepkiler gelmektedir. Bu tepkilerin nedenleri araştırılmalı ve doğru şekilde analiz edilmelidir. Dünyada Öğretmen Kariyer Basamaklarını ilk defa uygulan tek ülke biz değiliz. Bunun çok güzel örnekleri de bulunmaktadır.

Burada en büyük haksızlığın 10 yıl ve altında kıdemi olan öğretmenlere yapıldığını düşünüyorum. Uzmanlık ve başöğretmenlik hizmet kıdeme göre değil akademik performansa göre verilmeli. 2-3 yıllık kıdeme sahip bir öğretmen, öğretmenlik mesleğinde 15 yılını doldurmuş birçok öğretmenden daha yüksek performans gösteriyor olabilir. Burada “Başöğretmenlik” kariyer basamağına dikkat çekmek istiyorum. İncelediğim ülkelerde “başöğretmenlik” diye bir kariyer basamağına rastlamadım. Bu kariyer basamağı daha çok okul müdürlüğü’ne denk gelmektedir. Örneğin, dünyada okul müdürlüğü ile ilgili iki kavram ön plana çıkmaktadır. Bunlardan ilki ve yaygın olarak kullanılanı “School Principal” diğeri ise İngiltere’de kullanılan “Headteacher”. Sanırım bakanlıkta kariyer basamakları çalışmasında görev alan yetkililer düz çeviri yapmışlar. Head: BAŞ ve Teacher: ÖĞRETMEN. Sonra bu iki kavramı birleştirerek BAŞÖĞRETMEN yapmışlar!!! Öğretmen kariyer basamaklarında gelinebilecek en son noktanın NİTELİKLİ ve KİŞİLİKLİ uzman öğretmenler arasından yine sınavla seçilecek OKUL MÜDÜRLÜĞÜ olması eğitim sistemimiz, okullar ve öğrenciler için yararlı olacaktır.

Seçme sınavından sonra performansa dayalı bir sınıflandırmanın yapılması eğitim ve öğretimin niteliğini yükseltebilecektir. Yönetmelikte belirlenen kariyer basamaklarının artırılarak kıdemi az olan öğretmenlere de yer verilmesi daha iyi olacaktır. Bu bağlamda, kariyer basamaklarının aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmesi yerinde olacaktır.

1. Düzey: Öğretmen (0-3 yıl)

2. Düzey: Öğretmen (4-6 yıl)

3. Düzey: Öğretmen (7-10 Yıl)

4. Düzey: Uzman öğretmen (11 yıl ve üzeri)

5. Düzey: Okul Müdürü (11 yıl ve üzeri)

Sonuç olarak, mevcut Kariyer Basamakları ile uygulanmak istenen sistemin kendi içinde bir takım eksiklikleri bulunsa da, objektif ölçütler ve sınavla seçilerek kariyer basamaklarında yükselecek öğretmenlerin, özlük haklarında, görev, yetki ve sorumluluklarında, mesleki saygınlıklarında ve statülerinde artış olacaktır.

Nirvana Sosyal Bilimleri sitesi adına yapılan bu söyleşi için teşekkür eder, saygılar sunarım.