Zeytin Ağacı Dizisi ve Aile Dizimi: Bir metafor..mitler ve gerçekler..

Psikoloji-Sosyal Psikoloji - Prof. Dr. Binnur Yeşilyaprak yazdı.

Zeytin Ağacı dizisi ve Aile Dizimi: Bir metafor..mitler ve gerçekler..

Ayvalık’ta Cunda adasında zeytin ağaçlarının bol bol göründüğü bir yerde çekilen “Zeytin Ağacı” isimli dizide; bu ağaç bir metafor olarak alınıyor ve bu metaforun simgelediği ana tema üzerinde gelişiyor her bölüm. Dizi kahramanı Zaman Bey, Ada hanıma; zeytin ağacının köklerindeki sorunu işaret ederek, köklere bakmadan ve köklerdeki sorunu görmeden dalın ucundaki zeytini iyileştirmenin mümkün olamayacağını anlatıyor.

Böylece dizinin her bölümünde bir karakter ele alınarak, geçmişinde üst kuşaklarda yaşanan önemli bir travmanın (mübadele, etnik dışlanma, namus cinayeti, deprem vb) onlara nasıl yansıdığını, onların hayatını nasıl etkilediğini izliyoruz. Aile bireylerinin kuşaklar boyu birbirlerine görünmez bağlar ile bağlı olduğu düşüncesi, zeytin ağacı metaforunda hayat buluyor; köklerimizin farkında değilsek bir zeytin olarak bu dünyadaki varoluşumuzu anlamlandıramayız!.

Dizi, Mark Wolynntarafından yazılmış“Seninle Başlamadı” adlıkitabını referans almış. “Kalıtsal Aile Travmalarının Kim Olduğumuza Etkileri Ve Sorunların Üstesinden Gelebilmenin Yolları” alt başlığını taşıyan bu psikoloji kitabının haklarını satın alarak dizinin yapıldığını söylemekte fayda var.

Bu bakış açısıyla dizideki karakterlerin hayatlarının, aile geçmişlerinden etkilenmesi oldukça olağan ve ihtimal dahilinde. Kitap bunun çözümü için aktarılan bu travmaların bulunmasını ve öğretinin yeniden çerçevelenmesi gerektiğini belirtiyor. Bunun için ‘kabul etmeyi’ iyileşmek için araçsal bir adım olarak alıyor ki ben de bu görüşe katılıyorum.

Duygusal yaşantıların bastırılması ile bedensel hastalık/sorunlar arasındaki ilişki bağının incelenmesinin, 21. Yüzyılda “Psiko-nöro-immünoloji” ismiyle yeni bir tıp alanının gelişmesine yol açtığını bildiğimden; dizide yer alan aile bireylerinin yaşamış olduğu olumsuz ve kötü olayların etkilerinin psikolojik durum kaynaklı fiziksel hastalıklar şeklinde de ortaya çıkabilmesi (Sevgi’nin kanseri) ve son bir umutla başvurduğu ‘spritüel’ uygulamalar yapan Zaman Bey’e başvurması, Zaman Beyin gerçekte bir tıp doktoru olduğu gibi durumlar çok da ‘absürd’ değil bence.. En azından insana özgü arayışlar..

Aile Dizimi Nedir?

Dizinin her bölümünde geçmişe dönük ‘flashback’lerle, travmayı yaşayan kişiler ile bugünkü sorunu yaşayan kişi ile olan bağlantılara işaret ediliyor ve bu amaçla;

Kök aile açılımı/Köken açılımı/Aile soy ağacı/Aile dizimi (Aile Konstelasyonu)’

olarak ifade edilebilecek bir uygulama yapılıyor. Diziye ilişkin eleştirilerin toplandığı nokta da bu zaten. Evet, bu noktada benim de itirazlarım var elbette! Ama önce bu tekniğin ne olduğuna ilişkin bilgi edinelim isterseniz:

Aile dizimi uygulamasının bir psikoterapi tekniği olduğu söylenebilir. Suyun yüzeyde görünen kısmıyla değil, görünmeyen kısmıyla ilgilenilerek görünmeyen kısmın (bilinçdışının) nasıl daha görünür kılınacağını gösteren bir çalışma. Yani kişilerin aile yaşamında, duygusal olarak hissedilen ama tam söze dökülemeyen ilişki dinamiklerinin ve tabii ki travmaların ortaya çıkarıldığı alan. Kişinin halen yaşadığı bazı sorun ve stres bozukluklarının, aile bireylerinin de dahil edilerek aile içerisindeki geçmiş travmalarla ilişkilendirilmesi ve anlamlandırılması süreci diyebiliriz.

Bert Hellinger’ın geliştirdiği bu uygulama, bireylerin aileleriyle içsel dünyalarında barışmalarını sağlamayı ve aile sisteminin bozulmuş yanlarını onarmayı hedeflemektedir. Bu teknik uygulanırken, aile bireylerinin yaşları, cinsiyetleri, hayatta olup olmadıkları ya da bu bireylerin nerede ve hangi zaman diliminde yaşadığının bir önemi yoktur.

"Hastalandığında iyileştirecek bir beden yoktur. Affedilecek bir hatıra, teşekkür edilecek bir geçmiş, temizlenecek bir zihin vardır."

Bert Hellinger bu sözü ile bedende hissedilen stres, ağrı, kasılma, titreme vb tepkiler kadar fiziksel hastalıklarda da psikolojik sorunların/ bastırılan duyguların yani bilinçdışına atılan yaşantıların rolüne vurgu yapıyor.

Sistemin kurucusu Bert Hellinger’in ilginç biri olduğu izlenimi ediniyoruz araştırdığımızda; 1925 yılında doğduğu; felsefe, pedagoji, teoloji eğitimi aldığını, sonra da din adamı olduğunu öğreniyoruz kaynaklardan. Alman olan Hellinger, 16 yıl Güney Afrika’da katolik bir misyoner olarak çalışmış. Şaman inançları olan Zulu kabilesiyle yaşarken kabile bireylerinin ateş etrafında toplanıp sorunlarını çözmek için yaptıkları törenleri izlemiş. Atalarının ruhlarıyla bağlantı kurma ritüelleri ve bunun kabile üyelerini nasıl etkilediği onun çok ilgisini çekmiş. Ülkesine döndükten sonra aile dizimi terapisini geliştirmiş. Bu terapi yöntemini yerli halkın kendilerini ‘şifalandırma’ yöntemlerinden etkilenerek ve kendine göre revize ederek, Batı’da kullanılan psikodrama yöntemi ile birleştirip uygulamaya başlamış. Ancak bu arada Hellinger’in yedi yıl Viyana’da ‘psikanaliz’ eğitimi aldığını ve pek çok psikoterapi yaklaşımından da etkilendiğini belirtelim. Hellinger ve arkadaşları bu yöntemi, 2. Dünya Savaşı sonrası ciddi travmalar yaşayan Alman ve Yahudi halkına uygulayarak büyük başarı elde etmişler.

Aslında, aile dizimi (aile takımyıldızı/family constellation) terimi ilk olarak Alfred Adler tarafından aile sistemindeki her üyenin görevini tanımlamak için bir yapı olarak kullanılmıştır. Adler, aile takımyıldızının ebeveynlerden, çocuklardan ve geniş aile üyelerinden oluşturduğunu belirterek özellikle çocukların bu sistem içindeki yerleri/konumları vb açısından durumları ile “Yaşam Stili” arasında bağ kurmuştur.

Uygulamada psikodramadan yararlanılmaktadır. J.L.Moreno’nun 20.yüzyılın başında tiyatroyu kullanarak bireyin grup içinde iyileştirilmesini hedefleyerek geliştirdiği bir psikoterapiyöntemi olan psikodrama; spontanelik,yaratıcılık ve eylem dinamiklerini temel almaktadır. Kişilerin ilişkilerini, bu ilişkilerde yaşadıkları sorunları, çatışmaları ve kendi iç dünyalarını spontane bir biçimde, bir oyunun içinde rol alarak incelemelerini ve farkındalığa ulaşmalarını sağlamaya çalışmaktadır.

Üst kuşaklardan “Aile” yoluyla aktarılanlar

Psikoloji alanındaki hemen hemen tüm kuramlar kişilik gelişiminde ailenin rolü ve etkisini kabul eder. Biz aile içinde şekilleniriz ve ailemiz de bizi, kendi ailelerinden aldıklarını-artı ve eksileriyle-bize aktararak etkiler. Hellinger, psikolojik rahatsızlıkların büyük bir kısmına, kök ailede yaşanmış sorunların sebep olduğunu söylemektedir.

Aile dizimini bu temel anlayışa dayalı olarak bir terapi yöntemi olarak geliştiren Hellinger, “Ordnung der Liebe” yani “Sevgi Düzenleri” isimli kitabında aile sisteminin veya kitaptaki ismiyle ‘aile soyağacı’nın zedelenmesine yol açan travmatik olayları açıklamıştır. Hellinger’a göre soyağacında yaşanan ve aile sistemini zedeleyen travmatik olaylar şöyledir:

  • Cinayet
  • İntihar etme
  • Ani ölüm
  • Aldatılma
  • İsteksiz/ gönülsüz birliktelik
  • Terk edilme
  • Tecavüz, taciz
  • İşkenceye maruz kalma
  • Boşanma
  • Evlilik dışı çocuk sahibi olma
  • Düşük yapma
  • Kürtaj
  • Evlatlık verilme veya verme
  • Doğuştan gelen zihinsel ve bedensel rahatsızlıklar

Hellinger’ın aldığı eğitim ve uygulamaları sürdürürken Eric Berne ve Transaksiyonel Analiz yaklaşımından etkilendiği, ilişkilerden kaynaklanan psikolojik sorunların bedeni hasta ettiğini kabul ederek bireyi, daha derin ve geniş bir sistem içinde ele alıp “bütün”ü görmeye önem verdiği söylenebilir. Böylece zamanla kendisi “Fenomenolojik-Sistemik Aile Terapisi” dediği bir yaklaşım geliştirmiştir. Ancak Almanya’da bu uygulamanın giderek bilimsel temellerden uzaklaşarak tamamen spritüelliğe kaydığı eleştirilerinin artmasıyla Hellinger’in Almanya’yı terk ettiği bilinmektedir. 2019 yılında ölen Hellinger’in son yıllarında ABD’de yaşadığını, kendisini bir ‘guru’ olarak gördüğünü ve mistik/uhrevi bir niteliğe büründüğünü de söyleyelim.

Dizide Zaman Bey’in yaptığı çalışma

Dizi karakteri Zaman Beyin bir tıp doktoru olduğunu dizinin sonunda öğreniyoruz. Aslında kendisi için bir tanımlama/niteleme yapmıyor. Yaptığı uygulamaya “çalışma” diyor, buna da bir isim koymuyor. Ancak dizi ile ilgili yorum ve tartışmalardan bu çalışmanın “Aile Dizimi” olduğu ve mucize etkiler yaratacak şekilde ‘yanlış’ uygulandığı itirazlarını okuyoruz.

Evet, yapılan uygulamalar psikoterapi tekniklerine benziyor; aile dizimi, psikodrama ve aile atomu (bir sahnede Ada ile yapılan taş uygulaması) vb. İlgili mesleki organizasyonlar bu uygulamaların yanlış algı yaratabileceği, gerçekte böyle uygulanmadığı konusunda açıklamalar yaptılar. Mesleki etik ve sorumluluk açısından bu açıklamaları takdir ediyorum.

Ancak pek çok psikoterapi tekniğini, neredeyse her terapistin kendine özgü bir tarzda uyguladığı gerçeği dikkate alındığında ‘doğrusu’ konusunda kesin bir şey söylemek güçleşiyor. Yine de itirazların temel ekseni “izleyenlerde yanlış algı ve beklenti oluşturacağı, sorunlarına çözüm arayanları suiistimal ve riske açık hale getireceği” kaygısı konusunda haklılar elbette! Çünkü ben de ‘insan’ olarak zaaf ve ihtiyaçlarımızı göz önüne aldığımda; her gün ‘gerçek’lerin servis edildiği haber saatinde siyasilerin vaatlerini ve açıklamalarını dinlerken aynı kaygıyı duyuyorum!

Diğer toplumları bilemeyeceğim ama bizim toplumumuzda; biat kültürüne dayalı ‘dıştan kontrollü’ bireyler olarak sorunlarımızın nedenini de çözümünü de kendi dışımızda arayan bir yapıda olduğumuzu bildiğimden (benim doktora tezim bu konuda, ayrıca yazdığım bir kitap bölümü mevcut) , dizide sergilenen çalışmanın bir pembe dizi/magazinsel bir yaz dizisinde geçtiğini unutarak inanmaya hazır olduğumuzun farkındayım. Çünkü genel olarak çaba harcamak yerine, kısa yoldan kolay çözümler aramak eğilimimiz ve sorumluluğu kendi üzerimize almak yerine bir dış güçten (mucize) veya bir başka kişiden (ermiş/hoca vb) beklemek gibi zaaflarımız var.

Mesleki Etik ve Kaygılar

Diziyi izleyen ve sorunlarından ‘kolayca’ kurtulmak isteyen pek çok kişinin vakit geçirmeksizin “Aile dizimi” yapan uzman arayışına girdiğini gören pek çok ‘terapi merkezi’ ve ‘terapist’in aile dizimi tekniğini uyguladığı ile ilgili aniden ortaya çıkan ilan ve reklamların da, insanların bu zaaf ve ihtiyaçlarına hitap eden ve etik açıdan sorgulanmaya açık bir durum olduğu ortada. Bir alan profesyoneli olarak beni asıl kaygılandıran da bu durum oldu açıkçası.. Çünkü mesleki etik ilkelere uygun davranmak; dizi senaristinin değil, meslek uzmanlarının sorumluluğu öncelikle!

Aile dizimi konusunda birkaç atölye çalışmasında yer alıp bu uygulamayı ‘deneyimlemiş’ bir profesyonel olarak ülkemizde bu tekniği çok etkili kullanan ruh sağlığı uzmanları olduğunu söyleyebilirim. (Ancak, özelden yazmayın bana, isim veremem çünkü kendimden başkasının reklamını yapmam! Ben de terapistliğimi sadece kendi üzerimde deniyorum, sizi kabul etmem!. Hiç kusura bakmayın.)

O halde ‘sorumluluk’ yine size kaldı. Bu yüzden mesleki örgütlerin şu uyarılarını önemli buluyorum:

Aile dizimi sırasında bireyin kendisinin yönetemeyeceği bir travmatik sürecinin ortaya çıkması ve uygulayıcının yetersiz müdahalesiyle mevcut travmanın alevlenmesi, bireyin kendisine ya da çevreye zarar vermeye sebep olabilecek ciddi psikiyatrik belirtilerin tetiklenmesi mümkün.

Eğer geçmiş travmatik yaşantılarınız varsa mutlaka alanında yetkin bir uzmana müracaat ederek değerlendirme sonrasında önerilen tedavi protokolüne devam etmek gerekir. Yoksa, dizideki şekliyle, aile dizimi gibi kısa süreli, mucizevi çözümler öneren, etik dışı müdahalelere açık bir uygulamanın faydadan çok zararı olabilir (benden söylemesi!).

Sonuç

Sonuç olarak; ben bunun magazinsel bir dizi olduğunu, bilimsel kanıta dayalı belgesel bir çalışma olmadığını düşünerek, dizide tartışma yaratan gösterilerin, ana temayı abartarak vurgulama amacı taşıdığı kanısındayım.

Zeytin Ağacı dizisinin senaristi verdiği bir röportajda şöyle diyor:

Taşıdığımız miraslar sadece genetik değil, psikolojik de. Bunu reddetmek, pek çok olasılığa sırtımızı dönmek olur. Çözümleri sürekli dışarda aramak yerine, içerisiyle, bedenimizle, geçmişimizle bağlantı kurmak; bizi pek çok yükten özgürleştirecek bir çare arama yolu olabilir diye düşünüyorum.”

Evet, bu düşüncede bir yanlış yok kanımca. Çünkü Öz Terapi kitabında benim deneyimim de buna dayanıyor. Bunu kendi üzerimde deneyimleyen ve sonuçta ayrışma- bütünleşme yaşayarak “özgürleşen” bir profesyonel olarak; ‘kendi içimizle-bedensel arşivlerimizle-geçmişimizle bağ kurmanın bir terapi sürecinde iyileştirici etkisi olabileceği gerçeğini onaylıyorum. Ancak ben bunu yedi aylık bir süreçte, sahip olduğum profesyonel donanımımla, çok farklı bir şekilde gerçekleştirdim. Belki de dizideki “Zaman Bey” kadar yetkin bir donanıma ya da “mistik/uhrevi/sihirli” güçlere sahip bir ermiş olmadığım için. Çünkü gerçekte hangi yaklaşım ve tekniği kullanırsa kullansın psikoterapistin elinde ‘sihirli bir değnek’ yoktur!

Kısa vadede; dilek dilemek, olumlu düşünmek, telkin vb yollar insanlara iyi gelebilir ancak ‘iyileşmek’ ile ‘iyi ‘gelmek arasında büyük fark vardır. (Unutmayın bütün bağımlılıklar, bize iyi geldiği için sürdürülür.)

Son olarak, dizinin sadece bu ülkede değil, birçok toplumda var olan aile ilişkilerindeki çatışmalı dinamiklere dikkat çekmesi önemli bir nokta kanımca. Aile denilen kurumla kurmuş olduğumuz ilişkinin sıkıntılı olduğunu ve bu kurumla olan ayrışma ve bütünleşme sorunlarını bir türlü sağlıklı bir şekilde çözemediğimiz için de sürekli olarak problemler yaşamaya devam ettiğimiz gerçeğini, bir anlamda bizim önümüze koymuş oluyor. Dizide hemen hemen her karakterde bu çatışmanın etkilerini görüyoruz. Mevzu derin ve karmaşık, bu yüzden ne Zaman Bey ne de bir başkası tek bir seansta bunu çözemez!

Hayat karmaşık bir süreç ve bu sürecin içerisinde hepimiz açısından başta ailelerimizden getirdiklerimiz olmak üzere pek çok noktanın büyük etkileri bulunabiliyor.

Evet, Sartre’ın dediği gibi “Geçmişim varoluşumdur”.

Siz de kendi geçmişinizi psikolojik etkileri açısından incelemeye hazırsanız, içsel bir kazı çalışması yapmayı göze alırsanız, ben sadece kendi yaşadığım deneyim ile size bu konuda eşlik edebilirim. Eğer, niyetliyseniz Öz Terapi kitabını okumaya başlayabilirsiniz efendim (sakın hala almadığınızı söylemeyin bana!)…

B.Y. 21 Ağustos 2022, Hasanoğlan.

Yararlanılan Kaynaklar:

Wolynn, M. (2018). Seninle Başlamadı (20.baskı), İstanbul: Solo Yayınları.

Yeşilyaprak, B. (2022). Öz Terapi (3.baskı) Ankara: Nobel Kültür Dizisi.

https://onedio.com/haber/ebru-sinik-yazio-aile-dizimi-ile-ilgili-bilinmesi-gerekenler-1087655

https://www.diken.com.tr/zeytin-agaci-konusturuyor-aile-dizimi-nedir-bizi-hasta-eden-gecmis-travmalar-mi/

https://zaytung.com/haberdetay.asp?newsid=407007

https://www.karar.com/teknoloji-haberleri/butun-suc-ninemin-babasinda-1679422

https://cemkaya.net/terapi-tekniklerim/aile-dizimi-terapisi-aile-konstelasyonu-149