DÜNYADAN UZAK

Fikir Yazıları - HÜLYA YAVUZ KANDEMİR

DÜNYADAN UZAK
Manşet,’ ’Yaşamına son veren Asistan Dr. Mustafa Yalçın’ın ardından mobbing isyanı’ ’haberi ve ‘’6 sayfalık not ve mobbing’’ alt başlıklı haberi de okudu.
Zorbalık, alay, dedikodu, bezdirme, ırkçılık, dışlama, taciz …
Yazık seni de bezdirdiler. Yok olmayı seçtin. Zaten yok sayıyorlardı. Hepten yok olmayı seçtin. Tabii bu da bir seçim. Yaşamayı seçmek kadar normal. Keşke seçim yapmak zorunda kalmasaydın. Zorunda olmak ya böyle ya böyle yaşayacaksın. Böyle bir yaşam yaşamanın ötesinde ölüm gibi hissettiriyorsa sana ölürsün.
Elindeki gazeteyi bıraktı ve eski yeşil kadife berjer koltuğundan güçlükle ayağa kalktı. Yorgun adımlarla buzdolabına yöneldi. Buzdolabı her zamanki gibi boştu. Açtı ama bütün iştahı kaçmıştı. Aradığı içini serinletecek, yorgunluğunu alacak, hüznünü dindirecek soğuk bir biraydı; her zamanki gibi.
İstatistikler, mobbinge daha çok kadınların uğradığını gösteriyordu ama bak işte erkekler de uğruyor.
‘’Hayat bana zor gelir

Yorar beni bu kargaşa

Gözlerimde damla damla

Ağlarım, yalnızım’’

‘’Prenslerin Öcü’’ çalıyor radyoda.
Bana da zor geliyor. Hayat, yalnızlık…
Koltuğa gömüldü kaybolmak ister gibi. Ne kadar çok alışmıştı. Bu yok olma hissine. Yok sayılınca yok olmak kolay. Ama o kadar da kolay değil. Yani, hayata veda etmek onun için.
Her seferinde uykuya kaçıyorum yaşadıklarımı hatırlatan olaylarla yüzleşmek yerine. Yalnızım. Ben yalnız yaşıyorum. Hiç evlenmedim. Babamın, alman anneme yaşattıkları yüzünden. Aynı şeyleri yaşamaktan hep korktum. Seçimim yalnız yaşamak oldu. Küçük bir kadınım. Kısa boylu zayıfça. Güzel de sayılmam. İyi ki böyleyim. Güzel kadınları düşünemiyorum. Nasıl baş edebiliyorlar bu yamyamlarla!
Kalktı, birasını yudumladı. Hayat, yalnızlık…
Ne çok iş değiştirmişti, tacizlerden kurtulmak için.
Hakkında çıkan dedikodular sadece yalnız olduğu içindi. Hayır, hayır evli olan Ayşe’ninkini de yapmıyorlar mı?
Bir gün Kara Fatma’dan bahsediyorlar. Hem de yanımda! Ertesi gün ‘’Kara Fatma geldi, susalım!’’ deyip konuşmayı kesiyorlar. Böcek yaptılar beni ya!
Geçenlerde yapılan toplantıya beni çağırmadılar. Basit bir hizmetçi görüyorlar. Şeflerin toplantısı imiş. Öyle diyorlar ama Canan, geçen gün yeni aldığı elbiseyi gösteriyordu toplantıda giyeceğim diye. Ben sizsiz de yer içerim. Hatta konuşurum sözüm kesilmeden, suçlanmadan, eleştirilmeden, bağrılmadan. Hem konuşur hem dinlerim, var olduğumu bilerek. Ofise girmemi yasaklamışlar. İşlerimi zorlaştırmak için yapıyorlar bunu, sonra da iş bilmezlikle suçluyorlar. Gideyim diye yapıyorlar. Yapmıyorum ya özel işlerini şeflerin, müdürlerin. Bana kesilen ceza da bu tabi.
Yarın cuma, izinliyim. Bu gece istediğimi yapabilirim istediğim kadar yok olabilirim koltuğumda. İstediğim kadar içer, istediğim kadar konuşurum.
İşlerin dışında, havadan sudan konuşmalar dışında, sohbet etmediğim şefime bugün pazar günü izin kullanmak istediğimi söyledim. Ne söylese iyi. İzinler ailesi olanlar için hafta sonuna planlanmış. Yıllık izinler de okulların tatil olduğu zamana göre.
Birasını fondipledi. Biraz sendeleyerek ulaştı mutfağa. Dolabı açarken bir bira daha olmasını diliyordu. Zor günler için ayırdığı sebzelik bölmesine baktı. Hiçbir şey onu bu kadar mutlu edemezdi. Orda onu bekleyen bir bira daha. Kapağı açtı, şişeyi havaya kaldırıp ‘’Şerefine Kara Fatma!’’ dedi, kahkahayı koyuverdi, ardından hıçkırıklara boğuldu.
Ben bir böcektim. Daha ne olsun.
Mutfağın lambası açık, salonun lambası açık, sadece radyoyu kapattı, yatak odasına yöneldi. Karanlıktan korkuyordu. Sessizliğe de tahammül edemiyordu. Oda karanlık, soğuk ve sessiz. Tıpkı insanlar gibi. Lambayı açtı, ısıtıcıyı çalıştırdı sonra da televizyonu açtı tabi ki. Ses olmalı. Yalnızlığını unutturacak. Hayat, yalnızlık…
Kendimi susturamıyorum. Bu ağlama nöbetleri, bu uykusuzluk, bu bağımlılık. Sızıyorum resmen içince. Bazen bir, bazen üç oluyor. Antideprasanlar bile işe yaramıyor alkol olunca. Daha dün gece ölüyorum sandım. Kalbime bir bıçak saplandı sanki. Yatakta nefes alamadım, çırpındım bir süre. Şöyle bir kalp krizi ne güzel bir ölüm olur diye düşündüm. Murat kardeş, ben senin kadar cesur değilim…Öleceksem yatağımda öleyim ki başka yerde ölsem öleceği varmış da ölmüş demesinler.