Dedikodu ya da Dedikoduyu İş Edinenlerin Psikolojisi

Psikoloji-Sosyal Psikoloji - Doç. Dr. Ali Baltacı

Dedikodu ya da Dedikoduyu İş Edinenlerin Psikolojisi
Masum gibi gördüğümüz basit konularda bile başkalarını çekiştirmek, hakkında konuştuğumuz kişinin yaşamında derin yaralar açabilir. Hakkınızda bir dedikodu yayıldığında siz ne kadar çırpınırsanız çırpının veya ne yaparsanız yapın o dedikodunun izlerini temizlemek oldukça zor. İş yerinde yapılan dedikodular neticesinde işini kaybeden, evliliği yıkılan veya intihar edenlerin olduğunu biliyoruz. Aslında dedikodu yaptığımızda kendi açıklarımızı kapatmak, yaralarla dolu olan hayatımızdaki huzursuzlukları gizlemek veya içinde bulunduğumuz yalnızlığı bir başkası hakkında konuşarak ortadan kaldırmak isteriz. Dedikodu zamanla kişinin öylesine yaptığı bir şey olmaktan çıkıp yaşamınızın parçası haline gelir…
Hemen hepimiz birisi, bir şey veya yaşadığımız bir deneyim hakkında olumlu veya olumsuz şekilde diğerleriyle konuşuruz. Özellikle size askıntı olan, canınızı sıkan veya hayatı dar eden biri varsa o kişi hakkında başkalarıyla konuşmak psikolojik olarak rahatlık verir. Her masum sandığımız dedikodu bile diğerinin canını yakabilir. Yıkıcı, karalayıcı veya diğerine zarar verici dedikodudan uzak durmak gerekli ama bir yanımız bu tür dedikodulardan da içten içe keyif alır.
Türk toplumu gibi geleneksel özellikleri ağır basan ve yakın ilişkilere dayalı toplumlarda dedikodudan uzak durmak zor olsa da üzerimize vazife olmayan veya dedikodu yaptığımız kişinin hayatını karartabilecek denli yıkıcı dedikoduları konuşurken dikkatli olmak gerekiyor. Çünkü bu durum aynı zamanda bir suç… Elbette bir hukukçu olmadığımdan konunun hukuki boyutu hakkında derinlemesine bilgi sahibi değilim, ancak küçük bir internet araştırmasıyla konuyu daha iyi öğrenebilirsiniz.
Birilerinin açığını arayan, sakladığı bir giz olduğunu düşünen ve sürekli diğerlerinin davranış ve söylemlerine şüpheyle yaklaşan, yani mesleği dedikoculuk olan tiplerle karşılaşmışızdır. Dedikoduyu meslek edinen bu kişiler, diğerleri hakkında bilgi toplamak için özel olarak çalışır, zaman ayırır. Sizin vermek istemediğiniz her tür bilgi kırıntısının peşine düşerek o bilgiyi bir şekilde edinmeye uğraşır. Bazen bilgideki eksikliği kendisi doldurur; işte asıl sorun da burada başlıyor. Yani sizden aldığı doğru bilgiyi kendi eksik bilgileriyle birleştirip hakkınızda asılsız bilgiler ürettiğinde dedikodu başlar. Dedikoduya konu olacak bilgiyi verdiğinizin bile farkında olmadan asılsız iddialar yayılmaya, hakkınızda bir karalama kampanyası yapılmaya, hatta sizi hiç tanımayan insanlar bile sizi kötülemeye başlar…
Dedikoduyu meslek edinenler, genellikle yaşam ile bağları zayıf veya belirli bir meşguliyeti olmayan, kendilerini oyalayacak iş arayan, herhangi bir işi doğru düzgün yapamayan insanlar… Bu kişilerin kendini diğerlerine ispatlamaya çalıştıkları, çoğunlukla huzursuz ve mutsuz oldukları, aile-arkadaş-iş ilişkilerinde doyumsuz, kıskanç, çocukluklarında yaşadıkları aşırı taciz ve travmalar ile aile içinde istenmeyen çocuk olma gibi durumların söz konusu olabileceği biliniyor. Yani bu insanlar hayatla barışık değil ve diğerlerinin başarılarını, özgürlüklerini ve diğer üstün yanlarını kıskanıyorlar. Diğerleri hakkında yaptıkları dedikodu sayesinde bu kişiler kendilerine çevreden yoğun ilgi olacağını ya da aranan kişi olacaklarını düşünüyor ve akıllı, güçlü hissediyorlar.
Mesleği dedikodu olanlardan bazıları kasıtlı şekilde dedikodu üretiyor; zarar vermek istiyor. Kendisine büyük bir amaç edinmiş, kendini etik bir ilke veya ahlaki bir değerin koruyucusu olduğunu düşünüyor ve dedikodu sonucu bir kişiye zarar verince toplumda yer edineceğini, ahlakı koruyacağını sanıyor. Çevresine de “ben bunu senin iyiliğin için yapıyorum” veya “kendini ondan korumak için bunları bilsen iyi olur” gibi söylentiler yayarak aslında ne denli ahlaki veya erdemli bir iş yaptığını savunuyor. Aslında çevresine güvenmiyor; çevresi de az çok bu kişiden soğuyor, onların nasıl karakterler olduğunu biliyor ama zaman geçirme veya eğlence unsuru olma adına dedikoduyu dinliyorlar. Diğerlerinin ilgi ve saygısını başarılarıyla değil, dedikodu gibi kolaycılıkla elde etmek isteyen kişiler, çevre tarafından ilgi görmeye başladıkça dedikoduyu azaltıyor. Ancak bazı durumlarda ilgiyi devam ettirmek için dedikodudan daha ötesi olan iftira ve diğer çamur atma tekniklerini kullanarak sosyal ilgiyi sürekli kılmak istiyorlar…
Tanıdıklarımız hakkında yaptığımız dedikodudan farklı olarak hiç tanımadıklarımız, örneğin siyasetçiler veya sanatçılar, hakkında da dedikodu yaparız. Özellikle sosyal medyadaki bilgi kirliliği aslında bir tür dedikodu; her gün yeni bir kişi hakkında sürdürülen linç kampanyaları, iftiralar, hakaretler oldukça yaygın internet camiasında… Hatta iki kişi arasında kalması gereken yazışmaların dahi internete sızdırılarak toplu dedikodu seansları yapıldığına tanık oluyoruz. Sosyal farkındalık oluşturma hevesiyle bir kişiyi karalamak, onun hakkında asılsız iftiralar kaleme almak ve diğerlerini bu kişi hakkında örgütlemek cidden normal psikolojideki bir insanın yapacağı iş değil…
İş yerleri de masum değil dedikodu konusunda… İş yerlerinde de işi yalnızca dedikodu olan çalışanlar olduğunu sıkça görürüz. Çalışan hakkında yapılan dedikodu aslında psikolojik yıldırmanın (mobbing) bir öncülü aslında… Bir çalışan hakkında çıkarılan dedikodu zamanla yayılıyor ve bir noktada bunu çalışanın da duyması sağlanıyor. İş yerinde yapılan dedikodu “yalan, uydurma veya iftira” dahi olsa ona inanlar mutlaka oluyor. Sonuçta dedikoducular iyi birer yalancılar. Olmayan şeyleri olmuş gibi gösterip size zarar verebilirler… Hakkınızda bir dedikodu yayıldığında siz ne kadar çırpınırsanız çırpının veya ne yaparsanız yapın o dedikodunun izlerini temizlemek oldukça zor. Bir kere damgalandığınızda bunu temizlemeniz yıllarınızı alabilir; hatta iş yerinde üretilen dedikodular o denli yıkıcıdır ki siz o iş yerinden ayrılsanız dahi peşinizden gelir… İş yerinde yapılan dedikodular neticesinde işini kaybeden, evliliği yıkılan veya intihar edenlerin olduğunu biliyoruz.
Çalışanın iş performansını düşüren, iş doyumunu engelleyen ve hayattan duyduğu memnuniyeti azaltan dedikoduya maruz kalanlar bir süre sonra akıl sağlıklarını yitirebiliyor. Bir odada iki kişi varsa ve siz oradan ayrıldığınızda içinize “acaba diğerleri hakkımda ne konuşuyor?” diye bir kuruntu düşüyorsa, sizde de yavaş yavaş bu etkiler başlamış demektir. Hele o odada dedikoduyu meslek edinen biri varsa sizin aklınıza ilk gelen şey “hakkımda söylenenleri nasıl öğrenirim?” veya “hakkımda yapılan dedikoduyu nasıl temizler, kendimi aklarım” oluyor. İş yerinde diğer çalışanlar hakkında yaptığınız ve size önemsiz gibi görünen konular o denli noktalara varıyor ki dedikodusu yapılan kişi için yaralayıcı olabiliyor. Diğer yandan mesleği dedikodu olan kişinin bu dedikoduyu üretmek için harcadığı emek, zaman ve zihinsel gücü başka bir işte kullandığında yaratacağı fayda düşünüldüğünde, dedikodu yapan için ne denli bir performans kaybı olduğu ortadadır.
Çevrenizde size dedikodu taşıyan birileri varsa dikkatli olmakta fayda var; çünkü gelecekte sizin de kurban olmamanız için bir neden bulunmuyor. Yani size bilgi veren, sizden de bilgi alıp rahatlıkla sizin de dedikodunuzu üretebilir. Buna engel olmak için bu tür insanlarla daha az vakit geçirmek, diğerleri veya kendiniz hakkında daha az bilgi vermek ve daha da iyisi mesafeli davranmak iyidir… Zamanla sizden istediği ilgiyi görmediğini fark eden dedikoducu, artık yanınıza daha az gelecektir. Elbette bir ortamda dedikodu duymak istemediğinizi dile getirmeniz de önemli. Bu şekilde davranarak dedikodunun üretilmesi ve yayılmasını da engellersiniz…
Hepimiz aslında biraz dedikodu yapar, çokça da dedikodudan etkileniriz. Bu konuda hiçbirimiz masum değiliz… Ancak akıl sağlığımızı korumak için söylentiden uzak durmak en iyisi…