"ÜLKEMİZDE OKUL ÖNCESİ EĞİTİMİNE GENEL BİR BAKIŞ"

Eğitim Bilimleri - Uğur Özeren

"ÜLKEMİZDE OKUL ÖNCESİ EĞİTİMİNE GENEL BİR BAKIŞ"

Uğur Özeren: Sayın Dr. Öğr. Üyesi Osman Basit, kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz?
Dr. Öğr. Üyesi Osman Basit: Yeniden Merhaba; Ben Osman Basit. Okul öncesi öğretmeniyim ve okul öncesi eğitimi alanında çalışmalar yürüten bir akademisyenim. Çukurova Üniversitesi’nden 2009 yılında okul öncesi öğretmeni olarak mezun oldum. Aynı yıl Milli Eğitim Bakanlığı’nda göreve başladım. Yaklaşık dört yıl çeşitli köy okullarında öğretmenlik yaptıktan sonra Araştırma görevlisi olarak akademiye geçiş yaptım. Gazi Üniversitesi’nde Okul Öncesi Eğitimi alanında 2017 yılında Yüksek Lisansımı, 2020 yılında da Doktoramı tamamladım. Halen Necmettin Erbakan Üniversitesi Ereğli Eğitim Fakültesi Okul Öncesi Eğitimi Anabilim Dalında Doktor Öğretim Üyesi olarak çalışmaktayım.
Uğur Özeren: 0-6 yaş gurubu çocukların gelişimine büyük etkisi olan okul öncesi eğitimin Türkiye’deki gelişimi nasıl olmuştur?
Dr. Öğr. Üyesi Osman Basit:
Okul öncesi eğitimini ile ilgili ilk önemli gelişme olarak 16 Haziran 1962’deki “Anaokulları ve Anasınıfları Yönetmeliği” ile birlikte resmi ve özel kurumlar açılıp sayıların artırılmasını söyleyebiliriz. 1973 “Milli Eğitim Temel Kanunu” ile birlikte erken çocukluk eğitiminin amaç, kapsam ve görevleri açıkça belirtilmiştir. 1992 yılında kurulan ve maalesef 2011 yılında kapatılan Okul Öncesi Genel Müdürlüğü okul öncesi eğitim ile ilgili çalışmaların hızlanmasına vesile olmuştur.
2000’lerde erken çocukluk eğitiminin zorunlu olması için pilot uygulama 2009-2010 eğitim öğretim döneminde 32 ilde başlatılmış ve okullaşma oranının yüzde 33’ten yüzde 39’a çıktığı açıklanmıştır. 2012-2013 döneminde ise 4+4+4 sistemine geçilmesiyle ilkokula başlama yaşı aşağı çekilmiştir. Bu durum okul öncesi okullaşma oranlarına olumsuz yönde etki etmiştir. Daha sonraki yıllarda okul öncesi eğitim için yaygınlaştırma çalışmalarına dönülerek zorunluluktan çıkarılmıştır.
Günümüzde kamu ve özel sektör eliyle yürütülen bir okul öncesi eğitim sistemi okullaşma oranının ötesinde nitelik ve denetimsizlik sorunu ile karşı karşıyadır. Milli Eğitim Bakanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ve çeşitli kamu kurum ve kuruluşları (Danıştay, TBMM, üniversiteler) bünyesinde veya denetiminde faaliyet yürüten okul öncesi eğitim kurumları bulunmaktadır. Bunların dışına merdiven altı diye tabir edilen gayri resmi kurumlar da bulunuyor maalesef.
Okul öncesi eğitimin her çocuğa nitelikli bir şekilde verilmesi için atılması gereken çok önemli adımlar hala var. Umarım yakın zamanda her çocuk kaliteli erken çocukluk hizmetine kolaylıkla erişebilir.
Uğur Özeren: Okul Öncesi Eğitimi okullaşma oranı Ülkemiz genelinde nasıldır?
Dr. Öğr. Üyesi Osman Basit: Okul Öncesi Eğitimi okullaşma oranını etkileyen bazı faktörler var. Toplumun okul öncesi eğitime bakışı, ailelerin sosyo-ekonomik seviyeleri, kadınların iş gücüne katılımı vb. bu faktörlerden bazılarıdır. Okul öncesi eğitime bakış her geçen gün olumlu yönde bir değişim gösteriyor. İnsanlar önceleri okul öncesi eğitim kurumlarını çalışan annelerin çocuklarını gönderdikleri yerler olarak görüyorlardı. Son dönemde okul öncesi kurumlarının bakım işlevinden daha çok eğitim kurumu olarak görülmesi ve öneminin toplumun geneli tarafından kabullenilmesi sevindirici bir gelişme olmuştur. Okul öncesi eğitimin öneminin toplum tarafından benimsenmesi ile ilgili önemli çalışmalar yürüten Anne Çocuk Eğitim Vakfını ve 2017 yılında aramızdan ayrılan Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı hocamızı anmak gerekir. Çiğdem Hoca’nın bilimsel çalışmaları doğrultusunda büyüyen ve gelişen; 7 Çok Geç, Haydi Kızlar Okula, Babalık İlk İş, Anne Destek Programı gibi birçok proje ile okul öncesi eğitimin yaygınlaşmasına katkı sağlayan AÇEV bugün çok önemli çalışmalar yürütmeye devam ediyor.
Okul öncesi eğitime erişim ile ilgili birçok sorun bulunmakla birlikte Milli Eğitim Bakanlığı okullaşma oranının arttırılması konusunda çalışmalarını özellikle Milli Eğitim Bakanımız Mahmut Özer döneminde hızlandı. 5 yaş grubu okullaşma oranını %74’ten %100’e çıkarma hedefini koyuldu. Okul Öncesi Eğitim okullaşma oranının arttırılması ile ilgili benzer bir atılımı Nimet Çubukçu döneminde de görmüştük. Umarım bu atılım çabaları bakanlar ile sınırlı kalmaz ve sadece okullaşma oranına odaklanılmaz. 2009-2010 yılındaki okul öncesi eğitimin okullaştırma oranını arttırma gayretleri sırasında Milli Eğitim Bakanlığı’nda okul öncesi öğretmeni olarak çalışmaktaydım. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünden bizim okul bölgesinde yaşadığı varsayılan çocukların TC kimlik numaraları ve isimlerinin olduğu bir liste geldi. Muhtarı okula davet ettik tek tek isimlerden kimin çocuğu olabiliri anlamaya çalıştık. Ama muhtar birçoğunu tanımıyordu. Kaymakamlıktan çocukların okula kaydedilmesi ile ilgili baskı geldiği ilçe milli eğitim tarafından bildirilmişti. Listedeki tüm çocukları (35 çocuk) bulsak ve eğitime alsak sınıf yeterli değildi ve tek okul öncesi öğretmeni olarak çalışıyordum. Siz kayıt yapın biz ücretli görevlendiririz dediler. Köyde tek tek bu çocuklar nerede arayışına girdik. Bir kısmı taşınmış olduğunu bulmamıza rağmen ilçeden gelen ısrar üzerine listedeki çocukların hepsini E-okul sistemine kayıt ettik. Okula az sayıda yeni çocuk gelmiş oldu ama okullaşma oranımız arttı. Şuanda özellikle ilköğretim okullarına yeni sınıf açın baskısı yapıldığını sahadaki arkadaşlarımızdan duyuyorum. Konuyla ilgili bakanlığın web sayfasında aşağıdaki açıklama yer alıyor.
“Milli Eğitim Bakanlığı, okul öncesi eğitimi yaygınlaştırmak için yeni adımlar atıyor. Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, kasım ayı başında ikinci döneme 5 bin yeni ana sınıfını yetiştirecekleri müjdesini vermişti. Müjdenin verilmesinin üzerinden bir ay geçmeden 3 bin 971 yeni ana sınıfı açıldı. Yeni açılan ana sınıflarda 74 bin çocuk okul öncesi eğitime başladı. Böylece, 5 yaş grubunda yaklaşık %78 olan okullaşma oranı yaklaşık %83'e çıktı. MEB, 2022 yılı sonuna kadar 5 yaş grubunda okul öncesi okullaşma oranını %100'e çıkartmayı hedefliyor.”
Okullaşma oranının arttırılması elbette ki önemli. Fakat okul öncesi eğitim ortamının ve öğretmenin niteliği de son derece önemli. Eğer sınıf için gerekli olan eğitim materyalleri ile yeni açılan sınıf donatılmaz bu yük öğretmene ve okul yönetimine bırakılırsa ya da yani açılan sınıflara farklı bölümlerden ücretli öğretmen görevlendirilirse okullaşma oranındaki niceliksel artış okul öncesi eğitimin kalitesini düşürebilir.
Uğur Özeren: Ülkemizde Okul Öncesi Eğitimin felsefesi nedir?
Dr. Öğr. Üyesi Osman Basit:
Ülkemizde okul öncesi eğitimin nasıl yapılacağı okul öncesi eğitim programı ile belirlenmektedir. 1994, 2002, 2006 yıllarında okul öncesi eğitim programları hazırlanmış ve uygulanmıştır. Günümüzde son olarak 2013 yılında okul öncesi eğitim programımız güncellenmiştir. Halen okullarda eğitim faaliyetlerinin yapılandırılmasında rehber olan okul öncesi eğitim programı, çocuklara zengin öğrenme fırsatları sunarak onların tüm gelişim alanlarını destekleyen; bunun yanı sıra gelişim alanlarında görülebilecek yetersizlikleri erken yaştan itibaren önlemeyi amaçlayan bir programdır. Çocukların gelişim düzeyleri ve gelişimsel özellikleri dikkate alınarak hazırlanan program çocuk merkezli, esnek, oyun temelli, yaratıcılığı ve keşfederek öğrenmeyi destekleyen, günlük yaşam deneyimlerinin ve yakın çevre olanaklarının eğitim amaçlı kullanılmasını teşvik eden, kültürel ve evrensel değerleri dikkate alan, aile eğitimi ve katılımına önem veren dengeli bir yapıya sahiptir.
Günümüz okul öncesi programı farklı yaklaşım ve modeller temel alınarak hazırlandığından dolayı eklektik bir yapıya sahiptir. Program incelendiği zaman ağırlıklı olarak Montessori, Reggio Emilia, High Scope ve Bank Street yaklaşımları ile Çoklu Zeka ve Yapılandırmacı yaklaşım ilkelerinin izleri görülmektedir.
Uğur Özeren: Ülkemizde Okul Öncesi Eğitiminin amaçları nelerdir?
Dr. Öğr. Üyesi Osman Basi2013 yılında uygulamaya koyulan Okul Öncesi Eğitim Programında okul öncesi eğitimin amacı aşağıdaki gibi ifade edilmiştir.
“Okul öncesi eğitiminin amaç ve görevleri, millî eğitimin genel amaçlarına ve temel ilkelerine uygun olarak;
Çocukların beden, zihin ve duygu gelişimini ve iyi alışkanlıklar kazanmasını sağlamak, Onları ilkokula hazırlamak, Şartları elverişsiz çevrelerden ve ailelerden gelen çocuklar için ortak bir yetiştirme ortamı yaratmak, Çocukların Türkçeyi doğru ve güzel konuşmalarını sağlamaktır.”
Bana göre okul öncesi eğitimin amacı çocuklara zengin uyarıcı bir çevre fırsatı sunarak özellikle elverişsiz çevre koşullarında yaşam süren çocukların gelişimlerini tüm yönleriyle desteklemek olmalıdır.
Uğur Özeren: Anaokulunu bir bütün olarak ele aldığımızda ailenin ve toplumun beklentileri tam olarak karşılanabiliyor mu?

Dr. Öğr. Üyesi Osman Basit: Okul öncesi eğitimden beklenti hususunda yapılmış birçok akademik yayın bulunmakta. Genel bir toplum beklentisini ölçen çalışmalar değil anne ve babaların okul öncesi eğitim kurumundan beklentilerinin ne olduğunu ortaya koyan çalışmalar bunlar. Ailelerin ve genel manada toplumun beklentileri elbette ki önemli. Fakat sadece ailelerin beklentisini karşılamaya yönelik bir eğitim verilmez. Verilecek olan eğitim bilimsel temele dayanmak zorundadır. Ben de üç buçuk yaşında bir kız çocuğunun babasıyım. Ben ve benim gibi düşünen hatırı sayılır bir kalabalık “çocuklarımızın dört yaşında okuma yazmayı öğrenmesini istiyoruz” deyip okula başlama yaşının dört yaşa çekilmesini talep edemeyiz. “Bu konuda gelişim kuramları ne diyor? Çocukların hazırbulunuşlukları, bilişsel, dil ve motor gelişim düzeyleri bunun için uygun mu?” bakmadan sırf ebeveynler istiyor diye eğitim programları şekillendirilmez. Özellikle özel okullarda ebeveynlerden talep geliyor diye çocukların gelişimlerine uygun olmayan bir takım uygulamalara gidiliyor. Birçok özel okul çocuklara okuma yazma öğretiyor, İngilizce eğitim veriyor. Branş dersleri adı altında verilen ve çoğu çocukların gelişimlerine uygun olmayan bir takım etkinlikler sırf ebeveynler istiyor diye yapılıyor.
Uğur Özeren: Sayın Dr. Öğr. Üyesi Osman Basit, değerli görüşlerinizi bizimle paylaştığınız için hem Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi ailesi adına hem de okuyucularımız adına çok teşekkür ederiz.
Dr. Öğr. Üyesi Osman Basit: Ben teşekkür ediyorum. Okuyucularınıza, ailelere ve dolaylı olarak da çocuklara faydalı olmasını diliyorum. Görüşmek dileğiyle.