SAĞLIKLI AİLE İÇİ İLETİŞİM

Fikir Yazıları - RASİM BAKIRCIOĞLU

SAĞLIKLI AİLE İÇİ İLETİŞİM

Sağlıklı bir aile içi iletişim için, aşağıda sıralanan tutum ve davranışların öğrenilip içselleştirilmiş olması gerektiği düşünülmektedir.

Aile içinde sağlıklı iletişim kurabilen eşler, şunları başarıyor:

- Birbirini seviyor ve birbirine eşdeğer biçiyorlar.

-Birbirini ve çocuklarını sorgulama yerine onları dinlemeyi ve anlamayı seçiyorlar.

- Kendileriyle ve çocuklarıyla barışık bir ilişki sürdürüyorlar. (Kendilerini, eşlerini ve çocuklarını güçlü ve zayıf yanlarıyla tanıyor ve olduğu gibi kabul ediyorlar.)

- Savunmaya yönelik davranışlardan çok, sorun çözücü davranışlar gösteriyorlar.

-Birbirine ve çocuklarına, katı, dayatmacı bir tutumla değil; kararlı, tutarlı ve esnek bir tutumla davranıyorlar. (Bir gün ak dediklerine ertesi gün kara; “dediğim dedik, çaldığım düdük” demiyorlar.)

Bir şeyi eksik ya da yanlış yaptıklarında özür dileyebilecek ve onun yerine doğrusunu koymaya çalışacak kadar cesur oluyorlar. (Bunu özgüvenlerini ve özsaygılarını güçlendirdikleri ölçüde başarabiliyorlar.)

- Kendilerini ikide bir rahatsız eden korkuları, kaygıları, tedirginlikleri, sinirlilikleri, sabırsızlıkları varsa, onlarla yüzleşiyor, onları alt etme yolunda bilgilenme ve bilinçlenme çabasını gösteriyorlar. (İnsanda, düşünme, akıl yürütme gibi yüce bir güç bulunmaktadır.)

- Çocuklarını koşulsuz seviyor; onlara önem ve değer veriyorlar (Sevgi, öğrenilen eşsiz bir duygudur.)

- Eşinin, çocuklarının eksiğini, gediğini yermekten çok, onların yeterli, iyi, güzel yanlarını görüp övmeyi biliyorlar. (Ödül, herkes için türlü biçimlerde cezalandırılmaktan daha etkili oluyor.)

- Çocuklarının yaşına ve kendine özgü gelişim gereksinimlerini dengeli ve doyurucu biçimde gidermeyi biliyorlar.

- Çocuklarına gereksiz engeller koymadan, onlara eliyle, diliyle şiddet uygulamadan; onları ikide bir suçlamadan, utandırmadan, aşağılamadan, azarlamadan, hırpalamadan ya da onlara ilgisiz kalmadan; onları, üzerlerine aşırı düşmeden, her isteklerine “peki” demeden büyütüyorlar.

- Çocuklarının olumsuz duygu, düşünce ve davranışlarıyla karşılaştıklarında, korkuya, öfkeye yenilmeden, paniğe kapılmadan, akıllarını kullanarak kararlılıkla sorunun üzerine eğiliyorlar. Bunların, gerçekten önemsenecek bir olumsuzluk olup olmadığını düşünüyorlar. Ciddi bir sorunla karşı karşıya olduklarını görseler bile, kimseye zarar vermemeye çalışarak bu sorunu nasıl giderebileceklerini araştırıyorlar. Eğer kendi başlarına işin içinden çıkamıyorlarsa, bir bilenden (uzmandan) destek alıyorlar.

- Benzetmek uygunsa, çocuklarını eğitirken, tıpkı bir marangoz gibi davranıyorlar. (İyi bir marangoz, her ağaç türünü ve her türün niteliklerini tanıyor; hangi ağaçtan ne yapılabileceğini ne yapılamayacağını iyi biliyor. Örneğin, kavak ağacını gemi yapımında kullanmayı asla düşünmüyor. Marangoz aletlerinin her birini nerede ve nasıl kullanacağını da öğrenmiş bulunuyor. Bu konuda anımsamakta yarar olan değerli sözler de var: Vermeyince Mabut, neylesin Mahmut. Çalı tepesinden sürünmez. Havanda su dövmemeliyiz. Her işte, en iyi yol gösterici, bilimdir.)

- Çocuklarını yarış atı olmaya değil, kendileriyle yarışmaya, iş birliğine, yardımlaşmaya, paylaşmaya alıştırıyorlar.

- Evlerini çocukları için en rahat davranabilecekleri, huzur bulacakları bir yer haline getiriyorlar.

Bu sıralanan tutum ve davranışların doğruluğuna inanan eşler, bunların gereğini yapıp yapmadıklarını düşünebilir ve değiştirmeleri gereken tutum ve davranışlarını belirleyerek, onları, doğru tutum ve davranışlara dönüştürme çabasına girişerek hem kendileri hem eşleri hem de çocukları için daha mutlu bir aile içi iletişime kavuşabilirler.