AŞK ve ÖTESİ...

Fikir Yazıları - MURAT IŞIK

AŞK ve ÖTESİ...

Dün gece seni gönlümün limanından uğurlarken yüreğimdeki anılar sessiz film oynuyorlardı. Aşkımız; kısa bir ana sığdırılmış uzun metrajlı bir film gibiydi. İçimde; bir şeyler söyleme telaşıyla hiçbir şey söyleyememenin burukluğunu yaşıyordum. Âşıkların ağzı gözleridir, öyle ki kelimeler anlamsız kalır onların bakışlarının uğultusunda... O ayrılık anlarında gözlerinizden yaşadıklarınız bir film şeridi gibi akıp geçer. İşte o an ilişkimize dair bir film şeridi geçiyordu gözlerimden. Senin elinde bir oyuncak olduğumu ancak o an anladım çünkü alaysı bakışların benimle aynı şeyi söylemiyordu. Rahatsızlığı geç teşhis edilen bir hasta gibi derdime şifa aramaya koyuldum. Mantığım dışında bütün duygularım beni terketmişti. Dudaklarım bir dua gibi ismini yineliyordu. Gözlerim bir damla suya hasret kalmış bir bedevi gibi aşkı gözlerinden içmek istiyordu. Sen bütün topraklarımı fethedip orada keyfince hüküm sürüyordun. Bense bataklığa düşen biri gibi her kımıldayışımda daha derinlere batıyordum.

Üzerimde kurduğun egemenliğe daha fazla müsaade etmek ölüm fermanımı kendi ellerimle imzalamak olurdu. Bu yüzden savaşmaya karar verdim. Çünkü ‘senin için her şeyden vazgeçerim ama özgürlüğüm için senden de vazgeçerim’ sözü benim felsefemdir. Artık fethettiğin topraklarımdan seni söküp atmak boynumun borcuydu. Bu durumu fark ettiğinde üzerime hasreti salıp geceler boyu uykusuz bıraktın. Sonra kaybetme korkusuyla yüreğime onulmaz yaralar açtın. Hiçbirinin tesiri öldürücü darbeyi vurmayınca bir komutan edasıyla planlar yaptın. Fethettiğin duygularımdan kurduğun aşk ordusuyla kıyasıya saldırdın. Mantığım seninle tek başına savaşıyordu. Kaç kez sokaklarda meçhule giden bir mecnun gibi dolaştım. Gün birdenbire doğmaz. Karanlıklardan aydınlık süzülür diye umut ediyordum. Âşık Mahzuni Şerif bir türküsünde ‘Bazı acılardan al ilacını’ diyordu. Bu yüzden, acılarımdan kaçmayıp korkularımın üzerine gittim. Adının yüreğimdeki anlamını boşaltmak için hiç aralık vermeden bu konu üzerine herkesle konuştum. Şiirler beni duygusal kılıyordu. Bu yüzden, onların yerine kısa öyküler veya denemeler yazmaya başladım.

Seni anmak; yüreğimde onulmaz yaralar açsa da en ince ayrıntılarına kadar anılarımızı düşündüm. Bedenen yanımda olmadığın için ruhumun derinliklerinde izini sürmem kolay oldu. Derinliğe indikçe sana o aşk elbisesini giydirenin ben olduğumu tuhaf bir hüzünle fark ettim. Sana o elbiseyi nasıl giydirdiysem öyle çıkarmam gerekiyordu. Sana duyduğum aşkı kökünden söküp atmak için kendimi öldürüp yeniden diriltmeyi göze aldım. Mantığım ibret olsun diye seni belleğimin vitrininde cansız mankenler gibi sergiliyordu. Seni seyredenler güzelliğinin altındaki hiçliği görebiliyorlardı. Çirkini güzel kılan aşk her zaman olduğu gibi kendi özünden hiçbir şey yitirmiyordu. Onu kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya çalışan kişilerin nihai sonu elbette hüsrandı. Artık özgürlüğüne karar verilmesini dileyen bir mahkûm gibi sabahı beklemekten başka yapılacak bir şey kalmamıştı. Güneşin ilk ışınları karanlık dünyamı mucizevî bir şekilde aydınlatırken içimdeki ses bana yeni bir hayatı müjdeliyordu...

Şu an içimde her şey aşkla coşan bir nehir gibi sonsuzluğa akmakta... Çünkü artık aşkı bir kişi veya bir nesneyle özdeşleştirmeden herkesle paylaşıyorum. Böylece soyut olan aşk herkesin gözünde somut bir sevgiye dönüşüyor...

Murat IŞIK