PROGRAM GELİŞTİRME ÜZERİNE DÜŞÜNCELER ‘’HİBRİT EĞİTİM"
Uğur Özeren : Sayın Doç. Dr. Hasan Özder, kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz ?
Doç. Dr. Hasan Özder: 1968 Kıbrıs doğumluyum. 1990 yılında Türk Öğretmen Koleji’nden mezun olduktan sonra 1996 yılında Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde doktora eğitimimi tamamladım. 2019 yılında ise YÖK Üniversiteler Arası Kurul Başkanlığı tarafından ise doçent unvanı aldım. 1998 yılından beri de Atatürk Öğretmen Akademisi’nde öğretmenlik formasyonu dersleri vermekteyim. Akademik çalışma alanlarım ölçme ve değerlendirme, program değerlendirme, eleştirel pedagoji ve öğretmen eğitimidir.
Uğur Özeren : Öğrenme; tüm öğrencilerin, okulların öğrenme amacı güttüğü tüm yeni davranışları üzerine oluşturulur. Yaşadığımız bu dönemi düşünürsek; Hibrit model ile öğrenme tasarlanırken neler yapılabilir?
Doç. Dr. Hasan Özder: Eğitim değişime dirençli bir kurumdur, tutucudur. Pandemi ile birlikte eğitimde büyük bir değişim oldu. Kara tahta, sınıf, öğrenci ve öğretmen öğelerinin artık değişmesi gerektiği kaçınılmaz gibi durmaktadır. Hibrit modele ilişkin en önemli konu elbette tüm öğrencilere ulaşabilmektir. Bunun başarılı olabilmesi için de tüm öğrencilerin gerekli teknolojik olanaklara sahip olması gerekir. Bir diğer konu ise bu modele ailelerin olumlu bakması ve eğitime dahil olmalarıdır. Ailelerin büyük çoğunluğu eğitimi çocukların vakit geçirdikleri bir yer olarak görmektedirler. Ailelerin hibrit model içerinde sorumluluklarının daha çok olduğuna inanmaktayım. Eğer ailelerin eğitime katılımı düşük düzeyde olursa bu durum sosyo-ekonomik düzeydeki çocukların dezavantajına dönüşecektir. Sosyo-ekonomik düzeyi düşük aileler çocuklarına gerekli akademik rehberiliği yapacaklarına inanmıyorum. Örneğin, bilgisayar kullanmayı bilmeyen anne/babalar çocuklarının ödevlerini denetleyemeyeceklerdir. Okuldaki başarıyı kestiren önemli değişkenlerden biri de ailenin akademik başarı beklentisidir. Bu beklenti dolaylı olarak öğretmenin de başarı beklentisini yükseltir. Eğer aile-öğretmen iletişimi varsa. Hibrit modelde bu iletişimi sağlamak için okulun daha çok çaba harcaması gerekir.
Hibrit modelin diğer bir sakıncası ise duyuşsal hedeflerin öğretilmesinde olacaktır. ‘Sosyal bir ortamda paylaşım yapabilme’, ‘etkin sosyal iletişim becerisine sahip oluş’ vb. genel hedeflerin kazandırılması oldukça zor olacaktır. Ayrıca sürekli teknolojik aletlerle vakit geçirmek çocukların bilgisayar bağımlısı ve anti-sosyal olmaları gibi sorunlar yaratacaktır.
Uğur Özeren : Eğitim-öğretim de içerik hazırlama için kullanılan Web2.0 araçları ile kullanılan kaynak kitaplar arasında bir öğrenci-öğrenme-deneyim-beceri iletişimi kurmayı düşünsek, bunu nasıl sağlayabiliriz?
Doç. Dr. Hasan Özder: Okul aslında çocuklar için sıkıcı bir kurumdur. Okulun daha şenlikli bir hale gelmesini başaramadık. Televizyon ve İnternet çocuklar için daha eğlenceli. Web 2.0 araçları ile içerik düzenleme değil de eğitim durumlarının zenginleştirilmesi mümkün olabilir. Özellikle ortaöğretim kademesinde okuyan öğrenciler için facebook, twitter vb. ortamlar çok önemli. Bu ortamların eğitim amaçlı kullanılması onların akademik motivasyonunu da yükseltecektir. Öğretmenlerin bu yönde eğitim alması da diğer önemli bir konu.
Uğur Özeren: Pandemi döneminde okullarımız uyguladıkları eğitim programlarını, 2021-2022 eğitim-öğretim döneminde hangi yeni kazanımlar ile zenginleştirmelidir?
Doç. Dr. Hasan Özder: Okullarda uygulanan değil de eğitim sistemimizde uygulamada olan öğretim programları desek daha iyi olacak; çünkü, okulun yeni dünya düzeninde pek de güçlü bir yeri olacağına inanmıyorum. Uzaktan eğitim yoluyla uygulanan öğretim programlarının duyuşsal hedeflere daha fazla önem vermesi gerekir. Burada en önemli sıkıntı duyuşsal davranışların kazandırılması için eğitim durumlarının çok zengin olamamasıdır. Uzaktan eğitimde uyguladığımız programların eğitim durumları daha çok düz anlatım ve soru-yanıt yöntemleri ile işlenmektedir. Oysaki drama, eğitsel oyun, altı şapkalı öğretim tekniği vb. öğrenci merkezli öğretim yöntem/tekniklerle eğitim durumlarının zenginleştirilmesi uzaktan eğitim ile çok zor. Bilişsel hedeflerin çok ağırlıkta olduğu eğitim programlarının artık duyuşsala öncelik vermesi gerekmektedir. İnternet bağımlılığından ve anti-sosyal bireyler yetiştirmekten kurtulmak için. Öğretim yöntem ve tekniklerin dijital ortamda zenginleştirilmesi çalışması yapılmalıdır. Örneğin üç boyutlu filmlerle gezi-gözlem yöntemini uygulamak mümkün olabilir. Özetle eğitim programlarında yer alan hedeflerin değişmesi değil de eğitim durumlarının zenginleştirilmesi için çalışmaların yapılması daha önemlidir. Ayrıca programın değerlendirme öğesinin de daha güvenilir olması gerekir. Bu bağlamda uzaktan eğitim programlarının değerlendirme öğesinin değerlendirilmesi ve elde edilecek sonuçlar doğrultusunda geliştirilmesi gereklidir.
Uğur Özeren: Pandemi dönemi toplumsal yaşam, okullarımız, sosyal iletişim vb. konularda yeni anlayış ve kazanımlar ortaya konulması gerektiğini gösterdi. Bu konuda, okullarımız nasıl bir rol üstlenebilir, neler okul ve öğrenci yaşantısında ön plana çıkacaktır?
Doç. Dr. Hasan Özder: Pandemi dönemi bize göstermiştir ki yaşam biçimimiz değişecektir. İnsanoğlu her türlü değişikliğe zamanla uyum sağlayabilir. Okul, öğrenci, öğretmen ve aile öğelerinde büyük bir değişim olacağı açıktır. Bu da toplumsal yapıyı etkileyecektir. Okula karşı algının değişmesi olacaktır. Eğitimin dört duvar arasında değil her yerde ve farklı zamanlarda yapılabileceği kabul edilecektir. Burada en önemli sorun öğrencilerin özellikle duyuşsal hedefleri kazanmamaları yönündedir. Sınıf ortamındaki sosyal yaşam öğrencilerin birlikte olmasını ve bu bağlamda hem sevinci, hem üzüntüyü hem de birlikte çalışmayı öğrenmelerini sağlamaktadır. Oysaki öğrencilerin evde tek başına bir oda içinde İnternet sayesinde uzaktan eğitim alması onu bu ortamdan koparmaktadır. Daha bencil ve dünya gerçeklerinden uzak bireylerin yetişmesi söz konusudur. Demokrasi kültürünün gelişiminin daha zayıf olacağına inanmaktayım. Ayrıca olanakları kısıtlı olan bireylerin eğitime ulaşması daha da zor olacak. Bu durum toplumdaki farklılaşmayı daha da artıracaktır. Aile yaşamı değişecek; belki de aile kurumu değişecektir. Bu da diğer bir sosyolojik sorun.
Uğur Özeren: Yaşadığımız bu son dönemde Türkiye ve dünyadaki eğitim ve eğitim yönetim alanında var olan sorunlardan hangileri daha dikkat çekici olarak ön plana çıktı? Bunlarla ilgili çözüm önerileriniz neler olabilir?
Doç. Dr. Hasan Özder: Okulun işlevi ve sorumluluğundaki değişimlerle birlikte eğitim yönetimi de değişecektir. Okul yöneticilerine pek de ihtiyaç duyulmayacak; ayrıca eğitim denetmenlerine de. Uzaktan eğitimle birlikte öğretmenlerin işbirliği halinde çalıştıkları okul ortamı artık yok gibi. Okul yöneticisinin yönetim süreçlerini kullanıp okulu yönetmesi diye bir şey de artık yok. Onun yerine tüm teknolojik alt yapıyı düzenleyen ve denetleyen bir bilgisayar teknisyeninin olması yeterlidir. Bu nedenle okul yöneticilerinin hem eğitim yönetimi hem de bilgisayar eğitiminden geçmeleri zorunlu olacaktır.
Uğur Özeren: Sayın Doç. Dr. Hasan Özder, değerli görüşlerinizi bizimle paylaştığınız için hem Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi ailesi adına hem de okuyucularımız adına çok teşekkür ederiz.
Doç. Dr. Hasan Özder: Ben teşekkür ederim. Nirvana Sosyal Bilimler Sitesi’nin her bir üyesini bu anlamlı çalışmalarından dolayı kutlar, çalışmalarınızda başarılar dilerim.